Gravy traducir turco
1,058 traducción paralela
First, some cold consomme or gazpacho... Then some sausages with spring greens... Sauteed potatoes, bread, gravy...
Önce biraz soğuk konsome veya gazpaço sonra birkaç sosis ve lahana yaprağı sote patates, ekmek, sos...
Henry, you want more gravy?
Henry, biraz daha sos ister misin?
Sybil, I'll make more gravy for you and the sheriff.
Sybil, Şerif ile sana biraz daha sos hazırlayayım.
A roasted chicken, a leg of lamb smothered with onions... a Yankee pot roast with lots of brown gravy and little baby baked potatoes.
Kızarmış tavuk, soğanla kaplanmış kuzu budu bol kahverengi soslu sebzeli etli güveç ve fırında pişirilmiş küçük patatesler gibi.
And make some gravy out of the grease.
Damlayan yağlarla da biraz sos yaparsın.
Now, you pass your Uncle Junior those mashed potatoes and gravy.
Şimdi Junior amcanıza patates püresini ve et suyunu uzatın.
How about we go down here and get a little bread and gravy?
Ekmek ve et suyuna ne dersin?
Well, as I always say, hunger is the best gravy in the world.
Her zaman dediğim gibi, açlık dünyadaki en iyi sostur.
It said that we did not worry in them and in them she passed the horseradish gravy.
Evin hanımı, bir yandan endişelenmemizi söylerken ; bir yandan da servis yapıyordu.
Take, for instance, a roast with a kind of paté stuffing in natural gravy.
Rosto alın örneğin, doğal soslarla yapılmış bir püreyle birlikte.
The gravy train is over!
Artık yetti!
That's biscuits and gravy.
Bisküvi ve sos demektir.
A little more of that gravy there.
Şu sostan biraz daha döksene.
- Cider! Great gravy.
- Elma şarabı, et suyu.
Does this come out from dry cleaning or is this like gravy?
- Temizleyiciden yeni gelmişti.
Some gravy.
Biraz da suyundan koyalım.
AND WHY, WHAT WITH THE ROASTED CHICKEN AND YELLOW GRAVY AND THE FIXINGS IT DIDN'T COME TO $ 1.50.
Neden, nasıl bilmem, kavrulmuş tavukla sarı sos ve garnitürler bir buçuk dolar bile tutmazdı.
I think I'll have the... chicken-fried steak with gravy.
Sanırım soslu kızarmış tavuk yiyeceğim.
Would you like some more gravy?
- Biraz daha alır mıydın?
- lt's onions and gravy.
- Soğan ve sos.
Cover up the gravy spot on your shirt.
Hem gömleğindeki sos lekesini de kapatmış olursun.
This looks like it could be gravy.
Bu iş tereyağından kıl çeker gibi olacak.
We're on the gravy train... but what the public says is ease off on the marzipan.
Parayı kolay cebe indiriyoruz... fakat söylenenlere göre marzipan sosu azalıyor.
There's a fine roast capon with greens and gravy.
Kızarmış muhteşem bir tavuk, yeşillik ve tavuk sulu sos.
So long as you can keep violently disagreeing with each other and slagging each other off in the popular press, and so long as you have clever agents, you can keep yourselves on the gravy train for life!
Birbirinizden farklı düşünceler öne sürüp, medyanın önünde birbirinize bok atarak, ve akıllı menajerler tutarak, ömür boyu bir eliniz yağda, bir eliniz balda yaşayabilirsiniz!
Being a counsellor isn't the gravy summer job everybody thinks it is.
Rehber olmak herkesin sandığı gibi kolay bir iş değildir.
Anybody got chicken fried steak? Country gravy, hm?
Kimsede kızarmış tavuk, soslu biftek var mı?
Can I have French fries and gravy, with a cherry Coke?
Kızarmış patatesle et ve vişneli kola alabilir miyim?
Florence, could I have some French fries with gravy please?
Florence biraz patates kızartması ve sos alabilir miyim?
The sauces were exquisite, the brown gravy was simmered in wine.
Soslar nefisti, et suyunu şarapta kaynatırlardı.
No turkey salad. No turkey gravy, turkey hash, turkey a la king... or gallons of turkey soup.
Hindi salata yok, hindi tava yok, hindi sote yok onlarca tencere hindi çorbası yok!
Uh, two meatloaf sandwiches and one mashed potato with gravy.
İki kıymalı sandviç, bir soslu patates püresi.
Look who's taken the gravy!
Sen beleşçiye benziyorsun.
Tuna fish sandwich with beef gravy.
Ton balığı sandviçi ve sığır eti sosu.
There's more of gravy than a grave about you, whatever you are.
Mezardan daha çok et suyuyla ilgilisin sen, her ne isen.
Skip the gravy, pal, and get to the meat.
Tıraşı kes ve sadede gel.
This gravy train ain't gonna run forever.
Bu mezarlık treni sonsuza kadar hareket etmeyecek.
From here I can smell the gravy setting.
Sos karışımının kokusunu buradan alabiliyorum.
I can't imagine my dad making gravy.
Babamı sos yaparken düşünemiyorum.
- The gravy.
- Sos lekesi.
I got the hot, homemade biscuits and gravy like my mama's.
Bende annenin evde yaptığı gibi sıcak bisküviler var.
SAY MRS. WESTLAKE ASKS YOU TO PASS THE GRAVY.
Diyelim ki Bayan Westlake sosu uzatmanı istedi.
MOM, ARE WE HAVING GRAVY?
Anne, sosumuz var mı?
All you got to do is make it outta here and it's all gravy.
Tek yapman gereken buradan sağ çıkmayı başarmak ve gerisi bonus.
Every day, the rest of your life - gravy!
Her gün, hayatının geri kalanı - yanına kar.
- Isn't that a light chicken gravy...
- Tavuk suyu çorbası değil mi...
sparky's favorite food was french toast with gravy, right?
Sparky'nin en sevdiği yemek, et suyunda kızarmış Fransız ekmeğiydi, doğru mu?
With gravy, and mashed potatoes.
Sos ve patates püresi ile birlikte.
Good morning.
Günaydın. [Efsanevi Wavy Gravy konuşuyor, Hog Farmers'in başı]
Spill a little gravy like you always do, they'll notice it.
Haberin var mı?
don't worry, jodester, it's just a gravy boat.
Sadece bir tabaktı.