Freely traducir turco
1,642 traducción paralela
Might allow these people to speak more freely.
Belki insanlar da daha rahat konuşurlar.
Respect's not freely given in this life, Charlie.
Bu hayatta saygı kolayca kazanılmaz, Charlie.
I'm just saying that when someone freely gives you her cupcake your only obligation is to enjoy it.
Demek istiyorum ki biri sana topkekini verdiğinde tek yapman gereken keyfini çıkarmak.
The really bizarre thing is that the same laws of nature tell you that from the perspective of somebody falling into the black hole they would see nothing special at the horizon, they would just freely fall through it.
Hakikaten de tuhaf şey olan şey, aynı doğa kanunlarının düşen kimsenin perspektifinden olay ufkunda özel hiç bir şey görmeyeceğini, sadece serbest düşüşle düşeceğini söylemesidir.
Don't use your combat pass so freely.
Temsilci Shinigami Rozeti'ni çok dikkatsiz kullanma.
They were careful to let no man see them but I could freely watch while they stood naked, talking toweling dry fuzzy golden bellies, cautiously and meticulously wiping crotches as if I weren't there.
Erkeklerin onları görmemesine çok dikkat ediyorlardı ama ben onları çıplakken rahatça izleyebiliyordum. Kurulanırken en mahrem yerlerini bile, sanki ben orada yokmuşum gibi gizleme ihtiyacı hissetmiyorlardı.
That the gentleman is in my heart and in my mouth, I will admit my sins freely in the father's name, of the son and of the sacred spirit.
Lordumuz benim kalbim ve dudaklarım için önemlidir ve onu severim, kesinlikle bize özgürlüğü verdi.. kutsal ruh ve baba oğul adına yemin ederim ki, amin Kutsal ruh adına affedildin
We'll be able to speak freely.
Özgürce konuşabileceğiz.
The air above him grew clearer, purer, cleaner, and at last he was able to breathe freely.
Onu saran hava daha açık, saf ve temiz bir hal alıyordu. En sonunda, özgürce nefes alabiliyordu!
I will ask them if they freely undertake the obligations of marriage and to state that there is no legal impediment to the marriage.
Şimdi size özgür iradenizle, evliliğin yükümlülüklerini üstlenip üstlenmeyeceğinizi ve evlenmenize yasal bir engel bulunup bulunmadığını soracağım.
Are you ready, freely and without reservation... to give yourself to eachother... in marriage?
Hiçbir etki altında kalmadan, birbirinizle evlenmeyi kabul ediyor musunuz?
But this citizen is maybe a bit more equal than others, since the majority of Italians... since the majority of Italians freely voted to entrust him with their government!
Ama bu yurttaş belki diğerlerine nazaran biraz daha fazla eşittir. İtalyanların pek çoğu... İtalyanların pek çoğu özgürce verdikleri oylarla Devlet İdaresini ona emanet ettikleri için!
Why do guys pass themselves around so freely?
Neden erkekler kendilerini etrafta bu kadar ücretsiz gösterirler?
You think you can just show up and stroll freely?
Öylece ortaya çıkıp rahatça dolaşabileceğini mi sanıyorsun?
Just fire that flows freely from my eyes...
"Hayır. Gözlerimden akan sadece ateş."
Neither I could talk freely with Piya,
Piya ile özgürce konuşamıyorum.
Within this frozen world, I'm able to walk freely and unnoticed.
Bu donmuş dünyada, özgürce ve fark edilmeden yürüyorum.
I will support and defend the Government of the Irish Republic, which is Dail Eireann, against all enemies, foreign and domestic, and I will bear true faith and allegiance to the same, and I take this obligation freely,
İrlanda Cumhuriyeti hükümetini, ki bu seçilmiş İrlanda Parlamentosu'dur, desteklemek ve iç ve dış tüm düşmanlara karşı savunmak için elimden gelenin en iyisini yapacağıma tüm içtenliğimle yemin ediyorum. Aynı şekilde İrlanda Parlamentosu'na tüm inancımla bağlanacak ve sadık kalacağım.
Can I speak freely, Miss?
Açık konuşabilir miyim Bayan?
Look, Mr. Thorn, this session was Katherine's idea, so I encourage you to speak freely.
Bakın, Bay Thorn,... bu seans Katherine'nın fikriydi, dolayısıyla sizi rahatça konuşabilirsiniz.
That way, they confess freely.
Böyece, kolaylıkla itiraf ediyorlar.
We can roam and talk freely.
Bu sürede bolca gezip eğlenebiliriz.
I can't talk freely with you at home, so.
Çünkü seninle evde rahat konuşamıyorum.
Human beings are born free with the right to live freely!
Hür doğmuştur insanoğlu hür yaşamak hakkıdır!
If you go out with Erhan, will you be able to walk around freely?
Erhan'la birlikte çıkarsanız, rahatça dolaşabilir misiniz?
- Permission to speak freely.
- Açık konuşabilir miyim?
- Jack, I'm assuming you can't speak freely.
Jack, Curtis'le olduğunu biliyorum ve rahat konuşamayacağını varsayıyorum. Audrey arıyor.
- Sir, consider this- - if we clear the streets of everybody except the military, these terrorists won't be able to move as freely as they are right now.
- Efendim, şunu düşünün... Eğer ordu hariç, sokaklardaki herkesi temizlersek bu teröristler, şu an oldukları gibi özgür olmayacaklardır.
Because opinion solicited does not equal one freely voiced.
Çünkü fikrin ima edilmesiyle açık açık söylenmesi aynı olmaz.
Two identical strips of nylon are charged with static electricity and hung from a string so they can swing freely.
İki özdeş naylon çubuk, statik enerjiyle yüklenip bir iple asıldıklarında, bağımsız olarak sallanabilirler.
- Permission to speak freely, sir.
- Rahat konuşabilir miyim komutanım?
- You always speak freely, Abs.
- Sen hep rahat konuşursun, Abs.
I can't believe they actually sent this over so freely.
Bunu böyle özgürce gönderdiklerine inanamıyorum.
The one we're freely handing over to you.
Sizlere özgürce verdiğimiz.
Plus, now we can freely beam stuff on and off their ships,
Ayrıca, şimdi gemilerine ışınlanıp çıkabildiğimize göre...
- This is hardcore. - And very heavily thumbed. This would become freely available to children if our friends carried the motion.
Arkadaşlarımız bu tasarının gerçekleştirilmesini sağlarsa çocuklar bunlara kolaylıkla sahip olabilecek.
Hesitate to speak freely, Scipio.
Açık konuşma konusunda rahat ol, Scipio.
So did he drag you out of the car, or did you step out freely?
Seni arabadan dışarı mı sürükledi? Yoksa kendin mi indin?
It's not! You can answer it freely.
Serbestçe yanıt verebilirsin.
You should be able to move around freely.
Etrafta rahatça hareket edebilirsin.
You can speak freely in front of Mike.
Mike'ın önünde rahatça konuşabilirsin.
In my era they've developed a device which lets you go freely back and forth in time. This thing here.
Geldiğim çağda zamanda ileri geri gitmemizi sağlayan bir cihaz geliştirdiler.
The first big film about this traumatic dimension of the voice, the voice which freely floats around and is a traumatic presence, feared, the ultimate moment or object of anxiety which distorts reality, was in'31, in Germany, Fritz Lang's The Testament of Dr Mabuse.
Sesin travmatik boyutuyla ilgili yani sesin özgürce ortalıkta dolaşıp... travmatik bir temsil yaratan, realitenin biçimini bozup kaygıyı ön plana çıkaran, ve o an için,... korkutucu önem arzeden boyutuyla ilgili ilk film, 1931'de Almanya'da Fritz Lang'ın'The Tastament of Dr. Mabuse'( Dr. Mabuse'nin Vasiyetnamesi ) sıdır.
True. I have in the past given myself away too freely.
Daha önceleri kendimi oldukça serbest bıraktım.
In nine months time only We'll see you again freely
Dokuz ay sonra ancak, O güne kavuşacak.
Eating her words, she comes and goes freely.
Sözlerini yutarak, kafasına estiği gibi gidip, geliyor. Sanki kendi eviymiş gibi.
I want the fans who love me... From children to grandmas, at any time, anywhere to talk with me freely. Talk with me.
Beni seven hayranlarımın çocuklardan büyükannelere kadar, her zaman, her yerde benimle dilediklerince konuşmalarını istiyorum.
For once in my life I feel like there's something I can give myself freely to and I can expect the same in return.
Hayatımda ilk kez, kendimi gerçekten adayabileceğim birşey olduğunu hissediyorum, ve bana dönüşünün de aynı olacağını.
A roasted whole female pig, freely flavored, office-lady style.
Kızarmış dişi domuz, bol baharatlı ve hazır.
I can move around freely.
İstediğim yere girip çıkabilirim.
But I want you to believe it freely.
Ama özgür olarak inanmanı istiyorum.