Gardens traducir turco
1,409 traducción paralela
I'm the director of this rose garden as well as... a work scholarship student at the botanical gardens.
Ben, botanik bahçelerinde iş bursu almış bir öğrenci olduğum... gibi, aynı zamanda da gül bahçelerinden sorumlu müdürüm.
As for me... well, you're a gifted medic, you keep the life-support system in tip-top shape, and ever since you came on board, the hydroponics gardens have been growing like crazy.
Bence... Tıp ve yaşam destek konusunda çok yeteneklisin. Gemiye geldiğinden beri, hidrofonik bahçeleri çılgın gibi büyüdü.
17 Gallexie Gardens.
Gallexie Bahçeleri no. 17
I've had patients drive cars... prepare meals, tend their gardens.
Bazı hastalarım, otomobil kullanır yemek yapar bahçelerini düzenler.
I was attacked by a band of swans in the Luxembourg Gardens... when I was a boy.
Çocukken Lüksemburg Bahçelerinde bir grup kuğunun saldırısına uğradım.
Kew gardens branch was down today, they routed everything through us.
İdare ettik işte.
Kenny and I were supposed to be married at 1 : 00 in the Fontainebleau Room at the Roman Gardens.
Kenny ve ben, saat 1'de Roman Gardens'ın Fountainebleau Salonu'nda evlenecektik.
Try about 10 gardens due west.
Batıya doğru 10 bahçe ilerleyin.
It's the coral gardens.
Mercan bahçesi.
Through the gardens.
Bahçelerin içinden.
Dubounce Botanical Gardens.
Dubounce Botanik Bahçeleri.
I suppose they'd like to see the gardens first. don't you think, Mary? I suppose they'd like to see the gardens first. don't you think, Mary?
Sanırım önce bahçeleri görmek isterler, değil mi Mary?
So is it okay if I walk with you through these beautiful gardens of ours?
O halde seninle şu güzelim bahçemizde yürüyebilir miyim?
You, search the gardens.
Siz de bahçeyi arayın!
"Rolic Gardens"? Seriously.
"Eğlence Parkları" mı?
All over Roraima, there are these beautiful miniature gardens.
Roraima'nın her yerinde bu harika minyatür bahçelere rastlamak mümkün.
I can bring the Cashmere gardens with me if it's necessary. You're in charge here.
Sizin için Keşmir bahçelerini getiririm.
What gardens.
Ne güzel bahçeler.
The gardens are devastating.
Bahçeler çok etkileyici.
What say you meet me at the Valley Forge gardens.
Benimle Sahte Vadi Bahçesi'nde buluşmaya ne dersin?
I didn't know you liked gardens.
Bahçeleri sevdiğini bilmiyordum.
But I volunteered to drive to the Royal Botanical Gardens fundraiser.
Kraliyet Botanik Bahçeleri yardım toplantısına gdeceğime söz verdim.
Yes, I am taking her to the botanical gardens. Can you believe she's never been before?
Daha önce hiç oraya gitmediğine inanabiliyor musun?
Didn't Donny take her to the botanical gardens last year?
Donny geçen yıl onu botanik bahçesine götürmemiş miydi?
NILES : Ready to go to the gardens?
- Bahçeye gitmeye hazır mısın?
His office is out in Kew Gardens.
Bürosu Kew Gardens'ta.
There are quite a few trees over Malham Way in the bigger gardens.
Malham Way'deki büyük bahçelerde bazı ağaçlar var.
OR... OR STROLL THROUGH THE LUXEMBOURG GARDENS, OR ANY OF THE OTHER WONDERFUL STUFF HE HAD PLANNED, BUT AT LEAST...
Luxembourg Bahçelerini, ya da planladığı diğer muhteşem şeyleri...
Memorial Peace Gardens.
Barış Bahçeleri.
Chell says we shouldn't miss the flame gardens.
Chell, alevli bahçeyi kaçırmamamız gerektiğini söyledi.
What about all your trips to the botanical gardens?
Botanik Bahçesi'ne yaptığın gezilere ne dersin? Kalk oradan.
- Come on! What about the gardens?
Bahçeyle ne ilgisi var?
"Marie is the best guide at the botanical gardens."
Marie, Botanik Bahçesi'nin en iyi rehberi oldu.
How about we go to the botanical gardens?
Peki ya botanik bahçelere gitmeye ne dersin?
My mother was a High-G shuttle pilot, my father worked at the Imperial Gardens.
Annem, yüksek mekik pilotuydu, babam, imparatorluğa ait bahçelerde çalışırdı.
she was living at 20 Maresfield Gardens in the Freud house, as I guess she did when she wasn't with her husband, and she committed suicide.
Maresfield Gardens bölgesinde 20 numaradaki Freud'un evinde oturuyordu. Sanırım kocasıyla beraber olmadığı zamanlarda en azından. Sonra intihar etti.
¶ and I will walk and talk in gardens all wet with rain ¶
"Ve sırılsıklam bahçelerde yürüyüp konuşacağım"
¶ we shall walk and talk in gardens all misty wet ¶
"Bahçelerde sırılsıklam yürüyüp konuşmalıyız"
¶ and I will walk and talk in gardens all wet with rain ¶
"Ve bahçelerde sırılsıklam yürüyüp konuşacağım"
- They've been working on the gardens for years
- Bahçeler yıllarca bitmez.
And there gardens with olive and orange trees, willows,....
Bahçeleri de şuraya yaparız. Ağaçlar, çiçekler, miçekler...
This is the palace, there are the gardens
Şurası saray. Şunlar bahçeler. Kuzey ve Güney.
" And there were gardens bright with sinuous rills where blossomed many an incense-bearing tree.
Ve orada parlak bahçeler ile kavisli dereler vardı... Tütsü kokuları yayan bir ağacın çiçek açtığı yerde...
I thought you watered gardens?
seni bahçe suluyorsun sanıyordum!
[Grant] We went to the Memorial Gardens where the granite stones have everyone's name that died, on Okinawa or off Okinawa.
Anıt bahçelere gittik, orada Okinawa'da ya da Okinawa açıklarında ölen herkesin adının yazılı olduğu granit taşlar var.
- Are you sure he said "gardens"?
- "Bahçeler" dediğine emin misin?
A fountain of gardens
Bir bahçe kaynağı
Of course our gardens are flourishing
Elbette bahçelerimizden çiçekler taşar
Mom had flower gardens everywhere.
Annemin her yerde çiçek bahçeleri vardı.
" gardens, villas and beautiful promenades
harika parklar,
There was a group of kids who slept in the botanical gardens.
Onları ciddiye almadık.