English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I'll have that

I'll have that traducir turco

4,701 traducción paralela
I guess you'll just have to wonder about that.
Sanırım bunu hep merak edeceksiniz.
I'll have more information once I hear back from the medical examiner, but look for anything that could be used as a club.
Adli tıptan haber gelince daha çok bilgi edineceğim. Ama sopaya benzer bir şey arıyoruz.
So with the heat lamps, if I decide tomorrow that we'll need them, what's the additional fee to have them brought in with the tables?
İnfrared ısıtıcıları yarın almaya karar verirsek getirdiğiniz masalar hariç ne kadarlık bir ücret öderiz?
I'll give you some pills that you have to sell there.
Size, Orada satmanız için haplar vereceğim
If you have any trouble at that point, I'll be up there to cover you.
Bir yerde sorunla karşılaşırsanız, sizi korumak için orada olacağım.
Mate, when I slip this ring on Mina's lovely little finger, I have every confidence that she'll forget all this silliness at university and settle down and dedicate herself to more natural, womanly pursuits.
Dostum, bu yüzüğü Mina'nın o güzel parmağına taktığımda tüm o üniversite saçmalığını bırakıp kendini daha doğal olan, kadınsal şeylere adayacak.
I'll tell you I'm a master in the new work that you have started.
Ben şimdi sana anlatacağım. Senin gittiğin yollardan ben geldim bile.
I'll have to try that.
Onu denemem lazım.
The next time I see you, if you decided to put that ring back on your finger, I'll have my answer.
Seni bir sonraki görüşümde eğer o yüzüğü parmağına geri takmaya karar verirsen cevabımı alacağım.
If it makes them happy to be together, maybe they won't have to come here anymore, and that'll make me happy and I won't have to come here anymore.
Birlikte olmak onları mutlu ediyorsa belki artık buraya gelmek zorunda kalmazlar ve bu da beni mutlu eder ki benimde artık buraya gelmem gerekmez.
I'll have you holding that plunger in no time.
En kısa zamanda pompayı eline vereceğimden emin olabilirsin.
I'll spend every dime that I have.
Elimdeki her kuruşu bunun için kullanacağım.
Yeah, well, let's just say that I have reason to suspect that we'll be better off in the home stretch without him.
Evet, o olmadan işleri daha kolay halledeceğimize inanmak için sebebim var diyelim.
Then I'll just have to tell Hezbollah that you're a manyook, but before Hezbollah know,
O zaman Hizbullah'a senin tam bir manyak olduğunu söyleyeceğim.
You put me in that position again, and I'll do whatever I have to do to win.
Beni yine o hâle sokarsan kazanmak için gereken her şeyi yaparım.
That's all I need for now, - but you'll have to wait for the detective. - Thank you.
Şimdilik bu kadar ama dedektifi beklemeniz gerekiyor.
I'll m-make sure that your s-superiors h-have to act!
Şundan eminim ro-rol yapmakta i-iyisin!
I'll have you know that wanting a little pageantry in your life isn't a crime or a lifestyle choice.
Şunu bil, hayatında bir parça şatafat istemen suç ya da bir yaşam tarzı seçimi değildir.
.. that I'll have to dirty my hands to clean this system.
Bu kirli düzeni değiştirmek için ellerimi kirletecektim.
So I'm going to come to the wedding, you know, I'll have a good time, but after that, I...
Düğüne gelip iyi vakit geçireceğim ama ondan sonra ben...
- Have you taught them that much? - I'll do it.
O kadarını biliyorlar mı?
- I'll cut this picture that we have here.
- Bu birlikte olduğumuz resmi keseceğim.
I guess we'll have to turn that frown upside down.
Sanıım biz bu bakışı tersine çevirmeliyiz.
If I have to go through Irving, he'll ask for proof that I can't give yet, and the department is spread thin as it is.
Irving'e söylersem kanıt isteyecek, elimde henüz kanıt yok ve departman yeterince gergin.
If I go to Iran, I'll have to take the traitor out, you know that.
İran'a dönersem, haini ortaya çıkarmam gerekir. Bunu biliyorsun.
I'll have to remember that one.
Mükemmel. Bir dahaki sefere bunu hatırlamam gerekir.
After all that time and hard work, I'll have... radishes?
Uzun bir zaman ve çokça çalışmanın ardından Benim de... Turp mu?
Look, we're together, and if you can't deal with that then I guess you'll just have to go fuck yourself.
Biz artık birlikteyiz, eğer bunu yediremiyorsan siktir olup gidersin yani.
I'll have Frost run a description of both burns through the VICAP database. But I'm not holding out hope. We're gonna get a hit on anyone that's ever been burned with a cigarette.
Frost iki yanık izini de VICAP veritabanında araştırsın.
Now, if you'll excuse me, I have to figure out a way to tell Reverend Mayfair that he's not getting lucky tomorrow!
Şimdi, izninle, Peder Mayfair'e yarın şansının açılmayacağını söylemenin bir yolunu bulmam gerekiyor.
I just hope to God that I can always have the sensation, and I guess when I'm not, I'll be talking and dreaming about it all the time.
Tanrıdan bu heyecanımı hep saklamasını diliyorum, ve sanırım ne zaman yapamasam, hayal etmeye ve hakkında konuşmaya devam edeceğim.
I'll prove to you that I'm not crazy and that... and we'll have fun and just... we'll dance or whatever you want to do.
Sana kafayı yemediğimi kanıtlayacağım iyi vakit geçireceğiz. Dans ederiz ya da başka ne yapmak istiyorsan.
For that, I'll have to be different.
Bunun için farklı olmalıyım.
You say I have talent, that I'll succeed.
Yetenekli olduğumu söylüyorsun, başarılı olacağımı.
So I'm here to tell you that to get to him, you'll have to go through me.
Ona ulaşmak için önce beni çiğnemen gerekecek.
Then I'll have called in that favor for nothing'cause we'll all be dead.
O zaman ben bir hiç uğruna bir iyilik istemiş olacağım çünkü hepimiz ölmüş olacağız.
And I never should have forgotten that you'll stop at nothing to beat me.
Ben de beni yenmek için her şeyi yapabileceğini unutmamalıydım.
I have faith. One day you'll see that.
Bir gün bunu anlayacağına inanıyorum.
I'm guessing she'll have plenty to say about that crowd.
Tahmin ediyorum ki Davina'nın o grup hakkında söyleyecek çok şeyi vardır.
He'll be damned if he ever lets anyone get something that he can't have. I know.
Sahibi olamayacağı bir şeyi başkasında görse ölecekmiş gibi sanki.
Then you tell him you saw I had it on me, that if he wants it, he'll have to come and get it, which won't be easy because I'm paranoid and I beefed up my posse.
Sonra ona, hançeri benim üzerimde gördüğünü söyleyeceksin. Yani eğer istiyorsa gelip bizzat alması gerekecek. Bunun o kadar da kolay olmayacağını ve paronoyaklığımdan adam topladığımı da...
I want it all back, and if I have to push him out to get it, then that's exactly what I'll do.
Hepsini geri istiyorum. Eğer bu yolda onu ittirip üste çıkmam gerekirse bunu gözümü kırpmadan yaparım.
- The resources I'll have, the operatives that I will have under my control- - after today, I won't have to let some bureaucrat decide what's worth fighting for!
- Tanrım. - Sahip olacağım kaynaklar, kontrolüm altında olacak adamlar- -... bugünden itibaren, bürokrat bozuntularının neyin savaşmaya değer olduğuna karar vermelerine izin vermeyeceğim.
I have all the faith in the world that you'll get what you want, Nik.
İstediğin her şey alabileceğin konusunda inancım zaten tam, Nik.
I'll have to go to Golyevo, it's as simple as that.
Golyevo'ya gitmeliyim, o kadar basit.
That's everything I have today, all right? I'll pay you the rest as soon as I get it.
Geri kalanını ise kazanır kazanmaz sana ödeyeceğim.
I wouldn't have to think about who'll be on that pile next. and let the Titans eat us without a fight?
Yüz binlerce insanın fedakarlığı ile elde ettiğimiz bu eğitimleri kendimizi devlere gümüş tepside sunalım mı diye yaptık?
I'll bet you old Sheriff Connally blackmailed James into giving up the location of the money and then pulled strings to have him killed behind bars and then planted that letter to set me up.
İddiasına varım, eski şerif Connally paranın yerini söyletmek için James'e şantaj yapmış sonra da parmaklıklar ardında öldürülmesi için adam ayarlamış ve bana komplo kurmak için o mektubu yerleştirmiştir.
We'll have another lesson tomorrow, but if we're done here, there's a really cute guy over by the pool table that I want to go play with.
Yarın başka bir ders yapacağız ama şimdi işimiz bittiyse, bilardo masasının başında oynaşmak istediğim çok hoş bir oğlan var.
Then you'll have to destroy it to get it off me, and I know that you can't because of Frederick.
O zaman bunu üzerimden çıkarmak için onu yok etmen gerekecek ve Frederick yüzünden yapamayacağını biliyorum.
And I know that you have to see your kid, so we'll be on our way.
Çocuğunu görmen gerektiğini de biliyorum o yüzden biz çıkıyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]