He doesn't know you traducir turco
1,438 traducción paralela
You know, what he saidto you was horribly rude, but that camp, it's extreme, and, I mean, unless I feltlike andrew was getting really out of control, then... well, let's hopeit doesn't come to that.
Sana onları söylemesi kabalık. Ama o kamp çok aşırı. Onun gerçekten kontrolden çıktığını hissetmezsem...
Always "are you my mummy?" Like he doesn't know.
Sürekli "Sen annem misin?" diyor.
No, I know he doesn't like to read, so I got you something with pictures. - Is there a script? - ari :
- Senaryo var mi?
Um... he wants to ask you something, but he doesn't know how.
Um... Size bir şey sormak istiyor ama nasıl yapacağını bilemiyor.
Kenny wants you to know that he loves you, and he doesn't blame you for anything.
Kenny sizi sevdiğini söylememi istiyor... ve hiç bir şey için sizi suçlamıyor.
You know, he doesn't say a word, not to me or anyone else.
Kimseyle konuşmaz, ne benle ne de başkasıyla.
Pick a car. I told you he doesn't know jack about cars.
Arabalar hakkında bir şey bilmediğini söylemiştim.
You know, that guy is just doing whatever you say because you're the star and he doesn't want to lose his job.
Biliyor musun, o adam sen her ne dediysen onu yapıyor çünkü filmin yıldızı sensin ve o da işini kaybetmek istemiyor.
And I'll tell you another thing- - whoever that guy is, he doesn't know what he's missing.
Ve sana birşey daha söyleyeyim- - o adam her kimse, neler kaçırdığının farkında değil.
But this guy, maybe he doesn't even know you exist.
Fakat bu adam belki var olduğunu bile bilmiyordur.
He doesn't know, you know.
Onun bundan haberi yok.
He doesn't know you're supposed to say Native American.
Amerikan yerlisi demesi gerektiğini bilmiyor.
Yeah, to create a false trail, to make it appear like he's leaving town when he's actually still here, man, and he just doesn't want you to know.
Evet, sahte iz bırakmak için, şehirden ayrılmış görüntüsü vermek için o halde o hala burada, adamım, ve bunu bilmemizi istemiyor.
You know, I know alzheimer's is this terrible disease, but at least Mel doesn't have to live with his regrets, you know, and all the mistakes he made, and stuff he wishes he could take back.
Alzheimer'ın korkunç bir hastalık olduğunu biliyorum,... ama en azından Mel pişmanlıklarıyla yaşamak zorunda değil. Yaptığı tüm hatalarla ve keşke geri alabilseydim dediği şeylerle.
So enter today, especially if you're a funny-looking kid who doesn't know he sucks.
Hemen katılın, özellikle salak olduğunun farkında olmayan komik görünümlü bir çocuksanız.
he's not my buddy... not anymore. but i think we can get him to listen... you think he doesn't know what this thing does?
O benim dostum değil... artık değil. Ama onu bizi dinlemeye zorlayabiliriz... Bunun ne yaptığını bilmediğini mi sanıyorsun?
Look, I know that you trust him, but, Clark, he doesn't know Jor-El the way we do.
Ona güvendiğini biliyorum ama o, Jor-El'i bizim gibi tanımıyor.
But you strike me as the type of man who, despite being weak and cowardly on the outside, harbours a strength of character he doesn't even know he has. I'm sorry.
Ama sen bana dışarıdan zayıf ve korkak içeride ise henüz bilmediği güçlü bir karaktere sahip biri gibi göründün.
Well, he said, uh oh, well, you know, it doesn't matter.
Dedi ki, uh oh, her neyse önemli değil.
Did you conspire with her to blackmail Kane Software? He doesn't know.
Kane YazıIım'a şantaj yapmak için, onunla işbirliği yaptın mı?
You know what? He doesn't get a pass just because he was lonely.
Sırf yalnızlık çekiyor diye yaptıkları hoş görülemez.
Why doesn't he know you know he's your neighbor?
Komşun olduğunu bildiğinden neden haberi yok?
Daxus doesn't know you can speak, does he?
Daxus konuşabildiğini bilmiyor, değil mi?
But he doesn't know you gave his name to the police.
Ama onun adını polise senin verdiğini bilmiyor.
- He doesn't even know you've been arrested.
- Senin tutuklandığını bile bilmiyor.
"Little did he know" means there's something he doesn't know that means there's something you don't know. Did you know that?
"Tasavvur edemediği şey", onun öngöremediği dolayısıyla senin de öngörüde bulunamadığın bir şeydir.
- You know, but he doesn't?
- Sen biliyorsun ama o bilmiyor mu?
You know what? He doesn't care.
Zaten, onun umurunda değil.
I mean, you know, he doesn't look that good to me, but he looks good.
Yani, bana o kadar yakışıklı gelmedi fakat gene de yakışıklı.
I told you, he doesn't know anything.
Söyledim ya, hiçbir şey bilmiyor.
He doesn't know what you're saying.
Ne söylediğini anlamıyor.
You know, you may not like my kind, but he doesn't seem to mind it much.
Defol git. Hiç benim tarzım değilsin. Görülen o ki, onun tarzı da değilsin.
You know, when he doesn't call, stuff like that.
Bilirsin işte, seni aramadığı zaman, böyle zamanlarda falan.
He doesn't know what you're talking about, Joe.
Neyden bahsettiğini bilmiyor, Joe.
He doesn't know you're here.
Burada olduğunu bilmiyor.
You know, he doesn't really have drinks or anything like that.
Aslında içecek ya da onun gibi bir şey yok evde.
Uh, I tried to, you know, but then I had to go, and then when I came back to get the food it spilled all over the place and then... and, uh... he... he doesn't like to, uh, eat peanut butter, and so, uh... I'm really tired right now.
Denedim ama daha sonra gitmem gerekti ve daha sonra yemeği almaya gittiğimde bütün her tarafa döküldü, ve sonra ve o fıstık ezmesi yemeyi pek sevmiyor bu yüzden şu an gerçekten çok yoruldum.
He doesn't even know you're there.
Orada olduğunu bile bilmiyor.
But he doesn't deserve your hate, you know? Don't hate him.
Ama o senin nefretini haketmiyor.
- He doesn't know you know Marco.
- Marco'yu tanıdığını bilmiyor.
It's your daddy, he's all sick, and Joey doesn't even know I'm calling you.
Sorun baban. O çok hasta ve Joey'nin seni aradığımdan haberi bile yok.
he doesn't know what he's talking about - are you ready to go?
Gitmeye hazır mısın?
I know what you think. "Baylock is a cretin one, he / she doesn't know what says."
Ne düşündüğünü biliyorum. "Baylock hıyarın teki. Hiçbir şeyden haberi yok" diyorsun.
My son says that he doesn't know you.
Oğlum seni tanımadığını söylüyor.
You know, it's quite possible, she doesn't even know where he is anyway.
Riley'in nerede olduğunu bilmiyor olabilir.
You know, things were... things were supposed to work out for him, but... he died, and it doesn't make sense, so...
İşler onun için iyi gitmeliydi, ama o öldü, yani bir türlü anlayamıyorum, yani...
He doesn't know you stayed with me after he left?
O gittikten sonra benimle kaldığını bilmiyor mu?
He doesn't know what you're thinking.
Merak etme, ne düşündüğünü bilmiyor.
Now, I didn't tell him to say that, and he doesn't even really dig me that much personally, so you know he means it.
Bunu söylemesini ben istemedim. Bana da pek bayılmaz aslında. Yani bunu ciddi söylemiş.
You know, he just doesn't push me.
Beni zorlamıyor.
- So he doesn't know you're here?
— Yani burada olduğunu bilmiyor?
he doesn't love me 32
he doesn't 603
he doesn't know 228
he doesn't mind 30
he doesn't have to 52
he doesn't like me 35
he doesn't understand 65
he doesn't like it 37
he doesn't care 94
he doesn't want to 29
he doesn't 603
he doesn't know 228
he doesn't mind 30
he doesn't have to 52
he doesn't like me 35
he doesn't understand 65
he doesn't like it 37
he doesn't care 94
he doesn't want to 29