He didn't ask traducir turco

But then one day when the sky was blue Came a man who didn't bother wooing He tossed his hat on the peg in my room

Ama sonra bir gün gökyüzü masmaviyken geliverdi bir adam, anlamıyordu nezaketten odamdaki askıya fırlattı şapkasını bilemez oldum birden nasıl davranacağımı.

- But there's one question he didn't ask me.

- Ama, asıl önemli olan soruyu sormadı.

He didn't ask me what was in that Ietter.I

Mektubun içinde ne olduğunu.

Why the deuce didn't he say so in the first place?

Allah aşkına bunu neden en başta söylemedi ki?

- Why didn't you ask him? He knows everybody.

- Neden ondan rica etmediniz?

Because he didn't ask me.

Çünkü beni çağırmadı.

He may be sweet, but he didn't even ask us where our bags were.

Belki, ama bize çantalarımızın nerede olduğunu bile sormadı.

He didn't ask anybody could he sing.

Ötmek için kimseden izin almadı.

- He didn't ask you.

- Sana sormadı.

Didn't you ask him why? What'd he say?

Bunu ona sormadın mı?

I didn't ask. He told me.

Ben sormadım, o söyledi.

Why would he ask me to come down here if he didn't want me to know what was going on?

Neler olduğunu öğrenmemi istemediyse... neden beni buraya çağırsın?

He didn't declare his love.

Bana aşkını hiç açmadı.

And like very kind people he didn't ask me why.

Kibar insanlar gibi..... nedenini sormadı.

Because he didn't ask her.

- Çünkü ona sormadı.

- He didn't ask me for nothin'.

- Benden bir şey istemedi.

He didn't even ask about me?

Hiç beni sormadı mı?

Why didn't he ask me?

Niye bana hiç sormadı?

He didn't understand about love.

O aşkı anlamadı.

He didn't even ask for a date.

Ne zaman buluşacağız diye sormadı bile.

He didn't ask me.

Bana söyledi.

Didn't he ask enough questions the other night?

Geçen gece yeterince soru sormadı mı?

- He's not feeling too well, sir. - I didn't ask you that.

- Kendini pek iyi hissetmiyor, efendim.

Why didn't you think to ask where he was staying?

Nerede oturduğunu, niye sormadın?

- He didn't ask me

- Bana sormadı ki.

He didn't even ask for his holiday tip.

Bayram harçlığını bile istemedi.

Why don't you ask him why he didn't warn us that the whole-wheat bread is stale?

ona bizi gelecek olan kepekli ekmeğin... neden bayat olduğu konusunda uyarmadığını sor.

I didn't ask him, can he beat you, I already know he can.

Yenebilir mi anlamında sormadım, yenebileceğini biliyorum.

He didn't ask for an explanation.

Bu yüzden ona bu olayı iliştirme. O sana bir açıklama sormadı.

He may produce results he didn't ask for.

İstemediği sonuçlara yol açabilir.

The chief had someone with him, so he didn't ask why.

Şefin yanında birileri varmış, o yüzden sebebini soramamış.

He didn't want me to ask you.

Sana sormamı istemedi.

He didn't even ask Mother.

Annesini bile çağırmadı!

But why he still didn't get up in front of her on his knee and doesn't confessed his love for her?

Ama neden hala ona.. cephe alıyor.. ve neden aşkını ona itiraf etmiyor?

No, he didn't ask for you.

Hayır, seni sormadı.

- It didn't seem much to ask and he was so determined.

- İzin isteyen kim? Öylesine kararlıydı ki!

Of course he didn't have to ask me twice!

Tabii ki, bana ikinci defa sormasına gerek kalmadı!

He didn't ask for what happened to him.

Başına gelenler onun suçu değil.

Didn't he ask about the Plot?

Saha'yı sormadı mı?

Julian wasn't one of those victims who talk with their executioner, and he didn't ask for a confessor.

Julian katiliyle konuşan kurbanlardan değildi ve günah çıkartmak istemedi.

I would've given a thousand rubles to have seen with my own eyes how you walked beside that man after he called you a murderer to your face and you didn't dare ask him anything.

Şu adam, yüzünüze karşı "Katil!" diye bağırdığı halde, kendisine hiçbir şey sormaya cesaret edemeden onunla nasıl birlikte yürüdüğünüzü kendi gözlerimle görebilmek için bin ruble verebilirdim!

He didn't ask me to go. I wanted to.

O bir şey söylemedi ki, benim kararım.

- He didn't ask for any money?

- Para istemedi mi?

He didn't ask for the watch, you just gave it to him?

Saati sormadı bile, sen ona verdin, öyle mi?

- She didn't ask how he was killed?

- Kocasının nasıl öldürüldüğünü sordu mu?

It hoped that Moore would ask me more about that in the court, but he didn't.

Mahkemede avukat Moore'un bana daha fazla soru sormasını umdum ama sormadı.

I didn't explain anything, and he didn't ask maybe not to upset me, or maybe not to upset himself.

Babama neden orada olduğumu açıklamadım. O da sormadı. Belki beni üzmemek için, belki de kendisini.

He didn't ask to see his mother.

Annesini görmek istemedi.

If that's what he wanted, why didn't he ask me?

İstediği buysa, bana niye sormadı?

Why didn't he ask you to arrange the meeting?

Senden niye buluşmayı ayarlamanı istemedi?

I used to ask him why he didn't talk like he wrote.

Niye yazdığı gibi konuşmadığını sorar dururdum.