Grift traducir turco
145 traducción paralela
Now, look, buster... you've been whip of this squad long enough to know... that a guy with my rating wouldn't grift a dame on the train... not with three strikes on me.
Dinle ahbap... Benim gibi bir adamın, üç mahkumiyeti varken metroda bir kadını çarpmayacağını bilecek kadar uzun zamandır bu bölümün şefisin.
I didn't grift that film, and you can't prove I did.
O filmi ben çarpmadım, ve yaptığımı kanıtlayamazsınız.
If you saved a little, you wouldn't have to grift so much.
- Biraz para biriktirseydin, dolandırıcılık yapman gerekmezdi.
It's a grift.
Seni kandırıyor.
Not above the occasional grift.
Sıradan bir hırsızdı.
Get off the grift, Roy
Bu işi bırak Roy.
You're on the grift, same as me
Dolandırıcılık işindesin, tıpkı benim gibi.
The grift's like anything else, Roy
Dolandırıcılık da diğer işler gibidir Roy.
You want me out of the rackets, you want me off the grift, I think I'm gonna get out
Benim bu işten ayrılmamı istemiştin, dolandırcılığı bırakmamı istemiştin, sanırım bunu yapacağım.
So, you're getting off the grift, huh?
Demek dolandırıcılık işini bırakıyorsun ha?
Because you know, if he can walk that righteous path, if he can go from grift to grace, from sin to sanctity, from lowliness to holiness, that you, with all your everyday sins, can rise up like an angel
Çünkü eğer o, doğru yolda yürüyebilirse, haramdan helale, günahtan sevaba, alçaklıktan kutsallığa yürüyebildiyse, siz gündelik günahlarınızla, melek gibi göğe yükselir,
- This isn't his grift.
- Bundan haberi yok.
Everything is his grift.
O herşeyden haberdardır.
I didn't grift that film, and you can't prove I did.
Sen şunu bil. O filmi ben çalmadım, bunu kanıtlayamazsınız.
You'd have to grift for more than a year to make his numbers.
Onu almak için bir yıldan fazla hırsızlık yapman gerekir.
Elaine, up until a moment ago I was convinced that I was on the receiving end of one of the oldest baker's grift in the books.
Elaine, bir kaç dakika önce tek ve en eski şeyi aldığımı sandığıma ve bunun fırıncıların dolandırıcılığı olduğa ikna oldum.
You know this grift?
Bu hileyi biliyor musun?
Grift?
Üçkağıt mı?
In the Depression, you had to grift.
Buhran zamanlarında, hırsızlık yapmalıydın.
They're on the grift.
- Dolandırıcı bunlar.
You can't grift me, Chad.
Beni satamazsın Chad.
Hey, c'mon. It's a good grift. It's a great grift and I like it.
Tamam, bu iyi bir numara harika bir numara ve hoşuma gitti.
I get you what I owe you, plus interest, by going on the grift for you.
Senin için bir iş yaparak... sana olan borcumu faiziyle ödeyeceğim.
I'm talking about a grift, and it pays well.
Bir vurgun yapacağız. Parası da iyi.
I'm not the one who pimped her into the fucking grift!
Onu pezevenk gibi bu dolaba sürükleyen ben değildim.
He's got grift sense.
Onda dolandırıcı kanı var.
No, the decent thing is not to grift at all.
Hayır, doğru olan şey hiç dolandırmamak.
This was my grift, all right?
Bu benim işimdi, tamam mı?
And Danny's grift sense could put even you in the shade one day.
Danny'nin açık gözlülüğü seni bile gölgede bırakabilir.
You got your grift so pat what did you need my money for?
Oyununu kurduysan benim parama niye ihtiyacın var?
He's losing his belly for the grift.
Çaptan düşüyor.
All those years of hard grift... and he dies holding a bottle of plaque remover.
Bunca yıl dolandırıcılıktan sonra elinde dişçi aletleriyle öldü.
Maybe Ed lost his phone, or somebody lifted it... and they're trying to grift us.
Belki Ed telefonunu kaybetti, ya da birileri telefonunu çaldı... ve bizden para koparmaya çalışıyorlar.
I got to hand it to you, Sawbucks how you find women that beautiful to work your grift.
Hakkını vermeliyim Sawbucks. Sahtekarlığına alet edecek böyle güzel kadınları nasıl buluyorsun?
- What's the grift?
- Dolandırıcılık ne?
But this is a grift. I mean, that's the way it is.
Ama bu bir dolandırıcılık.
As soon as you break character, you blow the grift.
Karakterinden koptuğun zaman, dolandırıcılığı mahvedersin.
Babysitting a bunch of orphans was not part of our grift.
Bir grup yetime bebek bakıcılığı yapmak oyunumuzun bir parçası değildi.
Yeah. Ah, I'm sorry that the grift didn't work out, sweetie.
Bu kandırmaca işe yaramadığı için üzgünüm tatlım.
You see, those familiar with this sort of thing know that it's the classic grift.
Bu şekildeki klasik dolandırıcılığa aşinalar.
Everyone you meet at this hour is on the grift, right?
Bu saatte senin gibi herkes bir dolandırıcılıkla karşılaşabilir değil mi?
Magic ain't nothing but a voodoo grift.
Sihir sadece bir voodoo dolandırıcılığı başka bir şey değil.
I thought you said magic was a voodoo grift.
Senin sihir için voodoo dolandırıcılığı dediğini sanıyordum.
It is a voodoo grift.
Zaten voodoo dolandırıcılığı.
I knew you two were on the grift.
İkinizin de kanında dolandırıcılık olduğunu biliyordum.
She worked a nice grift.
İyi bir dolandırıcılık işine girişmişti.
Makes the grift better.
Oyunu daha güzel yapar.
Her character had to be in on the grift so she'd ask the right questions.
- Ortalığı temizliyorsun ha?
This is the key to the grift.
Bu dolandırmanın anahtarıdır.
This always happens when you go on the grift, Hardison.
- Sen dolandırıcı olduğunda bu hep oluyor, Hardison? - Web sitesine hikayelerini koydum.
{ \ pos ( 192,210 ) } You catch my grift?
Tastettiğimi anladın mı?