Honor traducir turco
25,689 traducción paralela
But I'm confused, Your Honor.
Kafam karıştı Sayın Hakim.
Your Honor, is this necessary?
- Bu gerekli mi Sayın Hakim?
I think we've had enough, Your Honor. Shh!
Yeterince duyduk sanırım Sayın Hakim.
I withdraw that, Your Honor.
Son dediğimi geri alıyorum Sayın Hakim.
The prosecution rests, Your Honor.
- Davacının başka sorusu yok Sayın Hakim.
Objection, Your Honor.
- İtiraz ediyorum Sayın Hakim.
Objection, Your Honor!
- İtiraz ediyorum Sayın Hakim.
With all due respect, Your Honor, Chloe Decker is not on trial here.
Saygıyla söylüyorum Sayın Hakim, yargılanan Chloe Decker değil.
Your Honor, we request the jury be instructed to disregard Detective Decker's entire testimony.
Sayın Hakim, jürinin Dedektif Decker'ın bütün ifadesini göz ardı etmesini talep ediyoruz.
Kakka, may I have the honor of hosting you at the Club Omarei?
General, sizi Club Omarei'de ağırlamaktan onur duyarım.
Mr. Holmes, this is an honor.
Bay Holmes, bu bir şereftir.
We have no further questions, Your Honor.
Başka sorumuz yok.
They're saying Bob Lee wrote an email, something about wanting the Medal of Honor like his father.
Bob Lee bir eposta yazmış diyorlar. Babası gibi bir onur madalyası istiyormuş.
You didn't say the deadliest sniper in the history of the Marine Corps sent an email to the President demanding a Medal of Honor.
Denizcilerdeki en ölümcül keskin nişancı olduğunu ve Başkan'a Onur Madalyası için eposta gönderdiğini söylememiştin.
My husband respected the Medal of Honor.
Eşim onur madalyasına saygılıdır.
You know, that Medal of Honor email was unnecessary and risky.
Biliyorsun, Onur Madalyası işi gereksiz ve riskliydi.
I know, but you're great, and it's an honor to be working with you, really.
Evet ama işinde harikasın ve seninle çalışmak bir onur.
I said to her, "I did you the honor " of not noticing your color. Would you do me the honor of getting my item for me? "
Ona dedim ki, rengine söz etmeyerek size saygımı gösterdim ürünü getirerek sen de bana saygı gösterir misin?
It's been my honor serving you and the people of Colombia.
Sana ve Kolombiya halkına hizmet etmek benim için bir şerefti.
And I believe in honor and loyalty, like you.
Ve senin gibi şeref ve sadakate inanırım.
To all those present, it is my honor to present the President of the Republic...
Burada bulunan herkese Kolombiya Başkanı
There is no higher honor... than to serve your homeland.
Memleketine hizmetten... Daha büyük bir onur olamaz.
That's an honor, Mr. President, but at this point in my career,
Onur duydum, Sayın Başkan, ama kariyerimin henüz başındayım.
We are narcos, but we have our honor.
Uyuşturucu taciri olabiliriz ama bir onurumuz var.
Fuck your honor.
Sikmişim onurunu.
Would you honor me and be his godfather?
Vaftiz babası olup beni onurlandırır mısınız?
The honor's yours.
Bu onur senindir.
- It's an honor, sir.
- Benim için bir onur, efendim.
This is a great honor.
Bu büyük bir onur.
That's what your mother wanted, to honor Our Lady of Mount Carmel who performed the miracle.
Annen mucize gerçekleştirilen Our Lady of Mount Carmel'i onurlandırmak istedi.
You no longer have the honor of binding their wrists or doing the veil at the wedding.
Şuna ne dersin? Artık, ne düğünde peçe tutuyorsun ne de onların bileklerini bağlıyorsun.
It's my right as father to decide who gets that honor and you no longer do it!
- Ebeveyn olarak buna hakkım var...
- T, that's supposed to be Rita's honor.
- Bu onur Rita'nın olmalı, T.
He believed in honor and loyalty and truth.
Onur, sadakat ve güven onun için çok şey ifade ederdi.
Real honor to have Bob Lee Swagger with us.
Bob Lee Swagger'i ağırlamak bizim için şeref.
"Dear Cass, " I don't have a maid of honor for my wedding because I'm honoring your memory. "
"Sevgili Cass, senin hatıranı onurlandırmak için düğünümde onur töreni düzenleyeceğim."
She says "honor" twice, but you get the idea.
"Onur" kelimesini iki kez kullanıyor ama sen demek istediğini anladın.
It was our honor to provide assistance.
Eğer yardımcı olabildiysek bu bizim ve halkımız için bir onurdur!
Dr. Morgan, it's an honor.
Doktor Morgan, büyük bir şeref.
Dr. Wallace, it's an honor to have you join the team.
Dr. Wallace, ekibe katılmanız benim için büyük bir onur.
We are, Your Honor.
Hazırız Sayın Hakim.
It's not, Your Honor.
- Hata yok Sayın Hakim.
- It's not, Your Honor.
- Değil Sayın Hakim.
We want you to be our maid of honor. What?
- Bizim nedimemiz olmanı istiyoruz.
Honor your father and mother.
- Babanı ve anneni onurlandır.
It's a real honor to be in front of a group of such outstanding musicians.
Sizler kadar üstün müzisyenlerle çalışmak benim için büyük bir onur.
And the next year, she was bumped up to two Michelin stars, and that made her the first female chef in America to earn that honor.
Ertesi yıl ise, iki Michelin yıldızı aldı... ve bu da onu Amerika'da bu onura sahip ilk kadın şef yaptı.
Ciro, this proposal is an honor for me.
Ciro, bu teklif benim için bir onurdur.
To what do I owe the honor?
Bu şerefi neye borçluyum?
It is an honor to meet you in person.
Sizinle tanışmak bir şeref.
Maestro, it's an honor and a privilege.
Her zamanki gibi çok güzelsin. Maestro, sizinle tanışmak bir şeref ve ayrıcalıktır.