Gibby traducir turco
87 traducción paralela
Gibby, take it.
Al Gibby.
Go back and tell Gibby if he lets you loose again, he'll go down the drain too.
Git ve Gibby'e söyle, eğer kaybetmene izin verirse o da sokağa düşer.
And then after, when Gibby jumps in and grabs me and gives me a kiss I says to him, "You see me, how I flattened myself?"
Sonra Gibby geldi ringe, bana sarılıp öptü beni ben de ona dedim ki, "Kendimi nasıl geberttiğimi gördün mü?"
Kirsten, Kristin, Gibby!
Kirsten, Kristin, Gibby.
Gibby gave me champagne!
Gibby bana şampanya içirdi.
Our 1999 prom court. And the princesses are : Miss Kristin Davis...
1999 yılı mezuniyet balosu güzellerimiz ve prenseslerimiz Bayan Kristin Davis Bayan Kirsten Leosis ve Bayan Gibby Zarefsky.
Let me tell you something, Gibby, Kirsten, Kristin.
Size de bir şey söyleyeyim Gibby, Kirsten, Kristin.
Gibby, old boy.
Gibby, yaşlı kurt.
Come on, Gibby.
Haydi, Gibby.
It's Gibby, all right?
Adım Gibby. Anladın mı?
You've reached Gibby.
Gibby'yi fethettin.
You've reached Gibby.
Gibby'ye ulaştınız.
Yo, Gibby, it's Luke.
Gibby, ben Luke.
Natasha, this is for Gibby!
Natasha, bu Gabe için.
Gibby and Voytek are still here.
Gibby ve Voytek buradalar.
If we're going to get Gibbs out of this, we need more than a shadow puppet, Abby.
Eğer Gibby'yi bu işten kurtaracaksak bir gölge oyunundan daha fazlası gerekiyor, Abby.
Her husband didn't give a damn about her, and Gibby couldn't give a damn about anyone else but her.
Kocası onu hiç umursamıyordu. Ve Gibby kendisini bile umursayamıyordu.
Looks like you got yourself a disciple, Gibby.
Kendine bir öğrenci edinmişsin Gibby.
I'll see you, Gibby.
Görüşürüz Gibby.
Gibby Hanes, senior at Madison's high school.
Gibby Hanes, Madison'ın gittiği lisede son sınıf öğrencisi.
- Let's bring Gibby in. And Mom.
Gibby'yi ve anneyi sorguya alalım.
We know about you slinging, Gibby, so lose the "aw, shucks" act.
Uyuşturucu sattığını biliyoruz Gibby o yüzden şu "Aman Tanrım" tavrını bırak artık.
I asked Gibby, he knew everything about drugs.
Gibby'ye sordum, uyuşturucu hakkında her şeyi biliyordu.
We know about the gun, Gibby.
Silahtan haberimiz var, Gibby.
- Justice time for you, Gibby...
Adalet vakti geldi, Gibby...
Why'd you kill her, Gibby?
Onu neden öldürdün, Gibby?
Well, mr. stockwell. may i call you gibby?
Evet Mr.Stockwell. Sana Gibby diyebilir miyim?
Gibby.
Gibby.
- And Gibby!
- Ve Gibby!
- what's wrong, gib?
- Ne oldu Gibby?
Gibby!
Yavaş!
Uh, Gibby?
Uh, Gibby.
- Hey, Gibby, can I have a glass of plum juice?
- Hey Gibby, bir bardak erik suyu alabilir miyim?
- Gibby, we need to talk.
- Gibby, konuşmamız gerek.
- Gibby's grandfather did that?
- Gibby'nin dedesi mi kesti?
Gibby!
Gibby!
Gibby is impossible to nail down. He doesn't even have a cell phone.
ne kadardır, 6 aydır. ve bu ilk karşılaşmamız mı?
What about if something goes wrong?
Gibby bunlarla uğraşamaz.
Gibby doesn't have the resources to deal with that.
bazı şeyler hastanelerde de ters gidiyor.
- I helped a friend save a life.
Gibby kendine yardım ediyor.
Gibby is helping himself.
bak, biliyorum o burda iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor, biliyorum.
I was at the clinic with Gibby.
Saatlerdir seni arıyorum
- I was treating patients.
Gibby ile birlikte klinikteydim.
For Gibby, for the patients, for you... - Spare me the sermon.
ama çok da riskli biliyorsun.Gibby için, hastalar için ve senin için.
Being around Gibby has obviously, tapped into something, you know?
ve sonra ayrıldığını? peki, Gibby'nin etrafında olması açıkca, onu değiştirdi, biliyor musun?
- What are you doing? - Gibby called.
ne yapıyorsun?
( Gibby ) Hey, Rob.
- Merhaba Rob.
Just be careful, man.
Hey Gibby, sadece dikkatli ol.
Gibby?
Gibby?
Never found much use for one in the jungle.
Gibby'yi garantilemek imkansızdır.
- He has an emergency. - Call an ambulance. - Let them deal with it.
Gibby aradı acil bir hastası varmış peki, ambulansı ara. bırak onlar ilgilensin bunu yapamayız aslında, bu tam da yapman gereken şey.