Gars traducir turco
69 traducción paralela
Allez. Vite. Arrêtez les gars!
yürü. yürü. hızlı.
The first was that waitress near Candlestick Park.
Bunlardan ilki, Candlestick Parkındaki garsın kızdı.
- VivaIdi était un bon gars.
- Vivaldi çok hoş bir adamdı. - Evet, öyleydi.
Eh bien, les gars, it seems you've chosen another form of suicide, pas vrai?
- Pekala delikanlı, görüyorum ki, intihar için başka bir yol seçmişsin, doğru mu?
You got everything in Gars an artist needs.
Gars'da bir sanatçının ihtiyaç duyacağı her şeye sahipsin.
This time, your brother did the right thing. But when we reached the Boundary, it wasn't just Gars we had to deal with.
Kardeşin bu sefer doğru olanı yaptı fakat Sınır'a vardığımızda uğraşmamız gereken tek şeyin Garlar olmadığı ortaya çıktı.
Gars were attacking people along the border.
Garlar, Sınır çevresindeki insanlara saldırıyordu.
Lord Rahl sent his sorcerers to seal the Boundary, to protect us from the Gars and the other magic that was coming through. But they couldn't close it again.
Lord Rahl, bizi Garlardan ve gelebilecek diğer büyülü şeylerden korumak için Sınır'ı mühürlesinler diye büyücülerini gönderdi fakat tekrar kapatamadılar.
The Gars are no longer killing our people.
Garlar artık insanları öldürmüyorlar.
They're feeding people to the Gars.
Garları insanlarla besliyorlar.
- Did you feed my family to the Gars?
Ailemi de mi Garlara attın?
The D'Harans protect us from the Gars.
D'Haranlar bizi Garlardan koruyorlar.
They have Gars chained outside town.
Köyün dışında zincirlenmiş Garları var.
When anyone questions why the D'Harans are here, they release one of the Gars.
Ne zaman biri D'Haranların neden burada olduğunu sorgulasa kendini Garların önünde buluyor.
So they sent him to the Grove to be fed to the Gars along with all the others.
Garları beslemek için kardeşimi de diğerleriyle birlikte koruluğa gönderdiler.
You will order the Gars destroyed, and disband all D'Haran forces in Hartland.
Garların yok edilmesi emrini verecek ve Hartland'daki tüm D'Haran birliklerini dağıtacaksın.
Gars are hungry beasts.
Gar'lar aç yaratıklardır.
Only trained ones save their prey until later. And the only trained Gars in the Midlands are the personal pets of the margrave of Rothenberg, the richest man in all the territories.
Sadece eğitilmiş olanlar, avlarını sonrası için saklarlar ve Midlands'taki eğitilmiş tek Gar'lar da tüm bölgelerin en zengin adamı olan Rothenberg Uçbeyi'nin evcil hayvanlarıdır.
If the margrave had ordered his Gars to kill her, she'd be dead already.
Uçbeyi, Gar'larına öldürme emri vermiş olsaydı Kahlan çoktan ölmüş olurdu.
I sent word to the margrave of Rothenberg asking him to send his Gars for her.
Rothenberg Uçbeyi'ne haber yollayıp ondan Gar'larıyla, Confessor Ana'yı yakalamasını istedim.
Why do Gars bother to feed on something so small?
Garlar neden bu kadar küçük bir şeyi yemek istesinler?
I'm sorry Kahlan's not here to talk to you, but she had to draw the Gars away, so would you please stop serenading every creature in the forest?
Üzgünüm fakat Kahlan burada değil. Garlar'ı uzaklaştırmak zorunda kaldı. Bu yüzden ormandaki her yaratığı uyandırmayı bırakır mısın?
Did you throw the Gars off our tracks?
Garlar'ı izlerimizden uzaklaştırdın mı?
We went to town for provisions, Gars attacked.
Erzak almak için gittiğimiz kasabaya Gar'lar saldırdı.
I'd rather fight Gars.
Gar'larla dövüşmeyi tercih ederim.
You might both lie on it and never know that you were not alone.
İkiniz de sığarsınız ve yalnız yatmadığınızı anlamazsınız bile.
There's a double sofa and you'll both fit.
Çift kişilik bir kanepe var, ikiniz de sığarsınız.
Oh, yes you would.
Sığarsın.
I'm sure there's a park bench out there somewhere that it's going to fit you!
Dışarıda, eminim bir park bankına sığarsın. Bu senin için daha uygun!
You ought to fit just fine.
Sen o kutulara tam sığarsın.
- You'll grow into it.
- Büyüyüp sığarsın.
- Sure you will.
- Eminim sığarsınız.
- Yes, you will.
- Sığarsın.
Won't mind doubling up, I hope.
Umarım yatağa sığarsınız.
- Then you should be able to get in.
- Hayır. - Öyle içine sığarsın.
You always keep your tape piled up back there all together like that?
- Bantlarının hepsini sürekli oraya mı yığarsın?
You can fit right here.
Sen de sığarsın.
Mmm, sure you will.
Eminim sığarsın.
- I ain't gonna fit.
- Ben buraya sığmam. - Sığarsın.
I look at you now and I wonder how you even fit in here.
Sana şimdi bakıyorum da buraya nasıl sığarsın merak ediyorum.
I think you'll fit like this.
Bence sığarsın.
The higher you stack'em, the safer you feel.
Kendini güvende hissedecek kadar yüksek bir şekilde onları yığarsın.
You know, i think you'd fit through that window if you're traveling fast enough.
Biliyor musun, eğer yeterince hızlı hareket edersen şu pencereye sığarsın.
You can wedge it in there.
Sığarsın. Park et.
Fit in there easy.
Elbette sığarsınız.
They're against authority well, it's just an act against the government. - It's not against you personally Chief. - No, no.
Bunlar devlete garşı, otoriteye garşıyız deyip durdurlar ya hani devlete garşı bir hareket senin şahsına bişey yok muhtarım.
Who are you to rebel against the government?
Hem siz kimsiniz, gosgoca devlete garşı geliyosunuz?
They say they're gonna oppose the coal plant.
Yav burası bizim de köyümüz tapumuz var, garşı geliriz, deyorlar.
You may have been tactless with us and we may have been tactless with you.
O yüzden diyorum ki senin, bize garşı patavatsızlıkların olmuş olabilir. Bizim de sene garşı olmuş olabilir.
You should throw it on the pile of litter.
O çöpü bir yere yığarsınız.
But that cave is too small. I can't fit. You could fit.
Sığmıyorum, sen sığarsın