English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / He's got

He's got traducir turco

38,862 traducción paralela
He got what he wanted, the pages, now he's flying back to Düsseldorf.
İstediği şeyi, kâğıtları aldı ve şimdi Dusseldorf'a dönüyor.
If he's a doctor, that explains how he got in the hospital to come and see me.
Bir doktorsa, hastaneye girip beni görmesini açıklıyor.
He's got a woman in a wheelchair with him.
Birisi bir şey biliyor.
He started something. He's got the pages.
Bize o kartları gönderdi, bir şeyleri başlattı.
I don't know what he's got to do with this, but he's skin-creep guilty of something.
Alec, Crowley'yi yakalayacağız. Bunlarla ilgisi ne, bilmiyorum ama suçlu olduğu bir şeyler var.
- He blanked us, boss. - The bloke's got balls of steel.
- Bizi takmadı patron.
He's got an allotment up on Cramer Hill.
Henry Appley. Cramer Hill'de bir arsa payı almış.
- He's got a stash. You're a reputable psychiatrist, you're not exactly gonna leave your porn on the coffee table.
Saygın bir psikiyatristsin, pornonu sehpanın üzerinde bırakmazsın.
There's a reason the bald man was at Crowley's house when I got there. He's looking for him.
Ben gittiğimde kel adamın Crowley'nin evinde olmasının bir sebebi vardı.
He's been avoiding me ever since he got his memories back.
Anılarını geri aldığından beri sürekli benden kaçıyor.
Legend is, he went nuts, got stabbed by his girlfriend.
Efsaneye göre kafayı sıyırınca kız arkadaşı tarafından bıçaklanmış.
Yeah, Hank, he got toilet-trained just under the wire,'cause he's three now, and he got toilet-trained just before his birthday.
Evet, Hank son anda tuvalet eğitimi aldı. Üç yaşından az önce tuvalet eğitimi aldı.
Okay, so, maybe I got back together with Ross just to make Danny jealous, Because maybe I'm still hoping he'll apologize, admit he was completely wrong, and we get back together.
Ross ile Danny'i kıskandırmak için yeniden çıkmaya başlamış olabilirim çünkü hâlâ Danny'nin özür dileyip tamamen hatalı olduğunu itiraf etmesini ve yeniden çıkmamızı umuyorum.
He's really got you fooled.
Sizi fena keklemiş.
Second of all, he's a young man, and now he's got these big scars across his face.
İkincisi ise, gençti ve yüzünde..... kocaman bir yara izi vardı.
Oh, my God. He's got a gun.
Aman Tanrım.
He made Adam Pally cry. That guy's got some stuff.
Adam Pally'yi ağlatmıştı, herifin fena sorunları var.
But he's got a very dysfunctional carpenter, psychologically sick, so he has to take him along cause he can't leave him with the crew because it's going to create chaos.
Ama marangozu çok işlevsiz, psikolojik açıdan hasta o yüzden onu yanına almak zorunda kalıyor. Onu ekiple bırakamaz çünkü kaos yaratır.
The only reason he got involved in rocketry was because ever since he's a little kid, he's focused on this idea of getting to Mars.
Roketçilikle uğraşmasının tek sebebi çocukluğundan beri Mars'a gitme fikrine odaklanmış olmasıydı.
- It's the tape we had of him admitting that he murdered that man that you shit the bed with and got excluded from evidence.
Onun cinayeti işlediğine dair itirafı kaseti ve senin işi batırıp bunu kanıtlardan çıkarttığının ispatı.
And now I got to think of something or perjure myself tomorrow, or he's gonna end up right back in here.
Ya bir şey bulmam gerek ya da yalancı şahitlik etmem gerekecek yoksa içeride kalacak.
Because she's a junkie who'd say anything to get him out of what he did, so I got her out of the way'cause he did it.
Çünkü onu kurtarmak için her şeyi söyleyecek bir keşti, ben de onu saf dışı bıraktım. Çünkü o öldürdü.
He's got Falcon, Hawkeye, and Inferno.
Elinde Falcon, Hawkeye ve Inferno var.
I'm not my shield, he's not his armor, and the kid's got skills.
Ne ben kalkanımdan, ne de o bir zırhtan ibaret ve çocuğun da yetenekleri var.
He's got some kinda big plan, and he's not alone.
Bir çeşit büyük planı var ve yalnız başına değil.
He's got kind of big plan.
Büyük bir planı var gibi.
He's got a magazine.
Elinde dergisi var.
[George Zimmerman] He's got his hand in his waistband.
Elini beline sokmuş.
You got me out to see Cahill? I said he's waiting.
- Cahill'i göreyim diye mi çıkardın?
He's got one foot in the grave.
Adamın bir ayağı çukurda.
It took me so long to find out that Frank Gallo's not going anywhere because he's got people up in high places who are protecting him.
Frank Gallo'nun hiçbir yere gitmeyeceğini bulmam bu kadar uzun sürdü. Çünkü yukarıda onu koruyan insanlar var.
You got to be kidding me. He's a goddamn informant?
- Yok artık, muhbir mi?
Not to me, because he's got nothing.
Benim için değil, çünkü onun elinde hiç bir şey yok.
- He's got to live with that.
- Bununla yaşamak zorunda.
Yes, I do, Donna. You're everything to me, and that asshole has no idea what he's got- -
Yapmam gerek Donna, sen benim her şeyimsin ve o şerefsiz neyi kaybettiğinin- -
He's got his own attorney for that. I don't care.
- Bunun için kendi avukatı var.
You only like him'cause he's got a stupid accent!
Bu adamı sadece aptalca bir aksanı var diye seviyorsunuz!
They've got him at County waiting transfer to Vacaville, and he wants you to visit.
İdari Bölge'de Vacaville'e transfer edilmesini bekliyorlarmış. Ziyaret etmeni istemiş.
He's got like a dozen people down there.
İçeride bir düzine insan var.
- He's got so much range. I know.
Aynen, fişeği bana ver.
- He's got the flare gun!
- İşaret fişeğini almış!
And now he's punched his own ticket and he's got himself a regular, permanent gig out there.
Gitti, kendi biletini kesti ve şimdi orada kendi düzenli, kalıcı işine sahip.
He says he's still got that thing on his...
Hala şeyiyle bir sorunu olduğunu söylüyor.
He's got your eyes.
- Senin gözlerini almış.
He's got your heart.
- Senin de kalbini almış.
Big Roy's got a truck full of chili, but he's stuck on the ice.
Koca Roy'un biberlerle dolu bir tırı var, ama buzda takıldı.
And Coulson... he's got a bigger heart than most.
Ve Coulson çoğu kişiden büyük bir kalbi var.
But I got a feeling he's about to find out.
Ama içimden öğrenmek üzere olduğuna dair bir his var.
He's got all those degrees, bought this sweet car, never has time to enjoy it.
O kadar derecesi var bu harika arabayı aldı ama tadını çıkaracak vakti yok.
And he lied to everyone about it. And if the Director's involved with Senator Nadeer, there's no telling what they've got planned.
Direktör, Senatör Nadeer ile ortak çalışıyorsa ne planlandıklarını söylemenin imkânı yok.
He's got Parkinson's.
Parkinsonu var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]