I'm asking you a question traducir turco
128 traducción paralela
I'm asking you a very simple question.
Çok kolay bir soru.
Look. Listen, I'm asking you a simple question.
Bak, sana basit bir soru soruyorum.
I'm asking you a simple question.
Sana adil bir soru soruyorum.
I'm asking you a question.
Yine soruyorum.
Ah, no, Golde, I'm asking you a question.
Ah be Golde, sana bir soru soruyorum işte.
I'm asking you a question.
Sana bir soru sordum.
I'm asking you a question.
Size bir soru sordum.
Don't you just walk by me when you hear I'm asking you a question.
Sana bir soru sorduğumda arkanı dönme. Burada gizlice ne iş çeviriyorsun?
I'm asking you a question.
- Nasıl olsun ki?
Hunter, I'm asking you a question.
Hunter bir soru sordum.
Look, all I'm asking you is for a simple answer to a simple question... so that we can all get home for the long weekend.
Sizden isteyeceğim tek şey basit bir soruya, basit bir cevap. Sonra da uzun bir hafta sonu tatili için evlerimize dönebiliriz.
I'm not taking anyone's side, I'm just asking you a simple question.
Kimsenin tarafını tutmuyorum, basit bir soru soruyorum.
I'm asking you a question.
Bir soru sordum.
Alma, I'm asking you a question.
Alma, sana bir şey sordum.
I suppose you are within your rights, maybe doing your duty in asking such a question Mr. Holmes.
Sanınırım bu tür soruları sormak mesleğiniz sebebiyle bir hak, Mr. Holmes.
That's a question I should be asking you.
- Bu soruyu ben sormalıydım.
- I'll explain it because I find that's the easiest way to do it - is I need a shot where you're sitting and seeing and listening while I'm asking you a question. We can use the shot to introduce you, explain who you are, where you fit into my piece. But if you don't speak to me, I can also use...
Toplumdan topluma değişir ama bizimkisinde toplumda olacaklara dair önemli kararlar,... yatırım, üretim dağıtım vb. ile ilgili kararlar büyük şirketler, holdingler ve yatırım firmalarından oluşan bir grubun ellerindedir.
I'm asking you a question.
Bir soru soruyorum.
I'm asking you a question.
Sana bir soru soruyorum.
I'm asking you a question.
Sana sadece bir soru sordum.
Sergeant, I'm asking you a question.
Çavuş, sana bir soru sordum.
That's a question I should be asking being this is my house you're standing in.
Sanırım bu soruyu benim sormam gerek. Bulunduğunuz ev bana ait.
Mrs Phillips, I'm just asking you a question I was at hospital
Sakin olun bayan Phillips, size bir soru sordum. - Hastanedeydim.
Kif, I'm asking you a question.
Kif, sana bir soru sordum.
- Ow! - I'm asking you a question!
Sana bir soru sordum!
I'm asking you a legitimate question.
Sana bir soru sordum.
- I'm asking you a question.
Sana soru soruyorum.
- I'm asking you a question.
- Sana bir soru soruyorum.
! I'm asking you a question!
Sana soru soruyorum!
"... and in tomorrows phone in, we'll be asking this question : " " Have you ever slept with a pig? I know I certaily have! "
"ve yarın telefon et, biz bu soruları soracağız :" " Herzaman bir domuzla mı uyursun?
No, I'm asking you a question.
Hayır, sana bir soru soruyorum.
I'm just asking you a question.
Sana sadece bir soru soruyorum.
I'm asking you a question
Sana bir soru soruyorum.
Now, apart from the fact that she's my daughter... this is a question I'm asking you as executive vice president... in charge of surveillance and security for a multibillion-dollar corporation. Do you routinely jump into bed... with women who you do not know the background of... because, if you do, that is a major breach of security.
Şimdi, onun benim kızım olduğu gerçeği bir yana sana sormak istediğim şey, milyarlar değerindeki bir şirketin takip ve güvenlikten sorumlu yardımcı başkanı olarak........ rutin olarak kim olduklarını bilmediğin kadınlarla hemen yatağa atlar mısın çünkü, eğer atlıyorsan, bu önemli bir güvenlik ihlalidir.
It's not like I'm asking you a personal question.
Sana kişisel bir soru sormuyorum.
I'm asking you a question!
Sana bir soru sordum!
I'm asking you a question, Mike. Who did this?
Sana bir soru sordum, Mike.
Just asking you a question. I'm trying to find out what's going on around here.
Sadece sana bir soru sorarak neler olduğunu öğrenmeye çalışıyorum.
I'm sorry, you're asking me a question about insurance?
Pardon bana sigortayla ilgili bir şey mi soruyorsun?
No, I'm asking you a question. who buys them?
Hayır. Sana bir soru soruyorum. Onları kim alır?
I'm asking you a question now, Patrick. Look at me in the eyes.
Sana bir soru soruyorum, Patrick.
I'm asking you a fuckin'question.
Sana bir soru soruyorum.
Mr. Partney, I'm just asking you a question.
Bay Partney, sadece size bir soru soruyorum.
Dennis, I'm asking you a question.
Dennis, bana cevap ver lütfen.
I'm just asking you a question, that's all.
Sadece bir soru soruyorum.
I'm asking you a direct question.
Sana doğrudan soruyorum.
Tom, I'm asking you a question.
Tom, sana soruyorum.
I'm asking you a question!
Sana bir soru soruyorum!
I'm, I'm asking you a simple question.
Size çok basit bir soru sordum.
So I need to ask you a question, Andi... and it might sound kinda weird... just asking outright, but I gotta do it.
Sana bir soru sormalıyım, Andi. Ve kulağa garip gelebilir, hemen sormalıyım. Ama bunu yapacağım.
- I'm just asking you a question.
- Sadece bir soru soruyorum.