Herbs traducir turco
840 traducción paralela
Plus, uh, we're gonna be growing our own herbs in the greenhouse we're gonna build up on the roof.
Ayrıca kendi bitkilerimi yetiştireceğiz. Çatıya bir sera kuracağız.
They're herbs from under the gallows!
Darağacının altından topladım bu otları.
It's such a mixture of nice things - herbs and scent and soap.
Bir sürü güzel şeyin karışımı. Bitkiler, esanslar, sabunlar.
Praise be my Lord, for our sister, Mother Earth, who sustains us and governs us... and brings forth diverse fruits with coloured flowers and herbs.
Sana şükrediyorum tanrım bize destek olup idare eden ve farklı bitki ve meyvelerle renk renk çiçekleri sunan toprak için.
This morning I'm going to prepare a magnificent seagull egg omelette with fine herbs.
Bu sabah harika bir omlet ve sos hazırlayacağım. Saçma!
Herbs from beyond ten mountains, from the streams of ten creeks.
On dağın ötesinden, on derenin akıntısından şifalı otlar.
"Small herbs have grace, great weeds do grow apace."
"Narin bitkiler zarif olur, kaba otlar çabuk büyür." dedi.
Why do we eat unleavened bread and bitter herbs, my uncle? - The herbs...
Neden mayasız ekmek ve acı otları yiyoruz?
The herbs remind us of the bitterness of our captivity, Eleazar.
Otlar bize esaretin acılığını hatırlatır Eleazar.
Put some herbs in it.
İçine biraz ot at.
Forget the herbs, you poor wretch.
otu unut! zavallı gariban.
If you think of more serious things than Camella... Your dignity and herbs.
Eğer Cammela'dan,... saygınlığından... ve bitkilerden daha önemli şeyleri düşünürsen tabiî.
Dealer in everything. Utensils, herbs, medicine, liniments and tonics. Farm implements, clothing, and potions.
Mutfak gereçleri, şifalı otlar, ilaç, merhem ve tonikler tarım aletleri, giysiler ve iksirler.
Makovan, get me some herbs quickly.
Makovan, çabuk bana şifalı bitkilerinden getir.
If est? N is a bit bitter because they are Chinese herbs and sulfate.
Tadı farklı, çünkü içine şifalı Çin otları, akromisin ve magnezyum ekliyorum.
We're going to sell herbs, that's nothing for kids.
Otları satmaya gidiyoruz, bu çocuklar için değil.
If I wanted to, I could gather different herbs, as high as the sky.
İsteseydim, gökyüzü kadar yüksek farklı otlar toplayabiliridim.
Now you go right back to sleep and let my herbs... soothe away your aches and pains.
Şimdi uyumaya devam et..... ve bırak benim bitkilerim ağrı ve ızdıraplarını dindirsin.
Half a pound of mushrooms, chicken stock, milk, flour, lemon juice, a touch of herbs...
250 gram mantar, tavuk suyu, süt, un, limon suyu, biraz baharat...
Old Toris made me a bowl of herbs.
Yaşlı Toris bana bir tas bitki hazırladı.
Herbs, mixed by the dark of the moon by six medicine men.
Şifalı otlar, mehtapsız bir gecede altı büyücü hekim tarafından hazırlanmış.
Imagine a blanket of herbs and walls of leaves.
Bitkilerle dolu alanı ortadan ikiye ayıran bir duvarı hayal et.
Herbs...
Otlar...
I need some herbs. it's for a sick friend.
Bir arkadaşımı tedavi etmek için senin bitkilerine ihtiyacım var.
Ramos made it from herbs.
Ramos bitkilerden yaptı.
I'll need mistletoe... herbs and a few roots, and some flowers.
Ökseotuna ihtiyacım olacak... nane, birkaç kök, ve biraz da çiçek lazım.
Before Our Lord, they used fragrant herbs to embalm the dead.
Eskiden parfüm ve kokulu otlarla mumyalarlardı.
- Herbs, mostly. Nice large bathroom.
Güzel ve büyük bir yatak odası.
Yeah. She used to grow all kinds of herbs for her to cook with.
Yemek için türlü türlü otlar yetiştirirdi.
- A raw egg, gelatin, herbs.
- Çiğ yumurta, jelatin, otlar.
Mrs Castevet makes a vitamin drink for me from herbs she grows.
Bayan Castevet, yetiştirdiği otlardan bana vitamin içeceği yapıyor.
- It's one of the herbs in the drink.
- İçecekteki otlardan biri.
They've studied the roots and the herbs.
Onlar kökleri ve bitkileri öğrenmişler.
You have an appointment with some herbs, garlic and a slow, slow fire.
Bazı yabani otlar, sarımsak ve kısık ateş ile randevun var.
Garnished with truffles and exotic herbs.
Yer mantarı ve egzotik bitki garnitürleriyle.
Thou, stag, shalt sleep near the course of the river, in the gorges, here thou shalt dwell, betwixt grass-bushels and herbs.
"Geyik nehrin yatağında, vadilerde kalabilir." "Çimlerle bitkilerin arasında hayatını sürdürebilir."
One layer of sliced fried eggplant one layer of ground meat seasoned with local herbs like mint, marjoram, little bit of cinnamon another layer of eggplant layer of fresh tomatoes one layer of white sauce, some grated cheese and the whole thing baked in the oven.
Bir taraftan patlıcanlar doğranıyor kıymaya birkaç farklı baharat katılıyor,... yani kekik, nane ve tarçın gibi. Diğer yandan patlıcanlara domatesler doğranıyor beşamel sos ve rendelenmiş peynirle karıştırılarak beraber fırına atılıyor.
I prepared a soup with herbs from the garden.
Size bahçemizdeki sebzelerden bir çorba yaptım.
When we are higher, there will be healing herbs.
Yukarılarda yaranı tedavi edecek bitkiler var.
I must have herbs from my bag in the trading post.
Swan'ın dükkânından çantamdaki bitkileri almalıyım.
- He says there's some kind of herbs.
- Bazı bitkileri olduğunu söyledi.
He says there's some kind of medicine or herbs in it.
İçinde bazı bitki ya da ilaçlar olduğunu söyledi.
What good is your knowledge about healing herbs and soothing wine, without the power of the king so it can reach all the land?
Vebayı tedavi etmek, acıları dindirmek. Senin bilgin ve onun gücüyle pek çok insan kurtarılabilir.
You cause the grass grow for the cattle and herbs for the service of man ; so he may bring forth bread from the Earth and wine which makes man's heart glad.
Sığırlar için çimleri sen büyütürsün... ve insanın hizmetine sunduğun ekinler sayesinde dünya da ekmek yeriz... kalbimizi mutlu eden şarab, yine sendendir.
25 cents with herbs.
Otlarla 25 sent.
Pass me the herbs.
Şunu uzatsana.
I must gather herbs, then I'll join them.
Bitki toplamalıyım, sonra onlara katılacağım.
Just before winter kills herbs, their poison is strongest.
Kış onları öldürmeden, henüz ağıları güçlüyken.
I've studied herbs and medicines.
Şifalı bitkiler üstüne çalıştım.
Low cholesterol tribal herbs, safflower oil, a little alcohol, 120 proof. What's in it now?
Şimdi ne var içinde.?
My foster father heals with these herbs.
Babam bununla hastaları iyileştirir.