He doesn't know traducir turco

Uh, well, that's kind of what I came here to talk to you about, actually, um... uh, he doesn't know yet, and I just woke up feeling like I had to tell him today,

Aslında bir nevi bunu konuşmak için geldim sana... Henüz bilmiyor. Bugün ona söylemem gerektiği hissiyle uyandım.

I know that, but he doesn't.

- Biliyorum, ama o değil.

"If a person sins and does something " the Lord has commanded not to do, " even if he doesn't know it, he is still guilty.

Eğer bir insan günah işler ve Tanrının emretmediği şeyi yaparsa,... hatta bunu bilmese bile suçlu sayılır.

He said he doesn't know what he'd do without you.

Sensiz ne yapacağını bilmediğini söylemiş.

Well, he, um, doesn't want to talk about it. You know? But, um, he's got cancer.

Pek bahsetmek istemiyor ama kanser.

I hate the thought that he doesn't know what's going on. Look, we're gonna do everything we can

Neler olduğunu bilmediği fikrinden nefret ediyorum.

He knows that. He doesn't know why,

Şu an Teğmen Larkin bunu biliyor.

And even though Michael doesn't arrive until tomorrow, we know he'd want us to experience the joy of opening his gifts for him.

Michael yarına kadar burada olmayacak olsa bile.. Onun için aldığınız ıhediyeleri.. Bizim açmamızı isterdi..

You know what I don't understand is that he has this accident but he doesn't come to me or his family, he goes to you.

Anlamadığım şey ne biliyor musun, bu kazayı geçirdikten sonra yanıma gelmeyip ya da ailesinin yanına gitmeyip, sana gelmesi.

But he doesn't know what happened to me - -

Anlarsın işte, bacağıma.

Look, he doesn't have to know.

Bak, o bilmek zorunda değil.

Now, after all the effort that Hawkins has put into the search, there is no way he doesn't know Sergeant Kent's blood type.

Hawkins araştırma için bu kadar çaba harcadıktan sonra Çavuş Kent'in kan grubunu bilmiyor olamazdı.

I know why you're risking your life to save me, but Duke... he doesn't do anything for free.

Senin neden beni kurtarmak için hayatını riske attığını biliyorum ama Duke hiçbir şeyi hayrına yapmaz.

Scully doesn't know anything about our pensions and he has no idea about the new disciplinary guidelines.

Scully bizim emekli maaşlarımız hakkında hiçbir şey bilmiyor ve yeni disiplin kuralları hakkında hiçbir fikri yok.

He doesn't know why, but he knows he's in danger.

Nedenini bilmese de tehlikede olduğunu biliyor.

He doesn't know a lot, but he's about to discover the ultimate wingman.

Pek şey bilmiyor ama keşfetmek üzere.

He doesn't know who I am.

Benim kim olduğumu bilmiyor.

But she doesn't know him at all. Because that girl right there is not the one that he was chatting with, okay?

Çünkü orada oturan kız, onun yazıştığı kız değil.

If Noah didn't know he was being catfished and he'd never met Chloe before, then he doesn't have a motive to kill Hayes.

Noah kandırıldığını bilmiyorduysa ve Chloe'yle de hiç karşılaşmadıysa o zaman Hayes'i öldürmek için sebebi yok. Şimdi beni anladın mı?

And if that's the case, Reyes doesn't have your brother, because he'd know where the money is.

Öyleyse kardeşin Reyes'in elinde olamaz çünkü o zaman paranın yerini biliyor olurdu.

Yeah, and he doesn't know Danny.

Evet, Danny'yi de tanımıyor. Güven bana.

Because if he doesn't know, he can't get in trouble, and he's probably already failing out of the academy as it is.

Çünkü öğrenmezse başı belaya girmez ve büyük olasılıkla polis akademisinde zaten çuvallıyor.

He doesn't wanna know my name and I don't wanna know his.

O benim ismimi bilmek istemiyor, ben de onunkini.

And he's probably just some dumb kid who doesn't know what he's sitting on.

Ve muhtemelen neyin üzerine oturduğunu bilmeyen salak bir çocuk.

He doesn't know who she is, G.

Onun kim olduğunu bilmiyor, G.

He doesn't know the spell, which means we don't need him.

Büyüyü bilmiyor. Yani ona ihtiyacımız yok.

He doesn't know it.

- Bilmiyor ki.

He's willing to roll over on everyone else but claims he doesn't know anything about the Mombasa Cartel.

Bu işi yapan herkesin adını vermeye razı ama Mombasa Kartel hakkında bir şey bilmediğini iddia ediyor.

Abby, look, you can't get rid of Burt for not doing something he doesn't even know about.

Abby, dinle, daha haberinin olmadığı bir şey yüzünden... -... Burt'ü başından savamazsın.

¶ He beats his hoofs and doesn't know

¶ At sesleri atlar ve bilmiyor

That means that we can see Stone, but he doesn't know that.

- Stone'u gördüğümüzü o bilmiyor demek.

Suicidal dirtbag says he doesn't know.

- İntihara meyilli pislik, bilmediğini söylüyor.

He doesn't know.

Neden komşulardan birine sormuyorsunuz?

I know he doesn't want to go there. I know that.

O konulara girmek istemediğini biliyorum.

I don't know. Maybe he just doesn't like me that much.

Belki de yalnızca benden o kadar fazla hoşlanmıyordur.

He doesn't know that.

O bunu bilmiyor ama.

He doesn't even know who she is.

- Kelly bile bilmiyor.

What if he just doesn't know?

Eğer hiç öğrenemezse?

He doesn't even know who she is.

O bile bilmiyor.

I'm helping him prep for a job interview that he doesn't want anybody to know about.

Kimseye bahsetmek istemediği bir iş görüşmesine hazırlanmasına yardım ediyorum.

He doesn't know what he's talking about.

Neden bahsettiğini bilmiyor.

Even if he doesn't know where it is, he could give us the name of his conspirators.

Nerede olduğunuz bilmiyorsa bile, bize ortaklarının isimlerini verebilir.

Even if he doesn't know where it is, we can't afford to make him a martyr.

Nerede olduklarını bilmiyorsa ile, onu şehit konumuna düşüremeyiz.

Hey, he left his wallet on the table and I tried the address, but he doesn't live there anymore- - do you know him?

Cüzdanını unutmuş. Adresine gittim ama orada oturmuyor.

Even though my brother's not the same person he was before, it's safer if he doesn't know.

Kardeşim artık eskisi gibi biri olmasa da bilmemesi daha güvenli.

Jason doesn't know, does he? He doesn't know who he is. No.

Jason bilmiyor, kim olduğunu bilmiyor değil mi?

Henry still claims he doesn't know Sophia.

Henry hala Sophia'yı tanımadığını iddia ediyor.

I know that, but Scott, he gets to go free, doesn't he?

Farkındayım, ama ya Scott özgür kalacak değil mi?

He doesn't even know that I've took this.

Bunu aldığımdan bile habersiz.

You know what, he doesn't want to be here.

O burada olmak istemiyor.

You think he doesn't know that?

Bunu bilmediğini mi sanıyorsunuz?