Humming traducir turco
827 traducción paralela
A humming which, from now on will mark my hours of solitude.
Yalnızlığım zaman geçtikçe daha bir koymaya başladı.
Tresses turned into humming reeds, eyes turned into wells and caves.
Sazlıktaki ağaçlar uğuldadı.. gözleri kuyu ve mağaralara dönüştü.
- [Native ] - [ Humming]
[Native ] [ Native]
- And ended up by humming.
- Mırıldanma ile de bitti.
Stop humming that awful tune.
Şu berbat melodiyi kes artık.
Humming like a beehive.
Arı kovanı gibi vınlıyor.
And turn it into such a splendid humming thing as this factory.
Ve o fikri, bu fabrika gibi capcanlı bir şeye çevirdi.
Like someone humming.
Birisi mırıldanıyor gibi.
Was I humming? Mm-hm.
- Mırıldanıyor muydum?
Sometimes I get a tune in my head like that and, pretty soon, I hear somebody else humming it, too.
Bazen kafamda bir melodi oluyor. Ve hemen sonra başka birinin daha onu mırıldandığını duyuyorum.
Now you're humming that waltz.
Şu valsi mırıldanıyorsun.
It's the grass humming.
Çimenler mırıldanıyor.
Humming what?
Neyi mırıldanıyor?
What's that you're humming?
Bu mırıldandığın nedir?
I can hear the bees humming over the flowers even now.
Şu an bile arıların çiçekler üzerindeki vızıltılarını duyabiliyorum.
- Oh, seems to be humming.
- Çok canlı sanırım.
Far above the busy humming.
# Çok uzaklarda yoğun uğultuları #
- Out of his control. - # # [Zouk Humming]
Kontrolünden çıkıyor.
- First thing that I # # [Humming]
- Duyduğum ilk şey -
- # # [Humming] - And blackmailing her a little on the side.
Bir yandan da Sophie'ye şantaj yapıyor.
Will you please stop humming that idiotic tune?
Lütfen şu saçma melodiyi keser misin?
His engine's humming now, and he's raring to go
Ama çok hızlı ilerliyor. Motoru şu anda tıkır tıkır ve uçmaya can atıyor!
That tune you're humming, what is that?
Mırıldandığınız şu melodi nedir?
You were just sitting there, humming to the cat.
Orada oturmuş, kediye mırıldanıyordun.
Darling, would you mind very much not humming?
Sevgilim, mırıldanıp durmayı birazcık keser misin?
Sing that song you were humming.
Şu mırıldandığın şarkıyı söyle.
( HUMMING )
( MIRILDANIYOR )
Will you stop that humming?
Kes şu mırıldanmayı!
( gun cocks ) ( motor humming )
Mükemmel atış!
That explains the humming.
Bu homurtuyu açıklıyor.
And I heard one of the natives humming a tune.
Küçük şirin bir kasaba. Ve yerli halktan birinin bir melodi çaldığını duydum.
The bunker! ( Electronic humming ) - I can't watch.
Sığınağa!
- Listen to that humming sound.
- Şu uğultulu sesi dinle.
Banteki, where is that humming noise coming from?
Banteki, bu uğultulu ses nereden geliyor?
Can't stop the humming noise.
Uğultuyu kesemiyorum.
Try humming.
Mırıldanırız.
Humming like a swarm of playful bees
# Şakacı arılarla dolu Bir kovan gibi vızıldadı #
Ears are humming.
Kulaklarım uğulduyor.
[Car Horns Honking ] ? [ Humming]
Mm-hmm...
# # [Humming Classical]
Benim daha önce hiç başıma gelmemişti.
See, gently, softly, sweetly. # # [Humming] - Dolce.
Sen ordudaki en iyi donanıma sahip dişçisin.
[Humming] Lily Belle?
Lily Belle?
[Humming]
Anlatamam sana
I've had a chance to think it over with all that humming and singing it's too much to ask. No.
Hayır.
Now, stop that humming.
Kes şu mırıldanmayı.
[ENGINES HUMMING] Tanks.
Tanklar.
( LOW HUMMING ) - Nothing happened to you.
- Hiçbir şey olmadı.
- A sort of humming.
- Bir çeşit uğultu.
[Machine humming] Don't struggle.
Karşı gelme.
( humming with music ) Cresta! Cresta!
Cresta..
- # # [Humming] - "Captain B. J. Hunnicutt." [Mumbles]
Hemşire!