English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Headlines

Headlines traducir turco

959 traducción paralela
You're losing your headlines tonight.
Bu gece başrol oyuncunu kaybediyorsun.
I can see the headlines, now.
Başlıkları görebiliyorum.
It paid me, sure, in money I couldn't hang on to fair-weather friends, women, headlines.
Tabii para kazandım ama iyi gün dostları... ... ve kadınlar yüzünden elimde tutamadım.
I did it once, and all the headlines came off on my white pants.
Bir kere oturmuştum da, bütün manşetler beyaz pantolonuma çıkmıştı.
I can see the headlines now, "DA's wife in secret visit to slayer."
Gazete başlıklarını görebiliyorum... "Başsavcının karısı gizlice katili ziyarete gitti."
Anna, don't you realize that if we put this story over your name will be in headlines from coast to coast?
Anna, görmüyor musun? Bu hikayeyle ismin her yerde manşetlere çıkacak.
Marry the paper and be the proud father of a lot of headlines!
Gazeteyle evlen de, manşetleriyle gururlanan bir baba ol!
As swell a guy as ever hit this town and you crucified him for some headlines.
Bu şehrin gördüğü en harika adamı manşetler için çarmıha gerdin.
Do you know right now there are headlines shrieking the news that Conway's missing? Does that look like a man who's life was empty?
Şu anda Conway'in kayıp olduğunun manşetten... tüm dünyaya duyurulduğunu biliyor musunuz?
Regardless of your plans, we can't tolerate conditions that get this kind of headlines in the papers.
Planlarınız ne olursa olsun, gazetelerin böyle manşet atmasına... sebep olan koşulları göz ardı edemeyiz.
Afraid of the headlines, huh?
Manşetlerden korkuyorsunuz demek?
- Some smart guy always in the headlines?
Adı manşetlerde bir akıllı mı?
It's all over the headlines.
Bütün gazetelerde o var.
We've got evidence that would look bad in the headlines.
Manşetlerde çok kötü duracak kanıtlarımız var.
"... bringing you the headlines. "
- "... Bazı başlıklar. "
Let me read you the headlines.
Size başlıkları okuyayım.
Want to look at the headlines, Charles?
- Başlıklara bakmak ister misin, Charles?
I can see the headlines now :
Manşetleri şimdiden görebiliyorum.
I can see the headlines now. Please.
Şimdiden manşetleri görebiliyorum.
Change these headlines.
Başlığı değiştirin.
He'd use anything to make an arrest... just so he can be a big shot in the headlines.
Sırf bir tutuklamada bulunup gazete başlıklarında yer alabilmek için her şeyi yapabilir.
Look at the headlines.
Harika.
- Been hitting the headlines, haven't you?
- Manşetlere çıktın, değil mi?
Then one morning, black headlines stare at us.
Sonra bir sabah, kara manşetler gözümüze çarpıyor.
Just read the headlines, that's all.
Sadece başlıkları okuman yeterli.
Headlines three feet high.
Kocaman puntolu haber oldu.
Yeah, and every time that phone rings, you see those great big juicy headlines.
Evet, ve her telefon çaldığında o müthiş büyük sansasyonel başlıkları görüyorsun.
It may be weeks before you have any headlines for your newspapers.
Manşetlerinizi atmanız haftalar alabilir.
You can see the headlines, can't you?
Manşetleri görür gibisin, ha?
It's hit the headlines.
Sür manşetten.
Tomorrow a new case will hit the headlines.
Yarın yeni bir olay gazete başlıklarını süsleyecek.
Headlines tomorrow.
Yarınki manşetler.
It sure would have made attractive headlines.
İyi başlık olacağı kesin.
Even if she got away with it in court... crime of passion, temporary insanity... those headlines would kill her.
Mahkemede, aşk cinayeti, anlık cinnet diyerek kurtulsa bile, gazete başlıkları onu öldürürdü.
- All you can think of are... headlines for the front page.
- Senin de bütün düşündüğün... -... baş sayfa haberi.
An attempt to corner the newspaper headlines.
Gazetelerin manşetlerinde yer almak için bir denemedir.
We've stirred up enough headlines.
Yeterince manşet olduk. Seçimlere az kaldı.
I'm a newspaper man, I live on headlines!
Ben bir gazeteciyim ve manşetlerde yaşarım!
Huh. When the papers print her story... and spread it in headlines across the country, no court on earth can refuse to put her on the stand.
Bunu gazeteler manşetlerinden... ülke çapında haber yaparsa, hiç bir mahkeme onun mahkemeye çıkmasına karşı çıkamaz.
Have you noticed, darling, since we've had Lady, we see less and less of those disturbing headlines?
GÖRÜLDÜ! Fark ettin mi, sevgilim, Leydi'yi aldığımızdan beri bu rahatsız edici başlıkları her gün daha az görür olduk.
I can see the headlines now :
Manşetleri görebiliyorum :
Newspapers have their headlines, all the rich tourists can relax... and you got your publicity and possibly a commendation from Paris.
Gazete başlıklarıyla turistler rahatlar. Sen Lepic, istediğin reklamı ve Paris'ten tebrik aldın.
The headlines... pathologist also took a little beep.
Bizim patolojistimiz de bir baksın.
Elopement, headlines, divorce, headlines and now you're back for the wedding?
Üç yıl önceydi. Kaçıp evlendiniz, manşet oldu. Boşandınız manşet oldu.
Pleasures, such as Kyle Hadley's guided tour through the gossip columns, around the world in 80 headlines.
Eğlenceler, Kyle Hadley'in rehberliğinde dünyanın her yerindeki... 80 puntoluk dedikodu yazıları seyahati, mesela?
Front page headlines in the tabloid.
İlk sayfalarda büyükçe olacak.
In just a moment, we'll meet Miss Clarke and her fiancé, Mr. Nickie Ferrante, and talk to them about their wonderful romance, which has gotten headlines in papers all over the country, a romance which has captured the imagination of the whole world.
Birazdan Bayan Clarke ve nişanlısı Bay Nickie Ferrante ile tanışacağız. Ve onlarla ülkenin dört bir yanındaki gazetelere manşet olan büyük aşklarını konuşacağız. Tüm dünyanın düşlerini süsleyen bir aşk.
Any big headlines tonight, Mr. Halloran?
Bu gece büyük başlık var mı, Bay Halloran?
I can see the headlines now.
Şimdiden başlıkları görebiliyorum.
We'll only be together in the headlines.
Sadece gazetelerde yan yana olacağız.
Don't forget to call out the "Rasheed Murder" headlines.
"Rasheed Cinayeti" başlığını duyurmayı unutma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]