English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Hoverboard

Hoverboard traducir turco

43 traducción paralela
I need to borrow your Hoverboard.
"uçuç" unuzu ödünç almam lazım.
He's on a Hoverboard.
Uçuça binmiş.
Because this Hoverboard incident has now occurred, Griff now goes to jail.
Bu uçuç olayı yüzünden hapse Griff girdi.
Hoverboard.
- Uçuç.
Doc, I'm gonna slip you the Hoverboard!
Uçuçu sana doğru atacağım!
Nate's hoverboard magnets.
Nate'ın hava kızağı mıknatısları.
A hoverboard competition.
Bir hava kaykayı yarışması.
Is the hoverboard technology That we all saw in back to the future ii Over 20 years ago?
20 yıl önce "Back to the future II" de hepimizin gördüğü uçan kaykay teknolojisi nerede?
jet pack, hoverboard, transporter, Batmobile, and then giant ant.
Ulaşım yöntemlerinin havalılığına dair uygun sıralama sırt roketi, uçan kaykay, ışınlayıcı, Batmobil ve sonra dev karıncadır.
Someone tell me how we ever lived without a hoverboard.
Hava kaykayı olmadan daha önce nasıl yaşamışız ki?
This is like the hoverboard thing.
Bu uçan kaykay olayı gibi.
Starting to sound just like the hoverboard thing.
Uçan kaykay olayı gibi olmaya başladı.
Stop saying "the hoverboard thing".
"Uçan kaykay olayı" demeyi bırak.
Hoverboard thing.
Uçan kaykay olayı.
Not the hoverboard thing.
Uçan kaykay olayı değil.
A hoverboard is a board that hovers on magnetic energy.
Uçan kaykay, manyetik enerjiyle havada duran bir kaykay.
- I need to borrow your... hoverboard?
Şeyini ödünç almam gerek... Hava-kaykayı?
The Hendo hoverboard, I saw that, and I got so excited.
Hendo hava kaykayını gördüm ve çok heyecanlandım.
- [Jill Henderson] ls a hoverboard?
Bir hava kaykayı mı?
" Can I have a hoverboard?
" Bir hava kaykayı alabilir miyim?
- I remember being with a couple of my friends and saying, "Yeah, yeah, I road a hoverboard."
Birkaç arkadaşımla birlikte olduğumu ve "Evet evet ben sürdüm" dediğimi hatırlıyorum.
I road a hoverboard. "
Hava kaykayı sürdüm " dedim.
I was walking through the mall, and a scientist walked up to me, a real Doc Brown type, and he asked if I wanted to be in a select group of kids to test hoverboard technology.
Alışveriş merkezinde yürüyordum, Doc. Brown ayarında bir bilim adamı geldi ve hava kaykayı teknolojisini test edecek çocuklardan biri olmak ister miyim diye sordu.
- It was really not fun doing the hoverboard.
Hava kaykayı yapmak hiç de eğlenceli değildi.
I mean, you know, anyone wants to ride a hoverboard.
Yani bir hava kaykayı sürmeyi herkes ister.
- May 31, 2013, and you're looking at the world's first ridable hoverboard.
31 Mayıs 2013, dünyanın sürülebilir ilk hava kaykayına bakıyorsunuz.
- Well, the first ride, it was pretty amazing, because we were in our kitchen, and we had to literally chain it down, because we had no idea how powerful this beast of a hoverboard was.
İlk sürüş çok ilginçti. Mutfağımızdaydık ve onu yere zincirlemek zorunda kalmıştık. Çünkü bu hava kaykayı canavarının ne kadar güçlü olduğunu bilmiyorduk.
That guy is going down the hall on a hoverboard! Hey.
- Adam sofaya uçan kaykayla iniyor!
He's a small lizard handbag with a hoverboard of hair.
Derisi kertenkele gibi büzüşmüş, saçlar da uçmuş.
It's Conner's Confessions, hoverboard edition.
Conner'dan İtiraflara hoş geldiniz, uçan kaykay edisyonu.
Things going from bad to worse for Conner4Real, seen unconscious, rolling around town on a hoverboard.
Conner4Real için işler kötüden daha kötüye gidiyor. UÇAN KAYKAYDA BAYILDI Kent içinde baygın bir şekilde kaykayla dolaşırken görüldü.
- Gather around, glorious turd monsters, and feast your eyes on what I hold in this hand : the future of movement- - a hoverboard.
Toplanın muhteşem, adi yaratıklar bu elimde tuttuğum şeyle gözünüzü gönlünüzü doyurun hareketin geleceğine bakın, uçan kaykay.
Hoverboards.
- Onlara Hoverboard deniyor.
- That's a hoverboard?
- Uçan kaykay mı o?
She has all this stuff she wants to buy, and I want a hoverboard, obviously, but I also want to invest in our future.
O almak istediği her şeye sahip. Ben uçan kaykay istiyorum ama geleceğimize yatırım yapmak da istiyorum.
You have to give back the hoverboard.
Bu kaykayı geri vermelisin.
I'm returning the hoverboard.
Kaykayı geri veriyorum.
Teaching you to hoverboard.
Sana Hoverboard öğreteceğim.
Wow. Well, maybe you can teach me how to hoverboard then.
O zaman Hoverboard'a nasıl binileceğini sen öğretebilirsin.
Funny story, I was just hoverboarding down at the end of the pier and suddenly the icy waters of the bay just beckoned to me, so me being the devil-may-care dare-devil that I be,
İlginç bir olay anlatayım. Rıhtımda hoverboard'a biniyordum. Bir anda körfezin buz gibi suları beni çağırdı.
So then I had to nude hoverboard over to a nearby church and I fetched these out of the donation bins.
Sonra çıplak hâlde hoverboard'la yakındaki kiliseye gittim. Ve bağış bölmesinden bu giysileri aldım.
- A hoverboard.
Bir elektrikli kaykay.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]