Hypothetical traducir turco
632 traducción paralela
I was only answering a hypothetical question of what I would do... if I had to do it all over again.
Ben sadece her şeyi yeniden yapmam gerekse ne yapacağımla ilgili varsayımsal bir soruyu cevaplıyordum, hepsi bu.
This hypothetical detective of yours... he might be willing to part with the necklace for a consideration.
Senin şu farazi detektifin bir bedel karşılığında gerdanlığı elden çıkarmak istiyor olabilir.
There have been 2 authenticated and 3 hypothetical cases of a murderer taking the perfect precautions against bloodstains.
Bir katilin kan lekelerine karşı mükemmel önlemler aldığı... 2 doğrulanmış ve 3 varsayımsal durum olmuş.
- That's absurdly hypothetical.
- varsayımlara dayanıyorsunuz.
- This is all hypothetical.
- Farazi konuşuyorum.
- I'm giving you a hypothetical problem.
- Sana kuramsal bir problemim var.
My opponent from Chicago is cluttering up the issue with hypothetical questions.
Sayın hâkim Chicagolu saygıdeğer rakibim, bu farazi sorularıyla konuyu dağıtıyor.
Isabella, I have a hypothetical question to ask you.
Isabella, varsayıma dayalı bir sorum var sana.
- we will have to proceed... with hypothetical knowledge from our studies here on Earth.
- Dünyada yaptığımız... teorik çalışmalardan edindiğimiz bilgilere göre ilerlemek zorundayız.
Well, that's purely hypothetical.
Bu tamamen bir varsayım.
Doctor, a hypothetical question.
Doktor, önemli bir soru.
What about this hypothetical murderer?
Peki şu farazi katil hakkında ne diyeceksin?
Remember that hypothetical murderer we were talking about?
Sözünü ettiğimiz şu farazi katili anımsıyor musun?
Well, at the moment, it's all hypothetical anyway.
Pekâlâ, şu anda, bunların hepsi varsayım zaten.
Popular resistance had not been forseen by the hypothetical Kennedyenne development.
Halkçı direniş varsayımsal Kennedyen gelişme tarafından ön görülmüştü.
In every question of power... always an alternative is necessary, even hypothetical.
İktidarla ilgili her meselede... daima bir alternatif düşünülmelidir, varsayımsal da olsa.
The nonexistent tape for the hypothetical execution.
Varsayımsal infaz için mevcut olmayan teybi.
I told you there's no hypothetical...
Aşağılık herif, hipotezden anlamazlar demiştim.
It's just a hypothetical.
Bu sadece bir varsayım.
Could you give me the hypothetical again?
Varsayımı tekrar anlatabilirmisiniz? Anlamadım.
I couldn't hold the hypothetical in my mind.
Varsayımı aklımda tutamadım...
Your ability to use the law in a hypothetical situation.
Varsayımsal bir durumda yasayı kullanma yeteneğinizi, vesaire.
Hypothetical situation, huh?
Varsayımsal durum, ha?
if a hypothetical Minister were to rock the Anglo American boat?
Farazi bir Bakan'ın Anglo Amerikan botunu sallayıp durduğunu düşünsenize?
Can I ask you a hypothetical question?
Size varsayım niteliğinde bir soru sorabilir miyim?
Well, suppose a Minister, a purely hypothetical Minister, were to be unhappy with a department draft of evidence to a committee.
Diyelim ki bir Bakan, tamamen farazi bir Bakan bakanlığın komiteye verdiği tasarı nedeniyle mutsuz olsun.
It's purely hypothetical.
Tamamen farazi bir olay.
Suppose this hypothetical Minister's Principal Private Secretary were to be aware of this hypothetical draft, in confidence of course, should he pass on this information to the Permanent Secretary of this hypothetical department?
Bu farazi Bakanın özel sekreteri bu farazi taslağı gizli bir şekilde farazi bakanlığın müsteşarına iletmesi gerekir mi?
The Ministermeant a hypothetical backbencher.
Sanırım Bakanımız, farazi bir parlamento üyesinden bahsediyor.
A hypothetical backbencher.
Farazi bir parlamento üyesi.
And a hypothetical question asking whetherornot Britain was going to adopt the Europass.
Bir farazi soru. İngiltere ortak pasaportu kabul edecek mi?
Now, if a hypothetical Minister were to get to hear of this hypothetical question in advance, what should he do?
Diyelim ki bu farazi Başbakan bu farazi soruyu duymuş olsa, ne yapardı?
What happens this is just hypothetical if I don't make her happy?
Ne olur yalnızca var sayıyoruz onu mutlu edemezsem?
Your hypothetical murder investigation.
Kuramsal cinayet soruşturman.
It's completely hypothetical.
Bu tamamen bir varsayim.
- lt's hypothetical.
- Farazi olarak dedim.
Did this hypothetical client confess his guilt to his hypothetical lawyer?
Peki, varsayalım bir sanık var. Bu sanık avukatına suçunu itiraf etmiş mi?
That's too hypothetical.
Bu çok varsayıma dayalı.
All this talk is only hypothetical.
Hepsi bu kadar, sadece bir varsayım.
hypothetical situation :
Teorik bir durum ;
because if you don't find it, well, let's keep that hypothetical.
Çünkü eğer bulamazsan, Şimdilik teorik olarak tutalım.
- No, it's a hypothetical question.
- Hayır, öylesine soruyorum.
- It was a hypothetical question.
- Farazi bir soruydu bu. - Muhtemelen utanmazdım.
Computer, run hypothetical Krag one.
Bilgisayar, Varsayımsal Krag 1'i başlat.
Computer, hypothetical situation.
Bilgisayar, varsayımsal durum.
I can't testify on some hypothetical report.
Hayali bir rapor için tanıklık edemem.
It wasn't hypothetical to Dr Pavel.
Dr. Pavel'e göre hayali değil.
It's not theoretical or hypothetical.
Bu teorik veya varsayım değil.
I never learned to speak hypothetical!
Varsayımca konuşmayı hiç öğrenemedim.
I will not be drawn into a hypothetical argument.
Farazi bir tartışmaya taraf olmayacağım.
They wouldn't understand the hypothetical.
Hipotez onların dağarcığında yok.