Grieve traducir turco
819 traducción paralela
Do not tell me how to grieve, and don't tell me to open a restaurant without her.
Bana nasıl yas tutacağımı söyleme. Ve o olmadan bir restoran açacağımızı söyleme bana.
"David, I see that I no longer need to grieve for you!"
David, gördüğüm kadarıyla artık sana acı çektirmek zorunda değilim!
O pity, see how I grieve
Acı, gör nasıl kederliyim.
If something should happen to me you won't grieve too much, that you'll carry on.
Bana bir şey olacak olursa öyle çok kederlenmeyecek, hayatına devam edeceksin.
To grieve their mother's breast
Acıtır annelerinin yüreğini.
I grieve to say, Miss, that the man is a tower of pain.
Üzülerek söylüyorum ki, acılar içinde kıvranıyor.
Don't grieve too much.
Fazla üzülme.
I grieved for Peter, I can't grieve anymore...
Peter için yas tuttum, daha fazla üzülemem...
Yet such, I grieve to tell you, is the case.
Ancak, durumun böyle olduğunu söylemek çok acı verici.
I grieve over them evenings.
Akşamları daha sakinim.
Now this overdone, though it make the unskillful laugh, cannot but make the judicious grieve - the censure of which one must in your allowance outweigh a whole theatre of others.
Eğer bunu abartır, ya da beceremezseniz, cahilleri güldürebilirsiniz ama bu işten anlayanların canını sıkarsınız. Oysa bir tek bilgili dost, bilgisiz bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için.
Hamlet, for thine especial safety - which we do tender as we do deeply grieve for that which thou hast done - this deed must send thee hence with fiery quickness.
Hamlet, bu yaptığın bize çok acı vermekle beraber, senin güvenliğini düşündüğümüz için, çarçabuk ayrılman gerekiyor buradan.
# Warned her not to grieve me
# Benim için üzülme diye onu uyardım.
- Oh, thank you, Dr. Grieve.
- Oh, teşekkürler Dr. Grieve.
- Dr. Grieve. - Yes?
- Doktor Grieve.
This way.! Get Dr. Grieve.
Dr. Grieve'i getirin.
Truly happy now,... and that we must cease to grieve for him, and try to be happy, too.
Gerçek mutluyum şimdi onun için üzülmeyi bırakmalı ve mutlu olmaya çalışmalıyız.
The spirits tell him not to grieve.
Ağlarken, ruhlar ona üzülmemesini söyler.
If then thy spirit look upon us now, shall it not grieve thee dearer than thy death to see thy Antony making his peace, shaking the bloody fingers of thy foes, most noble in the presence of thy corse?
Şu anda ruhun bakıyorsa bize, soylu insan ölmekten daha acı gelmiştir sana düşmanlarınla barışması Antonius'un kanlı ellerini birer birer sıkması cesedinin yanıbaşında.
Why should they grieve?
Niye üzülüyorlar ki?
I grieve that I cannot salute you as I would.
Üzgünüm, sizi selamlamak istediğim gibi selamlayamıyorum.
It's not right to grieve that long.
Bu kadar uzun süre yas tutmak doğru değil.
- To grieve about past.
- Geçmişe üzülmek. - Bir faydası olmaz.
Don't grieve, Mrs. Farrell.
Üzülmeyin Bayan Farrell.
One shouldn't grieve forever.
İnsan sonsuza dek yas tutmamalı.
I grieve for him deeply.
Onun için deri üzüntü yaşıyorum.
" I grieve for the disgrace of your present circumstances.
"Yaşattığın rezaletten ötürü büyük üzüntü içindeyim ve..."
You'd never think one man could grieve so much.
Bir adamın bunca acı çekeceğini tahmin edemezsin.
" We will grieve not, rather find
Kederlenmeyiz.
"We will grieve not, rather find Strength in what remains behind..."
Geride bıraktıklarımıza karşı güçleniriz. "
Why grieve like this?
Neden böyle yastasın?
Ixchel, I've tried so many times to tell you, I do grieve with you for the death of your father.
Ixchel sana defalarca söylemeye çalıştım. Ben de babanın ölümüne senin kadar üzülüyorum.
Do not grieve, my dear nephew.
Yas tutma, sevgili yeğenim.
Do not grieve.
Yas tutma.
From now on, we're going to grieve for the noble red man.
Bundan böyle, kızılderili soyunun çektiği ızdırabı işleyeceğiz.
My lady, I grieve an old man's death as all would do.
Hanımım, yaşlı bir adamın ölümüne olabildiğince kederlendim.
Don't grieve ; you're not the first, or the last.
Üzülme ; sen ilk değilsin, sonuncu da olmayacaksın.
Don't grieve, they'll let her go.
Kederlenme, onu bırakacaklar.
You grieve me to the soul by being smart at my expense.
Ruhunu bu kadar ucuza satman keder verici.
I grieve with thee.
Sizinle yas tutuyorum.
Don't grieve dear, you still can return him, gather all his rests, gather all his rests, bring them to Kyiv, to the miracle working icon of the Theotokos.
Kocanın kalıntılarını topla ve onları Kiev'e önce.. Kutsal Bakire'nin mücize simgesine götür.
For the sake of the child you should not grieve too much
Bebek hatırına ayakta kalmalısın!
The rougher you treat them the stronger they grieve
Kızlara ne kadar sert davranırsan o kadar kederlenirler
Don't grieve for me.
Benim için üzülme.
Yes lt does not grieve me to kill you, because death does not exist I will let you shoot first
Evet. Seni öldürmek bana acı vermez, çünkü ölüm aslında yok. İlkönce senin ateş etmene izin vereceğim.
On another day C'mon, c'mon With these ropes I tied can we do no wrong Now we grieve'cause now is gone
Çeviri :
With my teeth locked down I can see the blood Of a thousand men who have come and gone Now we grieve'cause now is gone
Jarnac İyi seyirler.
Do not grieve.
Ama sakın üzülme.
I grieve.
Üzgünüm.
"... of glory in the flower ; " We will grieve not, rather find
Çiçeklerin zaferi.
Don't grieve dear,
Kendine işkence etme, seni kurtarmak için hala vakit var!