Heel traducir turco
1,704 traducción paralela
I was chasing a taxi, I nearly broke my heel.
Taksi çevirirken neredeyse topuğumu kırıyordum.
- Your Gucci heel?
- Gucci topuğunu mu?
- No, my foot heel!
- Hayır, ayak topuğumu!
Heel, Killer!
Buraya gel Katil!
You people. I round you up, I crush you with my heel.
Sizin gibi insanları toplayıp topuğumla ezerim.
Park's Achilles'heel is taking too long to release.
Park'ın zayıf noktası yavaşlığı.
If he had four speeding tickets or if he had... I could make up all the offenses he could have done were he an American citizen, they would have tried to find a way, his vulnerable spot, his Achilles'heel, and that's what that was.
Eğer bir Amerikan vatandaşı olarak 4 tane aşırı hız cezası veya başka suçları olsaydı bir yolunu bulmaya çalışırlardı.
This air bubble shoots around the heel and explodes towards your face while drinking.
Bu baloncuk, topuktan geçtikten sonra içen kişinin yüzünde patlıyor.
The bubble is essentially a high-pressure vacuum that grows and grows until it gets to the heel then it pops and explodes out of the boot.
Baloncuk yüksek basınçlı çekim kuvvetiyle oluşur, büyüdükçe büyür, ta ki topuğa gelene kadar sonra patlayarak çizmeden dışarı çıkar.
I can feel the heel going into the shoe.
Topuğumun ayakkabıya girdiğini hissedebiliyorum.
The heel went right through!
Topuk sonuna kadar gitti.
Drop that heel to the ground.
Şimdi yükünüzü boşaltın.
I'm gonna get a pair of chacha heel.
Bir çift topuklu getireyim.
You blow smoke again, they'll be scraping you off the heel of my boot.
Eğer bu seferde işime yarayacak bir şey çıkmazsa, seni ayakkabımın altından kazırlar.
I got from the suspect's footprints are about a half an inch deeper in the heel than they were in the toe, which is odd.
Şüphelinin ayak izlerini topukta parmaklara göre yaklaşık 1,5 cm daha derin olarak tespit ettim ki bu garip.
The curve of the track is lighter in the toe and heavier in the heel.
İzdeki eğim topukta parmaklara göre daha fazla.
I... had a thorn stuck in my heel
Ayakkabıma diken batmış.
And what memories must that have brought back of her own dear family murdered in a sudden fake Indian depredation by shit-heel fuckin road agents.
Ve kim bilir hangi anıları hatırlatacak, pis soyguncuların hazırladığı,... sahte bir KızıIderili yağması sırasında öldürülen sevgili ailesini mesela.
The back edge of a military boot heel, and this.
Askeri bir botun topuğunun arka kenarı ve bu.
First you turn them over on their backs. Then you put your heel on their windpipe.
Onları sırtüstü çeviriyorsun sonra topuğunu soluk borularının üstüne koyuyorsun.
Oh, well. The heel ain't gonna work with them. They still got some pepper left in'em.
Son nefeslerini vermemekte ısrar edenler için, topukla basmak da bir işe yaramaz.
Okay, if you slide your heel further back it'll decrease your exposure.
Topuğunu daha arkaya alırsan hedefin seni yan görür ve zor vurur.
Heel mei tot in juni, gingen de drie kraters van Krakatau door met het spuwen van stoom.
Krakatoa'nn üç krateri buhar çıkarmaya devam etti
Het leek erop alsof hij met heel andere dingen bezig was.
Diğer meselelerle ilgili gözüküyordu
Heel spurs, torn ligaments, not to mention the effect on spinal alignment.
Topuk düzleşir, bağlar yırtılır, omurgayı da yamultur.
- No but we did find a broken high heel, some old stockings and an empty pack of Marlboro's.
- Hayır, ama kırılmış yüksek bir topuk, eski bir jartiyer ve boş bir Marlboro kutusu bulduk.
How about going with the heel?
Ayağı kesmek daha iyi olmaz mı?
The heel is much more troubling.
Eli olmazsa sadece kolu kullanılmaz olacak. Ayağı olmayınca hem bacağı hem de koltuk değneği yüzünden kolu kullanılmaz olacak.
Yo, make sure you get all that ash off my heel too now.
Topuklarımı da temizle.
If Omen wasn't stomped, it's likely the killer held her stiletto like this and attacked her with the heel.
Omen ayakla ezilmediyse, muhtemelen katil topuğu bu şekilde tutmuş. Ve ona topukla saldırmış.
So the semicircle on the top of the hand could be from the heel of a boot.
Elin üstündeki yarım daire bir çizme topuğundan olabilir.
If you threaten our son again, I'm going to put my heel through your skull.
Eğer oğlumuzu bir daha tehdit edersen, topuğumla kafatasını deleceğim.
You ever see a woman try to walk with one high heel on?
Topuklu ayakkabının bir tekiyle yürüyen bir kadın gördün mü hiç?
This is a vital matter which might prove to be Prime Minister Kayabuki's Achilles'heel.
Bu hayati mesele Başbakan Kayabuki'nin de Aşil Topuğu olduğunu ispatlar.
This contusion on Billie's fifth rib, the mark looks like it was delivered by a heel or a fist.
- Billie'nin beşinci kaburgasındaki ezik topuk ya da yumrukla yapılmış gibi.
Now, when you walk, the heel orbiting backward then forward past the knee, creates the same pattern of circles.
Yürüdüğünüz zaman, dizden ileriyi ve geriyi yörünge kabul eden topuk, aynı çembersel şekli çizer.
From a heel.
Bu sefer ayaktan.
In fact, I have a blister on my heel. I've been ignoring it all evening.
Topuğum su topladı ama bütün akşam görmezden geldim.
Do you remember when we danced at my quinceanera and I broke my heel?
Quinceañera'daki dansımızı ve topuğumu kırdığımı hatırlıyor musun?
And ifyou want in on my surgeries, you're going to learn how to fetch and stay and heel.
Ameliyatlarıma girmek istiyorsan gidip getirmeyi ve oturup ayağa kalkmayı öğreneceksin.
Think I might get a bruise on my heel.
Topuğumu zedelemiş olabilirim.
I--I been drivin'all night my hand's wet on the wheel Th-there's a voi- - voice in my head that drives my heel
Tüm gece ellerim direksiyonda, araba sürdüm kafamda bir ses- -
I could smell trouble on her like she stepped in it and it stuck to her heel.
Ondaki bela kokusunu, sanki üstüne basıp topuğuna yapışmış gibi alabiliyorum.
bubblegum, heel.
Ciklet, gözünü ayırma!
Don Draper, you are a first class heel, and I salute you.
Don Draper, su katılmamış alçağın birisin önünde eğiliyorum.
Very clear wear pattern on the heel.
Topuğunda çok net bir aşınma izi var.
What bit your heel, george?
Kuyruğuna kim bastı George?
Looks Like The Lady Lost A heel.
Görünüşe göre, bayan bir topuğunu kaybetmiş.
Heel.
Ve gidiyoruz.
OH, YEAH, HE BRANDS EACH VICTIM ON THE HEEL
Komiser. Evet.
Heel!
Arka!