Honoured traducir turco
930 traducción paralela
We have been honoured with a communication from His Majesty... which concerns you principally.
Majesteleri ile öncelikli olarak sizin hakkınızda olan bir iletişim içine girerek onurlandırıldık.
I'm honoured.
- Onur duydum.
I'm doubly honoured.
O zaman çifte onur duydum.
Mr. Lushin has honoured me by asking me to become his wife.
Bay Lushin, kendisinin karısı olmamı isteyerek beni onurlandırdı.
"is at present an honoured house guest..."
"şu an, onur konuğu olarak..."
"An honoured house guest of Mr and Mrs Egbert Floud!"
"Onur konuğu olarak, Bay ve Bayan Floud'un evinde kalmakta!"
" that from these honoured dead we take increased devotion to that cause
" burada hayatını vermiş olanların fedakarlığından aldığımız kuvvetle...
We're, we're honoured.
Şeref duyduk.
"... that from these honoured dead we take increased devotion - - To that cause for which they gave the last full measure of devotion - - That we here highly... resolve that these dead shall not have died in vain.
" Büyük bir sadakatle bağlı oldukları dava uğruna ölen bu onurlu şehitleri karşısında bizim de sadakatimiz artıyor ve bu insanların boş yere ölmediğini göstermeye karar veriyoruz.
When the country needs men who have courage like never before. - - He's just gonna decorate a chair and get himself honoured.
Bu vatan ne zaman cesur bir adama ihtiyaç duysa biri hemen o koltuğa kurulup şerefine şeref katar.
Wére very happy... and honoured to have you.
Seni aramızda görmekten mutluluk ve onur duyuyoruz.
I shall be honoured, madam.
Beni onure ettiniz madam.
Very honoured.
Onur duydum.
- As I do live, my honoured lord,'tis true.
- Yaşadığım doğruysa, bu da o kadar doğru.
- Ay, marry is't. But to my mind, though I am native here and to the manner born, it is a custom more honoured in the breach than the observance.
- Âdet olmasına âdettir, ama ben her ne kadar burada doğmuş, burada yetişmiş de olsam, doğrusu bu âdete uymamayı daha şerefli buluyorum uymaktan.
My honoured lord, you know right well you did.
Verdiniz efendimiz, unutmuş olmalısınız.
- I feel pretty honoured.
- Kendimi biraz şanslı hissettim.
Oh, in that case, I shall be delighted and honoured.
O taktirde, zevk ve onur duyarım.
I am most deeply grateful and honoured.
Minnet ve onur duydum.
If you should ever feel that the constant support of a devoted admirer would be of assistance to you, I should be most honoured if you would permit me to offer you my hand in marriage.
Sadık bir aşığınızın daimi desteğini hissetmenin size yardımcı olacağını düşünürseniz evlilik için elimi size uzatmama izin vermekle beni çok onurlandırırsınız...
I'd be honoured, Your Highness.
Bundan onur duyarım, Majesteleri.
That murderer is sitting over in that saloon like an honoured guest, and the children are running wild.
Katil salonda onur konuğu gibi oturuyor ve çocuklar onun için çıldırıyor.
I'm deeply honoured, ma'am.
Onur duydum, bayan.
But he must learn that a man's word to anything, even his own destruction, must be honoured.
Söz verdiği zaman, sözü kendi mahvına da neden olsa, onurlandırılmalıdır.
Here is our honoured guest.
İşte onur konuğumuz da geldi!
I'm honoured.
- Şeref duydum.
I am honoured to be with you.
Sizinle birlikte olmak büyük bir şeref.
- But I'm so honoured
- Ama onur duydum.
Ministers, honourable Chamberlain, lam deeply honoured by your visit to my humble home.
Bakan Beyler, değerli Chamberlain, hepiniz evime hoş geldiniz!
lam honoured, gentlemen.
Selamlar beyler.
New York is proud and honoured to have this heavyweight championship.
New York, ağır sıklet şampiyonluk maçı ev sahibi olmaktan gurur duyuyor.
We're honoured and so pleased to see you came all the way from Nob Hill.
Sosyete tepesinden buralara inmeniz bizim için onurdur.
- I'm greatly honoured.
- Onur duydum.
Only the fellas who were honoured at the parties are those that never came back.
Ancak o partilerde onurlandırılan adamlar asla geri dönmediler.
Illustrious and magnificent caliph of Bagdad I am honoured to be summoned by you.
Meşhur ve muhteşem Bağdat halifesi, davetiniz beni onurlandırdı.
- I'm often honoured as a guest here.
- Burada çok sık misafir olarak onurlandırıldım.
We are deeply honoured, sir.
Büyük şeref duyduk efendim.
It is your guest who feels honoured.
O şeref bana ait.
I'd be honoured if you'd accept my offer to help, just to back you up.
Senden kötülerini de gördüm, benim yardımımı kabul etmelisin, arkanda olmalıyım, sheriff.
Honoured, Congressman Crockett.
- İçkiye ne dersin? - Olur, kongreci Crockett!
- I'm honoured.
- Memnun oldum.
I am honoured nevertheless that this has happened to me!
Bana bir şey olmadığı sürece, şeref duyarım.
Nadezhda Ivanova, honoured with "Socialist Labour Hero" status, delivered 13,000 litres of milk from cow named "Arrow".
Nadezhda İvanova, "Sosyalist İşçi Kahraman" olarak onurlandırıldı, "Ok" isimli inekten 13.000 litre süt elde edildi.
I'm honoured.
Şeref duydum.
- The Honoured Society!
- Yüksek sosyete! - Sorma!
- Well, I'm honoured, of course,
- Tabii ki onur duydum.
- We're honoured to be of service.
- Hizmet edebildiğimiz için onur duyduk.
If I could be so bold, I would be very honoured to be your guide and show you the hidden treasures of this great city.
Eğer izin verirseniz, size rehberlik etmekten ve bu büyük şehrin saklı hazinelerini bulmanıza yardım etmekten büyük onur duyacağım.
Ladies and gentlemen, the Opera House of South Berlin is honoured to present an excerpt from the 2nd Act, "The Rhine Maiden,"
Bayanlar ve baylar, Güney Berlin Tiyatrosu sizlere "Ren Nehri Kızı" oyununun ikinci perdesinden bir alıntı sunacak.
Honoured.
Şeref duydum.
My people feel honoured.
Halkıma şeref verdiniz.