Gall traducir turco
524 traducción paralela
First you rob this man's house, you kill two women, then you've got the gall to try blackmail.
Önce bu adamın evini soy, iki kadını öldür, sonra da şantaj yapacak cesaretin olsun.
I don't see how you have the gall to face me!
Karşıma çıkacak kadar yüzsüzsün demek.
I bet a blood sample would show gall, bile, with a good dash of sulfuric acid.
Bahse girerim kan testi, akïntï, safra asidi ve yüksek oranda sülfürik asit gösterir.
Bitter as gall!
Safra suyu gibi acı.
His gall bladder is like to burst... with the venom that is in him.
Nefretinin zehirinden safra kesesi patlamak üzere.
The gall!
Küstahlık!
Gall bladder, possibly a heart case, or pneumonia, depending on the patient's history.
Hastanın geçmişine göre safra kesesi iltiabı, kalp yetmezliği ya da akciğer yangısı olabilir.
Them surveyors had the gall... to come traipsing over Spanish Bit... with them infernal spyglasses of theirs.
İnceleme ekipleri bir yolunu bulup İspanyol Kayası'na girmiş ve inceleme yapmış. Ellerinde kahrolası o küçük dürbünlerle.
He's got a lot of gall, coming back here.
Ne kadar yüzsüz. Buraya ne yüzle geliyor.
Gall, for one thing, John.
- O sinirli, John.
Come to my woman's breasts, and take my milk for gall, you murdering ministers, wherever in your sightless substances you wait on nature's mischief!
Gelin, cinayet elçileri, gelin nerdeyseniz. Siz, ey varlığın göze görünmez kötülük yılanları... Gelin, sarın memelerimde kadınlığımı, zehire çevirin sütümü.
I'd like to know why you had gall to tell Kenneth he wouldn't have to worry much longer about David and me.
Neden Kenneth'e David ve benim için daha fazla endişelenmemesini söyleme küstahlığında bulundun.
Kiowa, Comanche, Arapaho, Sioux and Apache, under Sitting Bull and Crazy Horse, Gall and Crow King, are uniting in a common war against the United States Cavalry.
- Kiowa, Comanche, Arapaho, Sioux ve Apache, Sitting Bull ve Crazy Horse, Gull, ve Crow King'in emri altında Birleşik Devletler süvarilerine karşı ittifak yaptılar.'
Well, this beats all world's records for running, jumping or standing gall.
Bu, koşma, atlama ve sinir etme dallarında bütün dünya rekorlarını kırıyor.
Plenty of gall and no guts.
Çok öfkeleniyorlar ama cesaretleri yok.
He had the gall to smuggle a copy of his intolerable scribblings... into Her Majesty's bedchamber.
Onun tolerans gösterilemeyecek yazılarının kopyalarını kraliçenin yatak ucuna... kadar sokabilecek cesarete sahibim.
Well, of all the gall!
Bu ne küstahlık.
The gall of him... grabbed one of my own officers.
Cürete bak. Memurlarımdan birini kaçırıyor.
I use rosin, pitch, ivy gum, she-goats'gall, bats'blood and powdered viper.
Çam sakızı kullanırım, sarmaşık sakızı, keçi safrası, kanı ve engerek tozu.
I didn't think you'd have the gall to...
Bu kadar da yüzsüzlük edebileceğini düşünmemiştim.
Mr. Starbuck, you've got more gall...
Mr. Starbuck, bu ne cüret...
- Who else would have all that gall?
- Kim bu kadar yırtık?
First that woman has the colossal gall to show up at my wedding.
ilk önce şu yüzsüz kadın düğünümde ortaya çıktı.
Of all the low-down gall.
Ne düzenbaz herifmissin.
How do you like that for gall?
Şansı nasıl görüyorsun?
Blood and gall of a black dog.
Bir kara köpeğin kanı ve safrası.
The boy's gall is gorgeous.
Küstahlıkta sınır tanımıyor.
How about that for pure unadulterated gall?
Bu kapağı açılmamış salt kabalık için ne dersiniz?
Forgive me, Mr. Ellison, but you've got a devil of a lot of gall.
Bağışlayın Bay Ellison, Sizde bir sürü genç kızın şeytaniliği var.
That's not gall, that's a man's right.
Bu genç kız değil. erkek adamın hakkı.
Mister, you've got more gall than brains.
Bayım, bu yaptığınıza küstahlık denir.
I put him in the Garden of Eden, let him dip his bread in honey... and he's got the all-out gall to tell me no! I gotcha!
Cennete koydum, ekmeğini rahat kazanmasını sağladım ama bana hayır diyecek kadar kini var! Yakaladım seni!
Then how in perdition have you got the gall to whoop up this holy war about something you don't know about?
Ve asla okumayacağım. Hakkında birşey bilmediğiniz bir konudaki bu kutsal savaş kışkırtması ve öfke neden o zaman?
How do you sleep nights when you close a show, put 40 people out of work and bankrupt a man, all because he had the colossal gall to poke a little fun at the great Jean-Marc Clément?
Sırf, yüce Jean-Marc Clément'le birazcık eğlendi diye şovunu kapatıp, devasa kinine kurban ettiğin o adamı iflas ettirdikten ve 40 kişiyi sokağa attıktan sonra geceleri nasıl uyuyabiliyorsun?
But they shall feel the gall of asps within them!
Ve onlar bunun yüzsüzlüğü içindedirler!
- Lord have mercy. Ain't this the living gall?
- Merhametli Tanrım, ne büyük kabalık.
- Do you Iike working for my father?
- Bahama gall § mayl seviyor musun?
Plenty of gall, but no sand.
Çok cesaretli ama akıl yok.
And you have the unmitigated gall to pretend you don't know.
Demek bilmiyorsunuz ha?
Wounds, shocks, corns, gall,
Yaralar, travmalar, nasırlar, dargınlıklar...
My gall bladder's swollen up, and I can't sleep at night.
Safrakesemde şişlik var, geceleri uyutmuyor.
He'd look at anything but gall bladders.
Safra kesesi dışında her şeyi muayene eder.
You kill one of my soldiers and then have the gall to dictate terms to me?
Askerlerimden birini öldürdüğün halde bana şart koşacak cüreti nereden buluyorsun?
Now. young woman you have the bile and the gall to tell me you don't know about poker.
Şimdi genç Bayan bana pokerden anlamadığınızı açıkça belirttiniz.
The Beatles, France Gall, Bob Dylan —
The Beatles, France Gall, Bob Dylan -
Gall of goat and slips of yew,
Biraz keçi safrası, sarı sarı.
About that with Castellan for that with the gall bladder, he prescribed me 4,500 liras of medicines.
Castellan safra kesem için 4,500 Liretlik reçete yazdı.
You've got an infernal bloody gall, I must say.
Şunu söylemeliyim ki, şeytani bir yüzsüzlüğe sahipsin.
Just point the way, and don't gall me with your truthful opinions.
sadece yolu göstermeniz için, ve doğrucu fikirleriniz ile benim canımı sıkmayın.
How can you have the gall to ask me that?
Bunu bana ne cüretle sorabiliyorsun?
And you've got the gall to make love to that girl.
Bir de o kadınla aşk yapmaya cüret ettin.