Hotshot traducir turco
679 traducción paralela
It's too bad one of them hotshot passenger cars couldn't give her a lift.
Şu lüks otomobillerden birinin almamış olması ne yazık.
Excuse me, Mr. Muldoon, but Hotshot Coleman is here.
Özür dilerim, Bay Muldoon, Delifişek Coleman geldi.
Fine, Hotshot.
Güzel, Delifişek.
What are trying to give me, Hotshot?
Bana ne iteklemeye çalışıyorsun, Delifişek?
You're nuts, Hotshot.
Sen bir aptalsın, Delifişek.
Listen, Hotshot, eight years ago in Peoria...
Dinle, Delifişek. Sekiz yıl önce, Peoria'da...
- Señor Hotshot.
- Senor Delifişek.
Ah, Hotshot.
Delifişek.
I'm talking business with Don Sebastian and Hotshot.
Don Sebastian ve Delifişek'le iş konuşacağım.
Hotshot.
Delifişek.
I thought you said it was Hotshot.
Delifişek olduğunu söylediğinizi sanıyordum.
His name is not Hotfoot, it's Hotshot.
Onun adı Delişmen değil, Delifişek.
- Hi, Hotshot. Hello, Sebastian.
Merhaba, Sebastian.
- How much? - Mr. Hotshot gave me his word of honor that we'd get half of what he gets.
- Bay Delifişek, alacağı paranın yarısını alacağımıza dair şeref sözü verdi bana.
Come, Conchita, Hotshot, let's get to our seats.
Gelin, Conchita, Delifişek, yerlerimize oturalım.
Still playing the hotshot, huh?
Hala "Bay Önemli" yi oynuyorsun, öyle mi?
I'm not much of a hotshot after all.
Her şeye rağmen o kadar önemli birisi olamadım.
Not that he's such a hotshot.
Çok becerikli biri olduğundan öyle söylemedim.
Stop bein such a hotshot.
- Bu kadar ateşli olmayı bırak.
That's a hotshot.
O çok ateşli ama..
I thought you could do everything yourself, hotshot.
Her şeyi kendin yapabilirsin sanmıştım, usta.
You knowthat, hotshot?
Bunu biliyor musun, usta?
You've always been a hotshot.
Her zaman gözü pek biri olmuştun.
Look like I was hotshot pilot, like... like I was Roger Shumann.
Yıldız bir pilot gibi görünmek istedim. Tıpkı şeymişim gibi... Roger Shumann'mışım gibi.
Well, the Hawaiian hotshot.
Merhaba Hawaii'li.
I suppose what's called in the American army a "hotshot pilot."
Sanırım Amerikan ordusunda "sıkı pilot" dediklerinden.
Kiki thinks she's such a hotshot cos she got her guy a scooter.
Kiki adamına motosiklet aldığı için kendini bir şey sanıyor.
Well, he was a hotshot race driver named Johnny North.
Meşhur yarış pilotu Johnny North'du.
Big Hollywood hotshot.
Büyük Hollywood starı.
You hotshot motorcycle kids, more of you ought to be run off that highway.
Motorcu çocuklar, sizlerden daha fazlasını yoldan çıkartmalı.
- Fleegie? That's the word for hotshot around this stockade, isn't it?
Bu çitler arasında, ukala için bu kelime kullanılıyor, değil mi?
Who does this hotshot major think he is?
Bu binbaşı kendini ne sanıyor?
You and your hotshot prison buddy Floyd Wells.
Ah sen ve o çok bilmiş kodes arkadaşın Floyd Wells!
But no, you tried to pull him through just to prove you're still a hotshot doctor.
Ama hayır, hâlâ iyi doktor olduğunu kanıtlamak için onu kurtarmalıydın.
You're such a hotshot doctor, why don't you fix yourself?
Çok mühim bir doktorsun. Kendini tedavi etsene.
If he's such a hotshot guide, I'm sure he'd find us.
Pekala, eğer o kadar iyi bir kılavuzsa bizi bulacağından eminim, efendim.
"Hotshot hustler," "Senor sharpshooter" or just plain "punk"?
Ne dememi istersin? "Muhteşem fahişe," "Bay keskin nişancı" yada sadece "çürük tahta"?
I went there to see a factory three years after May and listen to some hotshot manager go on and on.
Mayıs'tan üç yıl sonra fabrikayı görmeye ve birkaç ukala yöneticiyi dinlemeye gittim.
I don't care what kind of a hotshot editor you are, Burns,
Ne kadar önemli bir editör olduğun umurumda bile değil, Burns.
Hey, hotshot, how are ya?
- Hey, çaylak, ne haber?
I'm sorry, hotshot.
Üzgünüm, çaylak.
Take it easy, hotshot.
- Kendine iyi bak, çaylak.
Maggie, the hotshot reporter, the great judge of character.
Maggie, başarılı muhabir, büyük insan sarrafı.
I got to live in this stinking town, and I got to read in the newspapers about some hotshot kid, new star of the college team.
Beni ne ifrit ediyor biliyor musun? Bu kokuşmuş şehirde yaşamak ve üniversite takımının yeni yıldızları hakkında gazete haberleri okumak zorunda olmak.
He's such a hotshot, how come he doesn't have a phone in the car?
Önemli biriyse oto telefonu niye yok?
- Who said he was a hotshot? - You did.
- Kim dedi önemli diye?
My, we are a hotshot, aren't we?
Kendine çok güveniyorsun, ha?
She's a hotshot labour lawyer out of Harvard.
Harvard mezunu müthiş bir işçi avukatı.
I was a young hotshot kid who was just starting out on his own...
Yalnız başına iş yapan toy bir delikanlıydım.
- Some hotshot sailor you are!
- Ne kadar da sert bir denizcisin!
I forgot you're a hotshot boat driver.
Senin sıkı bir dümenci olduğunu unutmuştum.