How could you say that traducir turco
279 traducción paralela
How could you say that?
Nasıl böyle bir şey söylersin?
How could you say that it's Ming?
Onun Ming olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz?
How could you say that to me?
Bana bunu nasıl dersin?
How could you say that when I love you so?
Seni bu kadar severken nasıl böyle konuşabiliyorsun?
How could you say that?
nasıl dersin bunu?
How could you say that?
Bunu nasıl söylersin?
How could you say that?
Nasıl böyle konuşabilirsin?
Then how could you say that?
o zaman ne malum senin koymadığın?
How could you say that after what you've done?
Yaptıklarından sonra nasıl bunu söyleyebilirsin?
Mother, how could you say that?
Anne, bunu nasıl söyleyebildin?
- How could you say that to me?
- Bana nasıl böyle bir şey söylersin?
How could you say that to me?
Bunu bana nasıl söylersin?
How could you say that to me, Peter?
Bunu bana nasıl söylersin Peter?
"I thought it was sweet." How could you say that?
Ama bence tatlıydı. " Nasıl söylersin bunu?
How could you say that?
nasıl böyle dersin?
- How could you say that?
Nasıl söyleyebildin?
How could you say that about my hair?
Saçımla ilgili nasıl öyle kouşursun?
- How could you say that?
- Bunu nasıl söylersin?
How could you say that after last night?
Hayır, hayır, hayır Helga. Dün geceden sonra bunu nasıl söyleyebilirsin, ha?
How could you say that to me?
Sen benim babamsın. Bunu bana nasıI söylersin?
How could you say that?
Bunu nasıl dersin?
How could you say that to Uncle?
Amcanla nasıl öyle konuşursun?
Bud, how could you say that?
Yağmur ormanlarını kurtarmaya soyunan iki tane çocuk yetiştirdi o. Bud, bunu nasıl söylersin?
How could you say that to me?
Bunu bana nasıl dersin?
- How could you say that?
- Böyle bir şeyi nasıl söylersin?
How could you say that? !
- Böyle bir şeyi nasıl söylersin?
How could you say that?
- Bunu nasıl söylersin?
- How could you say that?
Bunları mahkemede söylediğine inanamıyorum.
How could you say that?
Nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin?
I know how you feel. And there's nothing I can say or do to help you, except that well, I wish it wish could have been me instead of Frankie.
Neler çektiğinin farkındayım ve acını hafifletmek için ne yapabilirim, ne söyleyebilirim bilmiyorum.
I tried to tell him how you feel, but I knew that you could say it so beautifully.
Duygularını anlatmaya çalıştım, ama senin daha güzel ifade edebileceğini biliyordum.
Say, I don't suppose you gentlemen could tell me how you do that?
Söyleyin, bunu nasıl yapıyorsunuz,, söyleyebileceğinizi zannetmiyorum beyler.
I'm glad you taught me how to speak... so I could say that, Eileen,
Bana konuşmayı öğrettiğin ve bunları söyleyebildiğim için çok mutluyum.
How can you say that, when I sank every penny into buying 1,000 acres of Brazilian rainforest. Then I had it slashed so we could build our dream house. Frank!
Bunu nasıl söylersin, ben 1000 dönüm Brezilya yağmur ormanı satın almıştım, orayı yakıp, rüya evimizi yapmak için.
How could you say something like that?
Böyle bir şeyi nasıl söylersin?
Now, how could you possibly get that from that bunch of letters?
Bu kadar sayının arasından bunu nasıl çıkarmayı başardın?
How could you say something like that to me? What?
- Nasıl öyle bir şey dersin?
You say to me, "How could you possibly do that?" Go ahead.
Sen bana, "Bunu nasıl yapacaksın" de.
- Can I get you anything? - How could he say something like that?
- Size bir şey getirebilir miyim?
How could you say things like that over the phone?
Telefonda nasıl böyle konuşursun?
How could you say that to me?
Bunu nasıl söylersin?
You could say that the film shows the camera's power and how it can ruin everything dear to the protagonist his family life the relationship to his wife the love for his daughter pick it up!
Başrol karakterinin sevdiği her şeyi nasıl mahvedebileceğini de. Aile yaşamını, karısıyla ilişkisini, kızına duyduğu sevgiyi. Toplasana!
How could you possibly say that?
Düzelmek mi? Bunu nasıl söyleyebilirsin?
Constable... it just occurred to me that, if I knew in advance just how long it will take for them to catch you during the next drill... Well, let's just say you and I could share a substantial profit.
Şef düşündüm de, eğer gelecek tatbikatta seni yakalamalarının ne kadar süreceğini önceden bilseydim eh, şey diyelim sen ve ben önemli miktarda karı bölüşebiliriz.
I just don't know how you could say that to Maxine.
Bunu Maxine'e nasıl söyledin bilmiyorum.
How can you say that, don't you know what this could mean?
Bunu nasıl söyleyebilirsin, bunun ne demek olduğunu anlamıyor musun?
How could you stop believing that there is a pattern, an ordered shape behind those numbers, when you were so close?
Nasıl oldu da, bu kadar yakınken sayıların ardında, bir düzene sahip şekillerin olduğuna inanmaktan vazgeçebildi?
And next you're gonna say that God made the body... and if God made the body and sex is an expression of that body... how could anything made by that God-made body be considered sin?
Ve şimdi de, vücutlarımızı Tanrı'nın yarattığını ve eğer vücutlarımızı Tanrı yarattıysa ve seks vücudun kendini ifadesiyse Tanrı'nın yarattığı seksin nasıl günah olabileceğini mi söyleyeceksin?
- How could that be... if you say you saw its birth?
- Doğduğunu gördüm diyorsun bu nasıI olur?
I'm going to show you how you could reduce the number of commandments and come up with a list that's a little more workable and logical.
size emir sayısını nasıl azaltacağımızı göstericem ve biraz daha çalışır ve mantıklı yeni bir liste sunucam.
You've been a lot of help, and, doctor, I think you can appreciate how important it could be that you say nothing about this to anyone.
Teşekkürler doktor. Çok yardımcı oldunuz. Sanırım bu konuşmanın gizli kalmasının ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yok.