He was a wonderful man traducir turco
61 traducción paralela
He was a wonderful man.
O muhteşem bir insandı.
Yes, he was a wonderful man.
Evet, harika bir adamdı.
- He was a wonderful man.
- Olağan üstü bir insandı. 38 sınıfı.
He was a wonderful man.
O müthiş bir erkekti.
Yeah, that's right, he was a wonderful man.
Evet, müthiş bir adamdı.
He was a wonderful man.
Harika bir adamdı.
To me, he was a wonderful man who did magic tricks, told stories, he even came down the chimney at Christmas, like Santa.
Benim için, o harika bir insandı masallar anlatırdı, hatta yılbaşında Noel Baba gibi bacadan içeri girerdi.
He was a wonderful man, Antek
Çok iyi bir adamdı Antek
He sounds like he was a wonderful man.
Harika bir adam gibi görünüyor.
He was a wonderful man.
O mükemmel bir insandı.
He was a wonderful man, a wonderful man.
Eşiniz harika bir adamdı, gerçekten harikaydı.
No, he was, he was a wonderful man. He died when I was 1 2, but we, we lived all over the world.
O öldüğünde ben 12 yaşımdaydım, ama biz, biz dünyanın birçok yerinde yaşadık.
My Matthew,..... he was a wonderful man.
Benim Matthew'um muhteşem bir adamdı.
Yes, he was a wonderful man.
Evet, harika bir insandı.
He was a wonderful man.
O harika bir adamdı.
- He was a wonderful man, but...
- Müthiş bir adamdı ama- - - Ama?
Thank you, he was a wonderful man.
Teşekkürler, harika bir adamdı.
Sounds like he was a wonderful man.
Kulağa harika bir adam gibi geliyor.
He was a wonderful man.
O... O harika bir adamdı.
His daughter said he was a wonderful man before he started seeing things.
Kızı o harika bir adam olduğunu söyledi o şeyleri görmeye başladı önce.
He was a wonderful man.
- Harika bir adamdı.
He was a wonderful man.
Harika bir adammış.
He was a wonderful man.
Çok iyi biriydi.
- He was a wonderful man.
- Harika bir adamdı.
He was a wonderful man.
O muhteşem bir adamdı.
Her father wasn't only the greatest conductor in the world. He was also a wonderful man.
Babasının, dünyanın en büyük orkestra şefi olması bir yana... harika bir adamdı da üstelik.
He wasn't too dependable, but it was only a pathetic hint of frailty in a wonderful, glowing man.
Pek güvenilir değildi, ancak o harika, parıltılı adamda küçük bir kusurdu bu.
He was a wonderful man!
O harikaydı.
He was a rather wonderful man, not brilliant or dashing or anything like that, but just rather wonderful.
Daha çok harika bir insandı... parlak veya cesur biri değildi... fakat sadece harika biriydi.
Of course, what better way to show the world what a wonderful man he was.
Elbette ne kadar iyi bir insan olduğunu göstermenin en iyi yolu.
He called it "The engineering of consent". Democracy to my father was a wonderful concept, but I don't think he felt that all those publics out there had reliable judgment, and that they very easily might vote for the wrong man or want the wrong thing ; Ann Bernays, Daughter of Edward Bernays :
En derin arzularına, en derin korkularına dalıp, onları kendi amaçlarınız uğruna kullanabiliyorsunuz.
He's a clever man, a reading man, and I do view... suddenly attaching himself to her like that... a man in his situation, with a broken heart... phoebe Harville was a wonderful woman and he was devoted to her.
O zeki bir adam, okuyan biri. Ve bence... Bu şekilde aniden kendisini ona bağlaması... onun durumundaki, kalbi kırık bir adam...
There was a famous psychic in the thirties, and he told me that a wonderful man was gonna come into my life and I must wait for him.
Otuzlarda çok iyi bir medyum vardı. Bana harika bir adamın hayatıma gireceğini ve onu beklemem gerektiğini söylemişti.
He was a wonderful,..... wonderful man.
Saygın bir adamdı. O mükemmel mükemmel bir adamdı.
Democracy to my father was a wonderful concept, but I don't think he felt that all those publics out there had reliable judgment, and that they very easily might vote for the wrong man or want the wrong thing ;
Ama etraftaki bütün kitlelerin güvenilir bir karar verebileceğine inandığını sanmıyorum. = ANN BERNAYS = Edward Bernays'in kızı Çok kolay bir şekilde onlar yanlış kişiye oy verebilir, yanlış şeyi isteyebilirdi.
And he was a wonderful, wonderful man.
Mükemmek bir insandı.
And he was a wonderful, wonderful man.
Mükemmel bir insandı.
He was truly a wonderful man.
Gerçekten harika bir insandı.
He was a brilliant man - kind... and a wonderful teacher.
O önemli biriydi. Çok iyi bir öğretmendi.
Kanaan was a good man. He would have made a wonderful father.
Kanaan iyi bir adamdı.Eminim muhteşem bir baba olurdu.
There was a man, this wonderful man, and he stopped it.
Bir adam vardı harika bir adamdı ve bunları durdurmuştu.
I want you to know you have raised a very fine young man who is doing a wonderful job for me. I thought he was in law school, because that's what he told me. Hmm.
Benimle çok iyi işler çıkaran onun gibi yetenekli bir evlat yetiştirdiğiniz için ne kadar gurur duysanız az.
Hathaway was a wonderful director, but he was a man who, in a sense, bulldozed his way along.
Hathaway müthiş bir yönetmendi. Fakat bir bakıma geçtiği yerleri yıkarak ilerleyen bir adamdı.
Oh, but he was once such a wonderful man.
Aslında eskiden harika biriydi.
He's a good man and a wonderful father, but I always felt he was more married to the Navy than me.
İyi bir adam ve harika bir babaydı, ama daima benden çok Donanma'yla evli olduğunu hissediyordum.
- He was such a wonderful man.
- Muhteşem bir insandı.
World War II broke out, and suddenly this wonderful story about a young man named Holden Caulfield and this personal rebellion he was going through seemed trivial and beside the point and, you know, it just didn't seem appropriate
Dünya Savaşı başladı. Haliyle Holden Caulfield adındaki genç bir adama ait bu öykü de ve yaşadığı kişisel ayaklanmayı konu edinen bu güzelim öykünün de aniden gereksiz olduğu düşünüldü.
We're here today to remember Ray, and all of the things that he taught us. To celebrate what a wonderful man he was.
Bugün Ray'in anısı ve bize öğrettiği şeyler için burada bulunuyoruz onun ne kadar mükemmel bir insan olduğunu hatırlamak için.
Even if he was a good family man, that's like those, you know, Mafia bosses who do horrible things, and, what, we're supposed to cut them slack because they're wonderful to their wives and children?
Hem, iyi bir aile babası olsa bile, şu mafya babaları gibi hani, pis işler yapıp dururlar ya biz de sırf çocuklarını ve eşlerini seviyorlar diye pis işleri yapmalarına müsaade mi edeceğiz?
He was a wonderful young man...
Harika bir gençti...
What a mad, wonderful man he was.
Öyle çılgın ve müthiş bir adamdı ki.