He's not moving traducir turco
226 traducción paralela
- He's not moving.
- Kımıldamıyor.
He's not moving.
Hareket etmiyor.
- He's not moving.
- Hareket etmiyor.
But he's still taking his time moving in the clear, not covering his tracks.
Ama yine de acele etmiyor açık alanda gidiyor, bıraktığı izleri yok etmiyor.
He's not moving, damn it!
Kıpırdamıyor, lanet!
He's not moving.
Kımıldamıyor.
He's not moving, is he?
Hareket etmiyor, değil mi?
He's not moving anymore.
Artık hareket etmiyor.
- Barney, he's not moving.
- Barney, hareket etmiyor.
He went over toward the moving van, but he's not there now.
- Kamyonun o ataraf doğru gitmişti ama şimdi orada değil.
All right, I figure if we split up and keep moving around this house, I can find a way to bust out while he's not looking.
Pekâla, eğer ev içinde ayrılır ve dolanmaya başlarsak, bu arada bende burdan bir çıkış yolu bulabilirim diye düşündüm.
Frank, he's not moving.
Frank, kıpırdamıyor.
How do know he's not moving his lips?
Peki dudaklarını oynatmadığını görebiliyor musunuz bari?
- He's moving. He's not dead.
- Kıpraştı la!
He's not moving.
Geçide doğru gitmiyor.
- But he's not moving now. Do I take him out?
Fakat şimdi hareket etmiyor, onu dışarıya çıkartayım mı?
It's only Sunday lunch, he's not moving in.
Bu yalnızca Pazar öğlen yemeği, ona taşınmıyoruz.
That Al Bundy is not only moving in the fast lane he's doing wheelies in it, baby.
Şeritte son surat gitmekle kalmıyor, her türlü artistik numarayı çekiyorum.
I'd love for him to move on, but he's not moving past my mother's death.
- Bayan McBeal, babamın biriyle tanışıp, hayatına devam etmesi beni çok mutlu eder. Ama size söylüyorum ; annemin ölümünü geride bırakmıyor.
He's not moving much air.
Tüp takmalıyım.
- He's not moving air.
Hayır.
- He's not moving any air.
- Hava alamıyor.
And when Andy plays with you, it's like even though you're not moving, you feel like you're alive, because that's how he sees you.
Ve Andy seninle oynadığında, sen her ne kadar hareket edemesen de, kendini canlı gibi hissediyorsun, çünkü o da seni öyle görüyor.
Having a kid is great as long as his eyes are closed and he's not moving or speaking.
Gözlerini kapalı tutup kıpırdanmadığı ve konuşmadığı sürece, çocuk sahibi olmak çok güzel.
He's not moving his legs.
Bacaklarını oynatmıyor.
He's not moving!
Kımıldamıyor!
He's not moving in here.
O, buraya taşınmıyor.
He's not moving.
Hareket etmiyor. Tamam.
Does he know any other tricks besides not moving?
Hareket etmemek dışında başka numaraları da var mı? Çocuklar.
He's combative, not moving his right side.
Kan basıncı 260'a 140. Saldırgan. Sağ tarafında hareket yok.
Pilot's in D'argo's body, but he's not moving.
Pilot D'argo'nun vücudunda, ama o hareket etmiyor.
He's not moving a lot.
Pek hareket etmiyor.
He's out there doing his own thing, moving forward, not looking back.
Dışarıda kendi yolunda gidiyor. İlerliyor, geriye bakmıyor.
He's not moving any air.
Hava almıyor. Oksijen verin.
HE'S NOT MOVING TO NEW YORK.
New York'a taşınmıyor.
WELL, I DON'T KNOW. BUT HE'S NOT MOVING INTO MY PLACE.
Ama benim evime taşınmıyor.
He should be able to, but he's not moving.
Görmesi gerekir, fakat hareket etmiyor.
He's not exactly moving in.
Aslında genişlemeye çalışmıyor.
He's not moving, ray.
- Hadi! - Koşmuyor.
Come on. Come on. He's not moving.
- Böyle yapma.
I can see him moving. He's not dead.
Kımıldadığını görebiliyorum.
You see, he saw that it was not moving.
Bakmış ki saat çalışmıyor.
He's not moving and his ecm unit is damaged.
Hareket etmiyor. ECM giysisi hasar görmüş.
Now look, he's catching you flat because you're not moving your feet.
Seni hemen yakalayabiliyor, çünkü bacaklarını kullanmıyorsun.
He's not moving much air.
İyi nefes almıyor.
All right, he's seeing it but he's not- - he's not moving!
Tamam, görüyor. Ama o... o kıpırdamıyor!
He's not even in his grave yet, and you're moving in on his girl.
Proteus henüz mezara bile girmedi, ama sen onun kızına asılıyorsun.
He's not moving.
Adam kıpırdamıyor.
He's not moving out, Doug.
- Buradan taşınmıyor, Doug.
He's not breathing or moving, okay?
Nefes almıyor, kımıldamıyor.
He's not moving.
Çoktan ölmüş.
he's not gonna make it 43
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not here 947
he's not there 182
he's not my friend 74
he's not responding 40
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not here 947
he's not there 182
he's not my friend 74
he's not responding 40