Highly unlikely traducir turco
302 traducción paralela
- I should think that's highly unlikely.
- Sanırım bu çok düşük bir ihtimal.
It seems highly unlikely.
Pek olası görünmüyor.
That is highly unlikely.
Hiç sanmıyorum.
If you don't, we will attack in overwhelming force and it is highly unlikely that any prisoners will be taken.
Teslim olmazsanız, tüm gücümüzle saldırıya geçeceğiz. Ve büyük ihtimalle, hiçbir şekilde esir alınmayacak.
Of course, it's highly unlikely I shall ever use it... but one never knows, does one?
Tabi, büyük ihtimalle kullanmayacağım ama bunu kimse bilemez, değil mi?
It seems highly unlikely we'll be on.
Çıkabileceğimizi sanmıyorum.
- Oh, highly unlikely.
- Oldukça fazla.
That's highly unlikely.
Böyle birşeyin ihtimali yok.
Under these conditions, fog is highly unlikely, captain.
Bu şartlar altında, sis olması muhtemel değil.
And it's highly unlikely that he'll ever leave you, is that it?
Ve seni terk etmesi, böylece hiçbir zaman ihtimal dahilinde olmayacak. Bu mudur?
That's highly unlikely.
Hiç sanmam.
If Hai Fat hired Scaramanga, it's highly unlikely that he met him personally.
Hai Fat Scramanga'yı tuttuysa - onunla tanışmış olması mümkün değil.
Between us that is highly unlikely.
Aramızda kalsın, bu olacak iş değil.
The eventuality of an air raid on this city is highly unlikely.
Bu şehre bir hava saldırısı yapılma olasılığı çok düşüktür. Oh, Donna.
Highly unlikely, sir.
Pek mümkün deg ¡ I efend ¡ m.
I'd say that's highly unlikely. Oh, dear.
Hiç sanmam.
It's highly unlikely that the girl was Marie Bens... but we'll check it out anyway.
Büyük ihtimalle o kiz Marei Bens'ti... ama yine de emin olalim.
Although that's highly unlikely.
Her ne kadar bu olasılık çok düşük olsa da.
It's highly unlikely.
Çok düşük bir ihtimal.
I think that's highly unlikely, Crease.
Sanırım oldukça başarısızım, Grease.
You don't think there's any chance the chemist who was making it up might've- - lt's highly unlikely, "Monsieur" Poirot.
Acaba hazırlayan eczacı herhangi bir şekilde? Hiç mümkün değil, Mösyö Poirot.
But it is highly unlikely what a skilful person it was firing with the left hand.
Ama buna pek olanak yok ne maharetli biri ki sol eliyle ateş etmiş.
Possible, but highly unlikely.
Mümkün ama pek de olası değil.
Sir, I find it highly unlikely that Danar would be attempting to reach Shuttle Bay 2.
Danar'ın mekik alanı 2'ye ulaşmaya çalıştığını pek mümkün görmüyorum.
Oh, Dr Nikolais, it's highly unlikely that we will have another child.
Doktor Nikolais, başka bir çocuk yapacağımızı sanmıyoruz.
- That is highly unlikely.
Bu pek olası değil.
Maybe somewhere... very incredibly deep inside me is some... insy-winsy, microcosmic... although highly unlikely possibility, that I feel some sort of... unmotivated, completely unrealistic attraction to you.
Belki bir yerlerde... inanılmaz derin bir yerde içerlerde.. çok küçük, mikro kozmik... mümkün olması muhtemel olmamasına karşın, bir çeşit.. ilgisizi tamamen gerçek dışı bir çekim hissediyorum sana.
Yes, sir. However, it is highly unlikely.
Evet efendim, ancak pek olası değil.
It's highly unlikely that what you're suggesting could have survived in the woods of New Jersey.
İddia ettiğiniz şeyin, New Jersey ormanlarında evrimler geçirerek hayatta kalma şansı neredeyse yok.
Highly unlikely, but not outside the realm of extreme possibility?
Neredeyse yok, ama çok küçük de olsa bir ihtimal yok mu?
Highly unlikely from what I've seen.
Gördüklerime göre çok düşük ihtimal.
Captain, I find it highly unlikely that the Klingons will heed your...
Kaptan, Klingonların söylediklerinize uyacaklarına ihtimal vermi...
It is highly unlikely that Captain Janeway would come here to...
Kaptan Janeway'in buraya gelmeme ihtimali çok yüksek...
It seems highly unlikely they would choose this moment to start a conflict.
Buda gösteriyor ki, bir çatışma başlatmayı seçmeleri olası değil.
It is highly unlikely the Borg will be able to break it.
Borgların bunu kırabilmesi pekl olası değildir.
It's highly unlikely that I would disagree with my brother's opinion.
Kardeşimle aynı düşüncede olmama olasılığım düşük.
It's highly unlikely.
Büyük ihtimalle.
It seems highly unlikely.
Hayır. Ama bana pek mümkün değilmiş gibi geliyor.
In that highly unlikely situation?
Olması imkansız bir durumda mı?
They provide most of my funding, what's left of it... according to them, it's highly unlikely you even exist.
Kaynaklarımın çoğunu karşılıyorlar, Onlara göre... Senin var olma ihtimalin çok azdır.
That's highly unlikely, don't you think?
Bu ihtimal çok zayıf.
- That's highly unlikely.
- Normalde hiç olmazdı.
I think that's highly unlikely.
Bence öyle bir şey pek mümkün değil.
I find that highly unlikely.
Bu bana pek inandırıcı gelmiyor.
But it's highly unlikely.
Ama bu pek mümkün değil.
It's highly unlikely that wherever he is, he feels like picking up the phone.
Her neredeyse, büyük bir ihtimalle telefonu açacak halde değildir.
Maybe in the jungles of New Guinea... lt's highly unlikely that what you're suggesting could have survived in the woods of New Jersey.
Yeni Gine ormanlarında olabilir belki. İddia ettiğiniz şeyin, New Jersey ormanlarında evrimler geçirerek hayatta kalma şansı neredeyse yok.
- It seems highly unlikely... given the recent unseasonable temperatures.
Nedir bu?
Highly interesting but very unlikely.
Fazlasıyla ilginç ama hiç olası değil.
Oh, I think that's highly unlikely.
Pek olası olduğun düşünmüyorum.
It's highly unlikely.
- İmkansız.