Haunting traducir turco
873 traducción paralela
The ghost of President Joo's ex-girlfriend haunting this mall is a rumor that all of us employees have already known about.
Herkes Başkan'ın ölen kız arkadaşının etrafta dolaştığı söylentilerini biliyor.
Joong Won. Even though I'm sure you may not remember she said that she stuck around... because she could see the ghost that was haunting you.
Joong Won, sen hatırlamıyor olabilirsin ama hayaletleri gördüğü için sana yapışmıştı.
Beware you never say it for then the pictures of life will fade to shadows, haunting dreams will climb forth from your heart and feed on your blood.
O kelimeyi sakın ola söylemeyin yoksa, yaşam resminiz gölgelerle soluklaşır tekinsiz rüyalar kalbinizden sökün edip kanınızla beslenirler.
In the blue water and the blue firmament the violins sow their haunting strains and the love vows of the sender ever sweeter and more tender hold you in love's embrace again
Mavi sular ve mavi gökyüzünde Kemanlar zor unutulan nağmeleri çalmakta Göndericinin yaptığı kur, her daim daha tatlı ve daha dokunaklı
Haunting you from morning till night.
Adamı sabahtan akşama kadar soyuyorlar.
But if the worst comes to the worst, I can always get a job haunting a house.
Ama en kötüsü, hep perili bir evde iş bulmak istemişimdir.
Anyone else want to buy a copy of this haunting melody?
Bu büyülü melodiyi almak isteyen yok mu?
The facts about this blasted haunting.
Bu lanet hayalet işiyle ilgili gerçeklerin.
When twilight is deep in the sky Someone that I long to see Keeps haunting my reverie
Gökyüzünde alacakaranlık olduğunda özlediğim kişi düşlerimde dolaşıyor.
It's only you I'm haunting.
Kimse göremez. Göründüğüm tek kişi sensin.
It is a bit thick, a ghost shouldn't be allowed to go haunting until he's properly qualified.
Fakat nasıl olur! Yani, bir hayalet tam yetkin olmadan avlanmasına izin verilmemeli.
Each detail of his crimes came back to him in nightmares with added horror, haunting him relentlessly with the living death of his soul.
Suçları tüm ayrıntılarıyla kabuslarına giriyordu ve gittikçe artan korkuyla ruhunun yaşayan cesedi acımasızca lanetleniyordu.
What a haunting tune.
Ne etkileyici bir ezgi.
Captain Gregg, if you insist on haunting me, you might at least be more agreeable about it.
Kaptan Gregg, karşıma çıkmakta ısrar edersen en azından daha uzlaşmacı olabilirsin.
I'm convinced now that we were unduly concerned about the possibility of a ghost haunting it.
Artık, evin hayaletli olduğu gibi bir olasılık için boşuna endişelendiğimize eminim.
This guest of summer, the temple-haunting martlet, does approve, by his loved mansionry, that the heaven's breath smells wooingly here.
Yaz misafiri kırlangıç, tapınaklar kuşu nazlı yuvasını buraya kurduğuna göre... göklerin soluğunda cennet kokuları olmalı.
The tender and haunting legend of a portrait of Jennie is based on the two ingredient of faith :
"Jennie'nin Portresi" nin akıllardan çıkmayan efsanesi iki temele dayanır.
And now on this Sunday morning we ask some questions that have been haunting the entire nation for two whole days.
"Ve şimdi Pazar sabahına, bütün ulusun iki gündür aklından çıkmayan sorularla başlıyoruz."
His haunting voice... pierced... the very depths of my own soul.
Sesi bir hayalet gibi ruhumun derinliklerine işliyordu.
Was it the intricate tapestry of the weaver, the haunting melody of the musician,
Bir dokumacının duvara astığı gobleni, bir müzisyenin unutulmaz melodisini,
Well, good haunting.
İyi hayaletler o zaman.
At heart, we weren't mean, but beset with a rage... children feel concerning Love, unknown yet haunting
Bunu kalpten istememiştik belki, ama aşka dair, henüz tanımadığımız derin öfke nöbetleriyle sarılmıştı dört yanımız.
Just haunting an old house, ma'am.
Eski bir eve uğradım, bayan.
Hear me I want no more of you haunting my grounds like some stray cat!
Dinle beni artık, sahipsiz bir kedi gibi, topraklarıma dadanmanı istemiyorum!
Until the environment is collectively dominated, there will be no real individuals — only specters haunting the objects... anarchically presented to them by others.
Çevre, toplu olarak egemen olunana kadar... gerçek bireyler varolamaz — sadece, kendilerine anarşik olarak sunulan... nesnelere dadanan hortlaklar.
Our play is called "The Artistic Haunting".
Oyunumuzun adı "Sanatçı Hayaleti".
Every cursed bit of the haunting.
Bu periler cinlerin hepsi.
Suppose the haunting is all in my mind.
Diyelim ki bu perili ev hikayesi benim zihnimde.
A real house-haunting, broom-riding, cauldron-stirring witch.
Bildiğin ev basan, kazan kaynatan ve süpürgeyle uçan cadılardan biriyim.
A real live house-haunting, broom-riding cauldron-stirring, card-carrying witch.
Kanlı, canlı, ev basan, süpürgeye binen. kazan kaynatan ve fal bakan bir cadı.
But I think it's the late master's dead mistress who's haunting the family.
Babasının ölü metresinin ruhunun ona kötü şans getirdiğini düşünüyorum.
As I drove away, that melody kept haunting me.
Daha sonra oradan çıktığımda bu melodi beni kovalayıverdi.
You nag about giving yourself up, about suicide, or the dead haunting you.
Teslim, hakkında dırdır hakkında intihar, ya da ölü çıkmıyor.
There was a voice out of the past haunting me, torturing me.
Geçmişten gelen bir ses bana musallat oldu. İşkence veriyor.
The old man will keep haunting us, even dead.
Yaşlı adamın ruhu peşimizi bırakmayacak.
But there's something irrational about it haunting you from the day you were born :
Ama bu konuda doğduğunuz günden itibaren size musallat olan mantıksız bir şey var.
Instead of wasting time with searching and haunting!
Kovalamacadan daha iyi bir fikir!
Then his ghost will follow me around the apartment, haunting and cleaning, haunting and cleaning, haunting and cleaning.
Sonra da hayaleti evin içinde peşimi bırakmaz hortlak gibi peşimden gelir, ve evi temizler. Kovalar, temizler Kovalar, temizler.
It was this preoccupation, this haunting worry, which led us to progressively specialize in a type of bombing which had the least hitches, to use the term they employed then.
Bu filmi izlemek onlarla uçmak gibidir. Fransa'nın güzel kırsalında alçak irtifada uçarken Lorraine hava filosu görevini tamamlamanın endişesi içinde.
Ghost clowns haunting circuses is a new one on me.
Sirklere musallat olan hayalet palyaçolar benim için yeni bir şey.
Don't you come haunting me after you die.
Öldükten sonra bana musallat olma.
Perhaps we shall never know the identity of the cowled figure... seen haunting the grounds of the old manor house on the night of the terrible murder, if living identity it had.
Korkunç cinayetin işlendiği gece eski malikanenin bahçesine dadanan rahip cüppeli şahsın gerçek kimliğini belki de hiç öğrenemeyeceğiz canlı bir kimliği varsa tabii.
The haunting, hunted kind
Ava gideni avlayan
The house is not the haunting force.
Sanırım asıl gücün evde olduğunu düşünürsek yanılırız.
I think I have a partial answer to the haunting. Do you?
Sanırım hayaletle ilgili bazı cevaplar buldum, Doktor.
If I convince him to move on much of the haunting will be eliminated.
Onu buradan gitmeye ikna edebilirsem evi etkisi altına alan gücün büyük kısmı yok olacaktır.
Controlled multiple haunting, absolutely unique in haunted houses.
Yönlendirilen çoklu dadanma. Perili evlerde nadir rastlanan bir durum.
Or else I'd go on haunting him in spirit
Yoksa bizzat hortlayıp onu peşin asla bırakmam
Cameras photographed apparitions of two ghosts, while recorders captured their haunting sounds.
Uzmanlar sesi yakalarken kameralar iki hayaletin silüetini yakaladı.
That old graveyard up there, it's been haunting us for centuries disturbing family spirits.
Oradaki o eski mezarlık asırlardır bize uğursuzluk getiriyor... ecdadımızın ruhlarını taciz ediyor.
"Haunting, provocative, languorous."
"Unutulmaz, kışkırtıcı, yorgun."