He's not there traducir turco
2,194 traducción paralela
When he's not there, I'm bored.
Eğer o oradaysa ben sıkılıyorum.
What will we do if he's not there?
- Ya orada yoksa ne yapacağız?
I saw him and he's not optimistic that there's anything we can do.
- Yapabileceğimiz bir şey yok.
He's not there for a fight.
Dövüş için orada değil.
Actually, it's not so much that he got trapped but he was living there, you know, under the house.
Aslında evde kapalı kalmamıştı... evin altında yaşıyordu.
He's not in the phone book, I can't find him on the Internet and I can't do it in the lab, Victor's always there.
Telefon Defteri'nde kayıtlı değil. İnternette de bulamadım. Laboratuvarda yapamam.
In fact, I sent Migo to try to intercept that letter at your father's, but he did not get there in time.
Hatta, Migo'yu mektubun babana ulaşmasını engellemesi için gönderdim. Ama geç kalmış.
He's not there.
Orada yok.
Lfyour mother's child is a boy, then he's the heir and I go back to living on my wits, and you'd rather not follow me there!
Annenin çocuğu erkek olursa, vâris o olacak ve ben hep çalışacağım! Ve sen bunu seçmiyorsun.
There's no way he's that obsessed And he's not talking about it.
Bu kadar takıntılı olup bundan bahsetmemiş olması imkansız.
If you think there's not another part to this, then you have not been paying attention. - He is not you.
Ama Stefan'ı bundan ibaret sanıyorsan sevgilini tam tanımamışsın demektir.
And if he's not stopped there, we'll get his van in a grid search.
Orada durdurulmazsa, minübüsünü bölge bölge arayacağız.
He's not there.
Burada değil.
What do you mean, he's not there?
Ne demek orada değil?
In order to get these jeans fastened, I have to lie flat on the ground and either Smith, or if he's not there, my building manager has to yank the sides together while I suck in and do a quick zip and then the next day, I am bruised from here to here.
Kotu ilikleyebilmek için,... düz zemine uzanıyorum ve Smith ya da o yoksa apartman yöneticisi ben karnımı içime çekip fermuarı çekerken yanlardan hızlıca çeker ve ertesi gün bacağım tamamen morarır, buradan buraya kadar.
Are we sure he's not in there? He's not, okay?
- İçeride değil, değil mi?
He's not there. There's a Mr. Harbour in Room 906.
Orada kalmıyor. 906 numaralı odada Bay Harbour kalıyor.
I don't know, but until there's incontrovertible proof that he does, I am not inviting him to my great nephew's production of "Romeo and Juliet,"
Bilmiyorum, ama bunun aksini ispat eden bir hareket yapmadığı sürece, onu torunumun "Romeo ve Juliet" temsiline katiyyen davet etmeyeceğim.
There's no word yet on whether he had it on him or not.
Birisine verip vermediğine dair henüz bir bilgi yok.
You're not exactly living a happy life when he's lying there like a vegetable.
O bir bitki misali yatarken pek mutlu yaşıyor sayılmazsın.
There is no way we can pull this off - - it is not something that he's open to discussing.
Bunu yalnız başımıza başarmamız... Tartışmaya açık bir konu değil.
I'm not sure there even is such a thing, but if he's got a chance, I don't want him running around with a gun, chasing after bad guys!
Eğer bir aileye sahip olma şansı gerçekten varsa elinde silah, kötü adamların ardından koşturmasını istemiyorum.
But he's not gonna be there unless you open the gate now.
Fakat sen kapıyı açmazsan, orda olamayacak.
- He's not there, is he?
- Orada değil, değil mi? - Hayır, burada.
He's not getting outta there.
Buradan çıkamaz.
He's there, and she talks to him. There's really not much difference Between Mugsy alive and Mugsy stuffed.
Mugsy'nin canlı ya da oyuncak olması çok da fark etmez.
But seriously guys, he's not gonna know anybody there, so can you just do your best to make him feel included?
Cidden, kızlar kimseyi tanımıyor olacak kendisini yabancı hissetmemesi için yardımcı olursunuz değil mi?
He's not really happy with me... Not being there when they called our names, and... Is that the crown?
Benimle çok mutlu değil yani isimlerimiz çağırıldığında ve taç bu mu?
So why would he want to block our response route If there's not even supposed to be a response?
Öyleyse, polis gelmeyecekse niye bizim geleceğimiz yolu tıkamak istesin?
Simon Lee may not just be a mole working for the sleepers. There's a chance he's one of them.
Simon Lee pusucular için çalışmakla birlikte onlardan biri de olabilir.
Because he's not there.
Çünkü orada değil.
All right, he may not be perfect, but he's there.
Tamam, mükemmel biri olmayabilir, ama var.
He may not be my real brother - - but he's always been there.
Gerçek kardeşim olmasa da hep yanımda olmuştu.
He has to work or there's not enough.
Onun da çalışması gerek, para yetmiyor başka türlü.
Carter, he's not really there.
Carter, gerçekten orada değil.
What's he going to do while you're not there?
Sen yokken ne yapacak?
He's gone blank, like he's not even in there any more.
Bomboş. Sanki orada değilmiş gibi.
He's gone blank, like he's not even in there any more!
Boş gibi, sanki artık orada değilmiş gibi.
What if he's not there at all?
Peki ya o da yoksa?
Yeah, well, he's usually back there cooking, but I'm not even sure he's coming in today.
Ama bugün geldi mi bilmiyorum.
What matters is there's no way in hell that he could ever raise so much as a pinky to that lady or that little boy ever again, not without blowing his case.
Asıl konu o çocuğa ve kadına bir daha yaklaşamayacak olması.
Let's just say that there were inconsistencies in his background that he obviously preferred we not explore.
Geçmişinde, konuşmamızı tercih etmediği tutarsızlıklar vardı diyelim.
Who is he? Well, there was no match in CODIS, but it's not a "he."
- Veri tabanında kaydı yok, ama erkek değil.
He's not making a thing of it. If you don't want him there, ring him and say.
Orada bir şey yapmayacak, eğer onu istemiyorsan, söyle girsin.
If red John took Kristina frye, it's not your- - there's no "if" " he took her.
Eğer Red John Kristina Frye'ı kaçırdıysa, bu senin... "Eğer" falan değil, kaçırdı.
There's a reason why he's not going back.
Geri dönmemesinin bir sebebi var.
No, it's not that simple, but someone there will know where he is.
- Hayır, o kadar kolay değil. - Ama oradan biri nerede olduğunu bilir.
There's not much of a case that says Cal knows the specifics of our plan, and if he does, who's to say he's telling Headmaster?
Cal'in planımızın ince detaylarını tam olarak bildiğini bu durumda söyleyemeyiz. Öyle olsa bile Müdür'e söylediğini de kim diyor?
If we show her the files and he's not in there, we could lose her for good.
Riskli. Eğer dosyaları gösterip adamı bulamazsak kadını kaybederiz.
He's not down there.
Aşağıda değil.
Yeah, but there's no way he's not going to hit somewhere.
Öyle, bir yere saldıracağı kesin.
he's not gonna make it 43
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not here 947
he's not my friend 74
he's not responding 40
he's not wrong 55
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not here 947
he's not my friend 74
he's not responding 40
he's not wrong 55