English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / He's not here

He's not here traducir turco

4,210 traducción paralela
But he's not here.
Ama burada değil.
- He's not here.
- Burada değil.
He's not here.
O burada değil farz et.
- He's not here, Carrie.
Saul! - Evde yok Carrie.
He's not here.
Evde değil.
Surprised he's not here ogling these girls.
Bu kızları süzmediğine şaşırdım.
But it doesn't start for another hour, and Jonathan's not here, although he promised.
Sunum bir saat sonra başlayacak ayrıca Jonathan burada değil. Söz vermiş olduğu hâlde.
But it doesn't matter... because he's not here... and we have to go.
Ama fark etmiyor çünkü burada değil ve bizim gitmemiz gerekiyor.
- He's not here.
Burada değil.
He's not gonna sue you here.
Seni burada dava etmeyecek.
He's not here to defend himself.
Kendini savunmak için burada değil.
Hey, if he's not here to defend himself...
Kendini savunmak için buraya gelmediyse...
Yeah, he's not here to hear it.
Evet, dinlemek için gelmedi.
He's not here.
Burada değil.
And it's not being picked up by any of the towers around here so maybe he took out the battery.
Ve buralardaki hiç bir baz istasyonundan sinyal alınamıyor yani bataryasını çıkarmış olabilir.
Love to, right after Michael here decides whether or not he's gonna shoot me.
Seve seve, hemen burada Michael beni vurup vurmamaya karar verdikten sonra.
He's not here to see you.
Seni görmeye gelmedi.
Besides, he's not gonna do anything to jeopardize what we're doing here.
Beyin takımında da bana destek olur. Ayrıca, bizleri tehlikeye atacak herhangi bir şey yapacak değil ya?
He's a sick man, can't be deported, maybe not even fit to stand trial here.
Hasta bir adam, sınırdışı edilemez, hatta burada mahkemeye bile çıkamaz.
Five seconds to tell me where Amanda is or I'm gonna let her father come in here and ask you himself, and I promise you, he's not gonna be as polite as me, okay?
Amanda'nın nerede olduğunu söylemen için beş saniyen var yoksa babasının buraya gelmesine izin vereceğim sana kendisi soracak ve sana garanti ediyorum benim kadar nazik olmayacak, anlıyor musun?
- He's not here. He'll be back.
Geri dönecek.
He's not here, Dark One.
Burada değil, Karanlık Olan.
Here before you was a man leaning over the body of his murdered friend, sobbing that he killed him, it was his fault, yet somehow you deduced that this was not a confession, but regret for an earlier argument
Karşınızda öldürülen arkadaşının cesedinin üzerine yaslanmış hıçkırarak onu öldürdüğünü onun hatası olduğunu söyleyen bir adam vardı.
No, he's not here.
Hayır, Burda değil.
Well, if you're looking for Daniel, he's not here.
Eğer Daniel'i arıyorsan o burada değil.
Oh, he's not here.
Burada değil.
He's not here.
Burada yok.
He's not here. He went to the hotel.
Burada değil, otele gitti.
He's not here.
- Mads burada değil.
It's there, but he's not here.
Şurada ama kendisi burada değil.
I know, she wants me to stay involved you know with Walt even if he's not here. huh, well, speaking of the lonely guy and I kind of took some liberties and uh... beer.
Ha, peki, yalnız adamdan bahsetmişken biraz alışılmışın dışına çıksak ve hıı... bira.
But I'm not sure her lawyer took into account that Heather's husband, he was a fireman here in this house... he died on the job.
Ama Heather'in avukatının kocasının burada bir itfaiye eri olduğunu hesaba katmadığını düşünüyorum.
He's not alive when you're not here.
Burada olmadığın zamanlar adeta yaşamıyor.
He doesn't have the will to run, much less win, when you're not here, because you... ( Gasps )
Burada olmadığın zaman, olduğun zamanlardan daha az hırslı çalışıyor, çünkü sen...
He's not here. Which is probably a good thing, seeing as how desperate you are to get into my house.
Bu iyi bir şey çünkü evime girmek istediğini görmemiş oldu.
Joel? ! I'm telling you he's not here, all right?
- Burada değil, geldiğimde burada yoktu.
A shame he's not here.
Burada olmaması çok yazık.
He's the bad guy here, which is ironic since he's a cop and is supposed to protect people, not hurt them.
Kötü olan o. İronik olarak polis olmasına rağmen insanları koruması gerekirdi, canlarını yakması değil.
But he's not here right now.
Ama şu an burda değil
I will take out Bang Sil's room while he's not here.
O orada değilken Bang Shil'in odasına bakacağım.
He's in an alley not too far from here. Our good luck.
Şansımıza buradan çok uzak olmayan bir sokak arasında.
My uncle is in charge of the entire grant foundation, and he says if I'm not working here, he's going to shut down your entire study.
Amcam ödeneği veren kurumun başında ve dediğine göre eğer burada çalışmazsam senin çalışmanı iptal edecekmiş.
It says here he's not coming till next week.
Burada gelecek haftaya kadar gelmeyeceği yazıyor.
He's here. Well, not here here.
Yani yanımda değil.
So I'm trying to find some logical evidence here to prove to him that he's not.
Bu yüzden yanıldığını göstermek için mantıklı bir kanıt arıyorum.
He's not here, but he had a girlfriend...
Burada değil ama bir kız arkadaşı var...
Well, he's not here...
Ama burada değil...
Just because he's not in my arms today... doesn't mean he won't be here tomorrow as well.
Bugün kollarımda olmaması yarın da olmayacağı manasına gelmez!
Barkov's not here for the president- - he's on a job.
- Barkov, başkan için burada değil. İş üzerindeymiş.
Well, you should be happy that he's not here.
Aslında, burada olmadığı için mutlu olmalısın.
He's not here.
- Burada değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]