Gone traducir turco
94,399 traducción paralela
Well, maybe I can circle back and grab them before they're gone.
Belki de satılmamış olursa, tekrar dönüp, geri alırım.
Never gone out before the final table in this thing ever.
Son masaya gelene kadar devam edeceğim.
By 2090, we'll all be gone, every last one of us, unless we've reached the singularity, and at that point, will money matter?
2090 yılında hepsi gitmiş olacak. Hepimiz yok olmuş olacağız. Tabii ki tekilliğe ulaşırsak ve bu durumda paranın ne önemi olur?
Now, I know this because the sun has gone down and we haven't even eaten yet.
Çünkü güneş battı ve henüz yemek yemedik.
It says, "You can't lock up the barn after the horses are gone."
"Gittikten sonra atlar, kilitlenmez ahırlar" diyor.
The expression "You can't lock up the barn after the horses are gone" was a favorite of a woman who meant a great deal to me, even after she was trampled.
"Gittikten sonra atlar, kilitlenmez ahırlar" ifadesi, benim için çok önemli bir kadının en sevdiği ifadeydi, üzerinden atlar geçtikten sonra bile.
While you guys are gone?
Siz çocuklar gitmişken mi?
I'm sorry, but he's gone.
Üzgünüm, ama o öldü.
I should have gone with her.
Onunla beraber gitmeliydim.
He's gone to Earth.
Dünya'ya gitti.
The Rip we know is gone.
Bizim tanıdığımız Rip yok olmuş.
Be gone, devilish sorcerer!
Defol şeytani büyücü!
All of the human parts of her are gone.
Bütün insani parçaları gitmiş.
One human error, and you're gone.
Tek bir insan hatası ve ölürsün.
He's gone!
Gitmiş!
I flew over the whole city twice, they're gone.
Bütün şehrin üstünde iki kez uçtum, gitmişler.
You were gone for such a long time.
Uzun süredir ortada yoktun.
That time, it's gone.
O zaman, gitti.
You know, since you got fired from CatCo, your queue has gone down exponentially.
CatCo'dan kovulduğundan beri at kuyruğun katlanarak uzadı.
Your home is gone and taking us with it.
Evin yok oldu ve bizide beraberinde götürüyor.
Once that ship leaves he's gone forever.
O gemi ayrılırsa sonsuza dek gitmiş olacak.
He's really gone, isn't he?
Gerçekten gitti, değil mi?
" I should have gone with her.
"Onunla gitmeliydim."
Well, she's gone forever.
Zaten sonsuza kadar gitti.
So, after he was gone, I just... I put up this wall.
O gittikten sonra, insanlarla arama bir duvar koydum.
Your father may be gone, but I think I've made an excellent choice.
Baban olmayabilir ama sanırım ben harika bir seçim yaptım.
The positron cannon is gone.
Pozitron topu yok oldu.
Gone.
- Gitti.
Her coat and boots are gone.
- Paltosu ve botları yok.
Yeah, well, she couldn't have gone far but I'll drive around, take a look around.
- Uzakta değildir. Arabayla bakayım.
BOLO's gone out with the tags.
Tüm ekipler arıyor.
Keith is gone.
Keith öldü.
The BOLO's gone out and roadblocks are in place.
Tüm ekipler arıyor, barikatlar hazır.
She's gone.
- Gitti.
Jennifer. She's gone.
Jennifer o gitti.
Gone.
Gitti.
But... you've gone too far.
Ama biraz aşırıya kaçmışsın.
And, just so you know, right before her mind was truly gone, Marjorie called it.
Haberin olsun, aklı tamamen gitmeden önce Marjorie bunu öngörmüştü.
I'm sorry he's gone.
Ölmesine üzüldüm.
It was fine playing at being the big boss when Constantine was here, but he's gone now.
Constantine buradayken, Patronluk yapmayı iyi biliyordun, fakat artık o yok.
Or maybe it's because he's gone.
Ya da belki o gittiği içindir.
But she was too far gone to answer any questions, so I got some healers and we tried to cleanse her.
Ama Eva herhangi bir soruya cevap veremezdi, fazla ileri gitmişti, bu yüzden birkaç şifacı buldum ve onu temizleyemeyi denedik.
I'd rather my daughter not know I've gone off to murder witches.
Cadıları öldürmek için gittiğimi kızımın bilmemesini tercih ederim.
The Marcel that you knew is gone.
Senin tanıdığın Marcel artık yok.
Are the birds gone?
Kuşlar gitti mi?
They're gone, sweetheart.
Gittiler tatlım.
You were gone.
Sen gittin.
The white oak is gone, Mikael is dead, and you are nothing more than a bad dream.
Beyaz mese yok, Mikael ölü, ve sende bir kabustan daha fazlasi degilsin.
Did you notice she was gone?
- Gittiğini fark ettiniz mi?
She's gone.
Ortadan kaybolmuş.
It's gone...
Yok oldu.