Hasan traducir turco
920 traducción paralela
I'll ring for Hassan to show you out.
Hasan'ı çağırayım da kapıya kadar bıraksın.
As soon as we realized Selim was dead, I called Hassan, summoned the guard.
Selim'in öldüğünü anlar anlamaz, Hasan'ı çağırdım, muhafızı çağırdım.
- To the well at Hasan Barani.
- Hasan Barani'deki kuyuya.
Ali, the son of Hassan!
Ali, Hasan'ın oğlu!
Aye, Cassim, the son of Hassan, the friend whom you betrayed to the Mongols.
- Evet Kazım, Moğollara karşı ihanet ettiğin dostun Hasan'ın oğlu.
We never found him. How do you know he's the son of Hassan?
Hasan'ın oğlu olduğunu nereden biliyorsun?
Emir Hassan.
Emir Hasan.
We come because of a mandate granted to us by the League of Nations which Emir Hassan and his followers refuse to recognise.
Milletler Cemiyeti'nin bize vermiş olduğu ve Emir Hasan ile yandaşlarının kabul etmeyi reddettiği manda yönetimi nedeniyle geldik.
You could send me to see Emir Hassan.
Beni Emir Hasan'la buluşmaya gönderebilirsiniz.
Perhaps sending someone to see the Emir is the best way.
Belki de en iyisi Emir Hasan'a birini göndermektir.
Give my regards to Emir Hassan.
Emir Hasan'a selamlarımı ilet.
You and your Emir Hassan.
Sen ve senin Emir Hasan.
Do you know Emir Hassan?
Emir Hasan'ı tanıyor musun?
If you can arrange a meeting for me with Emir Hassan I'll get you a pass that'll get you out of the city.
Bana Emir Hasan ile bir görüşme ayarlayabilirsen şehri terk etmeni sağlarım.
I'm informed that you arranged a meeting between Col. Feroud and Emir Hassan.
Albay Feroud ile Emir Hasan'ın buluşmasını sağlamışsın diye duydum.
Emir Hassan said I was a fool.
Emir Hasan budala olduğumu söyledi.
It's the same for me, Hasan.
Beni de Hasan.
- After harvest time.
- Mahsul kalktıktan sonra Hasan.
I'm yours, Hasan.
Ben seninim Hasan...
you go and get her.
Bahar'ı kaçır Hasan.
Even if Osman does it, Hasan is on our side.
Osman suyu kesse bile Hasan bu işe razı gelir mi gayrı?
Yes, if Osman tries to cut off the water, Hasan won't let him.
Olacak iş mi bu? Hasan ne güne duruyor? Osman suyu keserse Hasan bu işe razı gelir mi gayrı?
Hasan, you know I'll go along with anything you say.
Sen bilirsin Hasan... Sen nasıl istersen öyle olsun.
Hasan, treat her well.
Gelin kıza iyi bak Hasan.
Come on, Hasan.
Aslan Hasan, göreyim seni.
I want children.
Hasan, çocuk istiyorum.
Hasan's a lucky man.
Hasan vallahi talihli adam.
Quick, Hasan! They're coming!
Koş Hasan, bu herifler bir kötülük yapmadan biz varalım ark başına.
Hasan, don't listen to Osman.
Şey, sen Osman'a uyma Hasan.
Hasan. Thought it over?
Hasan, iyi düşündün değil mi?
Hasan Kocabas has confessed to the death of Veli Sari and has been found guilty. According to Turkish penal law article 448, the defendant is sentenced to 24 years imprisonment.
Maktul Veli Sarı'nın öldürülmesi neticesi Hasan Kocabaş'ın itirafıyla suçu sabit olmuş ve Türk Ceza Kanunu'nun 448. maddesi mucibince 24 yıl ağır hapsine.
Don't worry, I'll make sure he's OK in jail,
Ben Hasan'a mahpushanede çok iyi gibi bakacağım.
He's got no conscience, he even betrayed his own brother.
Kardeşine bile düşman bu vicdansız. Suçu Hasan'ın üzerine yükledi.
Hasan didn't do anything, but he's behind bars.
Delikanlı haksız yere damda yatıyor gayrı.
That noise comes from the city where Hasan is.
Bu sesler Hasan'ımın bulunduğu şehirden geliyor.
You've forgotten him in just one week, and he's rotting in jail for you.
Daha haftası olmadan Hasan'ı unuttun gitti. O senin için damlarda çürüyor.
Can't you see how much work there is here? Anyway, we'll go to see him in the next few days.
Görmüyor musun işler baştan aşağı hele bakalım bu günlerde bir fırsatını bulursak varıveririz Hasan'a.
Not so good.
İyi değilim Hasan.
They just drag.
Günler geçmiyor Hasan...
All right, I'll do as you say.
- Olur Hasan. Sen ne dersen ben onu yaparım.
Osman's not married, and even if he is Hasan's brother, you and him under the same roof doesn't look good.
Osman bekâr, her ne kadar Hasan'ın ağası da olsa bir dam altında oturmanız kötü söz oluyor.
Half the water's Hasan's.
Hem suyun yarısı da Hasan'ın.
And I am... his wife.
Hasan'ın karısı da benim!
They transferred Hasan to Nidge Prison.
Hasan bundan 2 gün önce Niğde hapishanesine sevk oldu.
I'll write to him, and he'll answer.
Ben Hasan'a mektup yazacağım. Para da yollayacağım, daha ne ister ki.
I'm upset about Hasan, I can't stop thinking about him.
Haber alamamak çok kötü. Aklım hiç ayrılmıyor Hasan'dan.
" I haven't had a letter from you in months.
Emmioğlub Hasan. Sizden aylardan beri mektup almadım.
Hassan is dead.
- Hasan öldü.
How's it going, Hasan?
Nasıl Hasan?
Where are you going, Hasan? Come here!
[SİLAH SESİ] Hasan neredesin?
But he doesn't keep in touch either.
Lâkin Hasan'ı araman boynunun borcu. Baksana o da bize mektup yollamıyor.