I'll get you the money traducir turco
220 traducción paralela
I'll get the money to you in just a little while.
Kısa sürede parayı bulurum.
I'll get the money to you in a while.
Kısa sürede parayı bulacağım.
First I said I don't know where you'll get the money to live in Chicago.
Az önce Chicago'da yaşayacak parayı nereden bulacağını sordum.
You find Red and get the horses, I'll go pick up some money.
Sen Red'i ve atları getir. Ben de para alayım.
You'll see the money the moment i get the chart.
Haritayı aldığım an paranı göreceksin.
I'll get you the money some way...
Sana o parayı bir şekilde bulacağım...
I presume you think that if you murder me here your sailor friend will get the blame, and you'll be free to spend my money.
Herhalde şöyle düşünüyorsun : Beni burada öldürürsen... suç denizci dostunun üstüne kalır, sen de dışarıda paramı harcarsın.
I'll get you the money, and you're out.
Sana paranı vereceğim ve ayrılacaksın.
If I ever get any fresh money, I'll come and bring you back to The Furies.
Eğer bir şekilde o parayı bulursan, burayı gelip seni The Furies'e geri götüreceğim.
I'll tell you when the money's gonna get here, if it'll satisfy you.
Eğer sizi tatmin edecekse paranın ne zaman geleceğini söyleyeyim.
All right, you wait here, I'll go get the money.
Pekala burada bekleyin, ben paranızı getireyim.
I'll give you all of the money I've got, that's one and four pence ha'penny, if you'll stop this third degree and let me go inside and get me breakfast.
Bu 3. sınıf gösteriyi keser,.. ... içeri geçip kahvaltıma devam etmeme izin verirsen sana bütün param olan 1 şilin 4 peniyi veririm.
If you promise to stay away from those gangsters... I'll get you the money.
Bana bir daha bu gangsterlerden uzak duracağını söyle sana parayı vereyim.
I'll come up with the money to get you out of here, so please...
Para bulup geri dönceğim ve seni buradan çıkaracağım, o yüzden lütfen...
When I get to Mexico City, I'll send you the money.
Meksiko şehrine vardığımda size parayı gönderirim.
I want my money, I want the papers I signed, then I'll get out and you two clowns can have your little laugh.
Paramı istiyorum, imzaladığım kağıtları istiyorum, sonra dışarı çıkacağım ve siz iki palyaço küçük bir kahkaha atabilirsiniz.
I'll buy you the house, even though I don't know where we'll get the money.
Parasını nereden bulacağımı bilemesem de, sana o evi satın alacağım.
You give us the money, and I guarantee you I'll get you a gold medal at the Olympics. Maybe two.
Bize para verin ben de size Olimpiyatlarda bir, belki de iki tane altın madalyayı garanti ederim.
Except iff you don't have the money, or iff I ain't back in 18 minutes ffrom now, or iff somebody tries to ffollow us, or tries to stop us leaving'affter we get the money, we'll kill that little boy.
Yalnız para yoksa veya 18 dakikada orada olmazsam, veya bizi takip eden ya da parayı aldıktan sonra durduran olursa, çocuğu öldüreceğiz.
You get me the real money and I'll bring you the real diamonds.
Gerçek parayı ver, ben de gerçek elmasları vereyim.
I'll pay for the damages, please let me go I'll get Misai to bring you the money
hasarı öderiz, affet lütfen size Misai'yi ve parayı veririm
I'll notify the board as soon as I get to Chicago and have them wire you the money immediately.
Chicago'ya gider gitmez yönetim kurulunu haberdar edeceğim ve derhal parayı sana havale ettireceğim.
I'll get in touch with you when I need the money!
Paraya ihtiyacım olduğunda, senin yanına geleceğim!
If you don't get all the money in three days, I'll have you hanged!
Eğer üç gün içinde parayı toplayıp teslim etmezsen işin biter!
- Okay, I'll get you the money.
- Tamam, paranı getireceğim.
- I'll get you the money somehow.
- Paranı bir şekilde getireceğim.
Get a haircut, and I'll give you the money.
Saçını kestir, parayı vereyim.
You'll give me the money if I get a haircut?
Saçımı kestirirsem mi parayı vereceksin?
I'll get you the money, but I can't get it till Monday.
Sana parayı bulacağım. - Ne zaman?
I'll get the money right to you.
O zamana kadar alamam. Pazartesi getiririm.
Now listen, son, if you ever get the money... and you do want him to have a nice headstone... you just let me know, and I'll see to it personally... that a real nice one is placed on the grave.
Dinle evlat, eğer para bulur da... güzel bir mezar taşı yaptırmak istersen... bana haber ver. Bununla özel olarak ilgilenirim.
- I promise you, we'll get the money when we get back.
- Söz veriyorum dönünce parayı alacaksınız.
- I'll get the money back to you.
Paranı geri vereceğim.
I'll try to get the money back to you as soon as possible.
Mümkün olur olmaz size paranızı iade edeceğim. Aceleye gerek yok.
I'll get you the money.
Sana parayı bulacağım.
I'll get Baldrick to beat him up after the ceremony. We'll get the money back. Edmund, could we get on, do you think?
Kıçımda bir devekuşu tüyü var çünkü, Bay Devekuşu küçük cinlerini oraya sakladı.
I'll get the money together for you.
Ben para bulurum.
As soon as I get the money from the oranges I'll give it back to you.
Portakaldan para kazanır kazanmaz size borcumu ödeyeceğim.
After we get the shoes, I'll give you money to buy the rest.
Ayakkabıları aldıktan sonra, dinlenmek için alışveriş parasını sana vereceğim.
I'll give you bonus if you get the money back tome
Eğer parayı bulursam sana da bonus verecem
I'll get you the money.
Sana parayı getireceğim.
- Jack, I've told you, I'll get the money.
Jack, sana paramın olduğunu söyledim.
How did he get the money in first place? I'll tell you :
Servetini nasıl kazandığını söyleyeyim :
I'll bring the money to you, if you could just get an estimate, okay?
Zararı karşılamak için para getiririm sana eğer bir hesap yaparsan, Tamam mı?
- I'll get you the money later.
- Paranı sonra veririm.
Ow! And I'll pay you when I get the money.
- Para elime geçince veririm.
I if don't get that money to Pecro, I'll be wiping me up in the same hand, you know?
Eğer o parayı Pecro'ya götürmezsem kendi kendimi temizliyor olacağımı biliyor musun?
I'll get you the money... and you and me, man, we can have it out.
Parayı sana vereceğim ve sen ve ben dostum, bu konuyu halledebiliriz.
Tomorrow morning I'll get up nice and early, take a walk to the bank... and walk in and see, and if you don't have my money for me...
Yarın sabah erkenden kalkıp bankaya geleceğim. İçeri gireceğim ve paramı hazır etmemişsen... herkesin gözü önünde kafanı kıracağım.
All right, I'll get you the money, but it's not here.
Paranı getireceğim. Ama burada değil, gidip almalıyım.
Money's tight till I graduate in the spring and get working but I'll help you out then.
Bahara kadar biraz zorlanacağız Ama eğer mezun olabilirsem, ben de çalışırım. Ondan sonra ben de size yardımcı olabilirim