Grater traducir turco
94 traducción paralela
And cheese grater.
Ve peynir rendesi.
Cheese grater.
Peynir rendesi.
three files, ten keys, one spear, a cheese grater, where's the plunger?
3 eğe, 10 anahtar, 1 kargı, 1 peynir rendesi, Pompa nerde?
Where's my cheese grater?
Benim peynir rendem nerede?
- They're with my cheese grater.
- Peynir rendemin yanındaydı.
My cheese grater.
Peynir rendem burada.
My cheese grater!
Peynir rendem!
Talking to Zuzu was like masturbating with a cheese grater.
Zuzu'yla konuşmanın, rendeyle mastürbasyon yapmaktan bir farkı yoktu.
Cheese-grater time.
Peynir rendesi gibi.
You're the one that's been getting all the gangbangers together, forming citizen groups, trying to rake the LAPD over a cheese grater?
Sen şu bütün çete üyelerini bir araya getiren... şehirde sivil toplum örgütleri kurarak... LAPD'ye kafa tutmaya kalkışan o herif değil misin?
Trying to rake the LAPD over a cheese grater?
Ne diye sen bunu gizlemeye yanaşıyorsun? Sen LAPD'ye kafa tutmaya kalkışan o herif değil misin?
- You do look like you've done the tango with a cheese grater.
- Sanki peynir rendesiyle tango yapmış gibi görünüyorsun.
Why is she wearing spy-glasses and a grater?
Niçin güneş gözlüğü giyiyor?
IT'S A DICER, GRATER, PEELER--ALL IN ONE.
Doğruyor, dilimliyor, soyuyor. Bilemeye ihtiyacı yok.Bulaşık makinasında yıkanabiliyor. Hepsi bir arada.
Over the next week and a half, I met Sean for a movie... I met him for another movie... and I helped him pick out a top of the line cheese grater at Williams-Sonoma.
Sonraki hafta boyunca, Sean'la sinemaya gitmek için buluştuk başka bir film için tekrar buluştuk ve ona, Williams-Sonoma'da peynir rendesi seçmesi için yardım ettim.
- A cheese grater?
- Peynir rendesi mi?
Over the next week and a half, I met Sean for a movie... I met him for another movie... and I helped him pick out a top of the line cheese grater at Williams-Sonoma.
Sonraki hafta boyunca, Sean'la sinemaya gitmek için bulustuk baska bir film için tekrar bulustuk ve ona, Williams-Sonoma'da peynir rendesi seçmesi için yardim ettim.
- And look at this! - A cheese grater!
Peynir rendesi.
Yeah, gets grater.
- Daha da harika olacak.
I told you, it get grater.
Sana daha harika olacağını söylemiştim.
It's in the drawer near the cheese grater.
Peynir rendesinin olduğu çekmecede.
I cut myself on the cheese grater.
Rende elimi kesti.
Another looked like he shaved with a cheese grater.
Diğerinin bir kaşar kadar pürüssüz bir sakal traşı vardı.
Last week, I swear to God... he told me to rub his dick raw with a cheese grater.
- Geçen hafta, yemin ederim, benden aletini peynir rendesiyle ovmamı istedi.
If Rawls sees my fingerprints on this, he'll run my nuts through a cheese grater.
Eğer Rawls bunda benim parmağımı görürse, harbiden kıçımı keser bu sefer.
WHERE IN THE FUCK IS THE CHEESE GRATER?
Lanet peynir rendesi nerede?
I arrested and cautioned her and at my request she produced the equipment used in the operation, which included a Higginson's syringe and a cheese grater.
Onu tutukladım ve gözaltına aldım ve isteğim üzerine, operasyonlarda kullandığı aletler olan enjektör ve peynir rendesini çıkarıp gösterdi.
A cheese grater--exhibit EW-2.
Bir adet peynir rendesi... EW-2 numaralı delil.
If the car was moving forward, it would cause a cheese-grater effect on his face leaving DNA on the grill.
Yüzünü peynir rendesi gibi rendelemiş olmalı. Izgarada DNA örneği bırakmıştır.
A cheese grater?
Peynir rendesi mi?
My ass is like one big, nasty cheese grater.
Kıçım sanki büyük bir peynir kesicisi gibi.
Then I think I might use the cheese grater on his knob!
Onun taşaklarının üzerinde peynir rendesini kullanabilirim.
And I want the citrus slicer, and the nut chopper, and throw in the dutch oven and the cheese grater.
Limon dilimleyiciyi, fındık öğütücüsünü ve güveç tenceresiyle peynir rendesini de ekleyin.
Grandpa, you're a greet grater.
Büyükbaba, karşılama personeli harikası olmuşsun.
Yeah, but you did have slim jims, a cheese grater and rubber bands to hold it all together.
Evet ama onun yerine ince kesilmiş pijama, peynir rendesi, ve hepsini birarada tutabilecek kauçuk bantınız vardı.
That is like a teeny, tiny cheese grater for epithelials.
Minik peynir rendesi gibi epitel dokudan parçalar alır.
Did a free cheese grater come with the gilfriend?
Yanında bir de rende mi kazandın?
Also, remind your parents to pick up your official Hannah Montana lunchbox Hannah Montana cheese grater and Hannah Montana toilet paper.
Ayrıca ailelerinize orjinal Hannah Montana beslenme çantası, Hannah Montana peynir rendeleyicisi ve Hannah Montana tuvalet kağıdı aldırmayı unutmayın.
Grater
Rende.
So, Grater stuffs himself full of fried beans, pickled cabbage, and beer. And goes home.
Rende karnını fasülye, lahana turşusu ve birayla tıka basa doldurup evine gitti.
Grater is full to bursting, blindfolded, waiting for the surprise, while the gas is pushing out.
Rende, bir taraftan gözleri bağlı bir şekilde karısının ona yapacağı süprizi bekleyip sıkıntıdan patlarken, diğer taraftan osuracağı geldiği için acayip sıkışmıştı.
Just like a grater.
Hem de daha şiddetli.
I could either spend the rest of my life behind a desk, which would be like 8 hours a day of scraping a cheese grater against my forehead.
Ya hayatımın geri kalanını masa arkasında geçirecektim ki o da gün de 8 saat kafama peynir rendesi sürtmek gibi bir şey olacaktı.
Your bone is ruining my grater
Kemiklerin rendemi mahvetti.
It's next to the cheese grater.
Peynir rendeleyicisinin yanında.
My tongue is like a cheese-grater now!
Dilim peynir rendesi gibi oldu!
It's a mouli grater...
Bu bir rende...
No, no, thank you, I still have lots to do. I haven't even started on the cupboards yet. OK, fine, if you want to sit here and cry over a mouli grater...
43 00 : 03 : 22,694 - - 00 : 03 : 25,094 Pek hala, burada oturup bir rende ile ilgili ağlamak istiyorsan...
I bet it was the cheese grater killer that got Ernie.
Bahse girerim, Ernie'yi öldüren Peynir Öğütücü'dür.
I'm sticking with the cheese grater.
Peynir Öğütücü konusunda ısrarcıyım.
You've recently lost your favorite cheese grater.
Yakın zamanda peynir rendeni kaybetmişsin.