I'm british traducir turco
658 traducción paralela
lm a British officer and I demand to know by what right youre treating us in this outrageous manner.
Ben bir İngiliz subayıyım ve bize neden bu şekilde alçakça muamele ettiğinizi bilmek istiyorum?
And now the British think I'm with the Irish and the Irish think I'm with the British.
Şimdi ise İngilizler İrlandalıların, İrlandalılar da İngilizlerin yanında olduğumu düşünüyorlar.
I got it. British army, of course.
Anladım, Britanya ordusu tabi ki.
I've got it up to "Colonel Marmaduke Ruggles, British Army retired."
"Albay Marmaduke Ruggles, Britanya Ordusundan Emekli." diye yazdım.
I used to be a British subject by marriage.
Evlilik sebebiyle İngiliz tebaasındaydım.
I'm a British subject.
Ben İngiliz vatandaşıyım.
Do you realise that there was a British cruiser waiting at Shanghai smoke pouring out of its funnels, tugging at its moorings waiting to take Mr. Conway back to London.
Şanghay'da, bacalarından dumanlar tüten, römorkörlerin çektiği... bir İngiliz kruvazörünün, Bay Conway'i Londra'ya götürmek için... beklediğinin farkında mısınız?
I'll find her if I have to turn out the whole British Army.
Bütün İngiliz Ordusunu yatağından kaldırmak zorunda kalsam da onu bulacağım.
- I'm British too.
- Ben de İngiliz'im.
- Oh, I'd know you were British anywhere, sir.
- İngiliz olduğunuzu anlamalıydım, efendim.
For me I'm British and I'm proud of it.
Ben İngiliz'im ve bundan da gurur duyuyorum.
Gentlemen, I understand that not long ago when the question came up in the British Parliament as to who should be entrusted with the supreme command of the allied forces in Africa some members suggested my name.
Beyler, anladığım kadarıyla İngiliz Parlamentosu'nda Afrika'daki müttefik kuvvetlerine başkomutanlık için kime görev verilmesi gerektiği sorusu sorulunca bazı üyeler benim adımı önermişler.
I'm taking the Sudanese because he is a British soldier and he's entitled to share.
Sudanlıyı alıyorum, çünkü o bir İngiliz askeri ve onun da pay almaya hakkı var.
I'm eating British mess tomorrow morning.
Yarın sabah İngiliz karavanası yiyeceğim.
Last time I was in London I inquired at the British Museum about them, but... I'm afraid they have no record.
Londra'ya gittiğimde İngiliz Müzesi'nde araştırma yapmaya çalıştım ama korkarım ki herhangi bir kayıt bulamadılar.
I was in the British Honduras, I made my fare back home... and almost enough over to cure me of the fever I'd caught.
Britanya Hondurası'ndaydım, evime dönecek parayı kazandım. Yakalandığım hastalıktan beni kurtaracak parayı.
Because, sir, the British packet I was sailing in was captured months ago by the Spaniards.
çünkü efendim, ingiltereye dönerken. aylar önce ispanyollar tarafından yakalandım.
Would you believe me if I told you I was valet to the British Ambassador?
Size, İngiliz Büyükelçisi'nin uşağı olduğumu söylesem inanır mıydınız?
I'm calling for His Excellency, the British Ambassador.
Ekselansları İngiliz Büyükelçisi adına arıyorum.
I'm the only person with a British passport.
- İngiliz pasaport'u yalnızca bende var.
I'm a British subject!
Ben İngiliz vatandaşıyım!
I'm a British subject.
İngiliz vatandaşıyım ben.
You know I got a contract with the British Purchasing Agency... and I got a friend in the Quartermaster Corps.
İngiliz Satınalma Kurumu'yla sözleşmem var. Levazım subayları arasında da bir arkadaşım var.
I wish I'd had these boys back in'76 against the British.
Keşke 76'ya geri dönüp, bu çocuklarla İngilizlere karşı savaşsaydım.
Once Fogg's outside British jurisdiction, I'll never get him.
Fogg İngiliz hakimiyetinden çıktın mı, onu bir daha hiç yakalayamayız.
Not, mind you, that I'm anti-British.
Beni İngiliz karşıtı sanmayın.
I'm going to blow up every British installation I can find.
Bulduğum bütün İngiliz kamplarını patlatacağım.
I'll put it this way. Let the National Committee keep on trying to talk the British out of Palestine.
Şöyle açıklayayım, bırakalım Ulusal Komite İngilizleri Filistin'den çıkarmaya çalışsın.
You see, some years ago, much against my better judgment, I... I sold arms to the British.
Birkaç yıl önce yanlış olduğunu bile bile İngilizlere silah sattım.
Well, sir, doing it for the fellows is one thing but in real life, day after day uh, heh, I'm not even British.
Şey, efendim, dostlar için bunu yapmak iyi bir şey ama gerçek hayatta, ben her gün İngiliz değilim.
I'm afraid they need more salvation from the British and the French.
Korkarım İngiliz ve Fransızlardan kurtulmaları için fazlasına ihtiyaçları var.
I'm a British officer.
Ben İngiliz subayıyım.
As far as I'm concerned the whole British race is practically finished.
Gözlemlerime dayanarak söylüyorum İngilizlerin soyu tükenmek üzere.
The Egyptians bear me a grudge, sir, because I claim to be British.
Mısırlılar bana kin güdüyor, efendim, çünkü İngiliz olduğumu ileri sürdüm.
- I'm a British subject from the West Indies.
Ben Batı Hind Adaları'ndan bir İngiliz vatandaşıyım.
- I thought you British were subtle.
- Siz İngilizlerin zeki olduğunu sanırdım.
I thought the holy British empire... indulged in more modern ethics.
Kutsal İngiliz imparatorluğunun modern etiğe daha düşkün olduğunu sanırdım.
I am a German working for British Intelligence.
İngiliz İstihbaratı için çalışan bir Almanım.
Nothing could more clearly demonstrate the impartiality of Leamas than this... that he still refuses, for reasons I will explain... to believe that Mundt is a British agent.
Leamas'ın tarafsızlığını bundan başka hiçbir şey açıkça ispat edemez. O, açıklayacağım sebeplerden ötürü Mundt'un İngiliz ajanı olduğuna hala inanmıyor.
I was competing for the interscholastic championship by debating a Miss Pringle on the effects of socialised medicine on the British economy.
Münazara Takımının kaptanıydım ve okullar arası şampiyonluk için, Bayan Pringle ile "Tıptaki Sosyalizasyonun İngiliz Ekonomisi Üzerindeki Etkileri"...
I met a young British army officer from a wealthy family who I thought could help my career.
Genç bir İngiliz subayıyla karşılaştım, aileden zengin, mesleğime yardımcı olabileceğini düşündüm.
I'll bet you $ 5,000 and a British passport that I didn't steal the head.
5,000 dolar ve İngiliz pasaportuna iddiaya girerim ki heykeli çalmadım.
What you are saying is this- - so long as I am in Khartoum you dread to attack... for a British army is close, and you know it well.
Şunu demek istiyorsun : Epeydir Hartum'dayım, saldırmaya çekiniyorsunuz, çünkü Britanya ordusunun yakında olduğunu biliyorsunuz.
The fact that she is my fiancée and I am second secretary to the minister of protocol at the British Embassy could be a disaster! Stop the cab.
Benim nişanlım olması ve İngiltere Elçiliği'nde protokol vekilinin ikinci katibi olmam bir felakete neden olabilir!
What do you want? - I'm a British airman.
Ne istiyorsun?
- Yes? I'm the representative of the British police, may I interrupt?
İngiliz polis teşkilatını temsil eden biri olarak, izninizle araya girmek istiyorum.
... and I respectfully submit... that the devastation from the attack... on November 17 and 18, on Fort Clendennon... commanded by Colonel Stuart Valois... formerly with the Fifth Lancer Brigade, British Army in India... being so complete... even to the poisoning of the water well... that the post be abandoned... and no rebuilding and manning of Clendennon be attempted.
... bütün saygılarımla bildiririmki... Eski İngiltere-Hindistan mızraklı Süvari tugayı komutanlarından Albay Stuart Valois Komutasındaki Clendennon Kalesine... 17 ve 18 Kasım günlerinde, geniş çaplı bir saldırı düzenlenmiş büyük bir tahribat oluşmuştur su kuyuları zehirlenmiş devriye çıkartılamadığından Clendennon Kalesinde bu koşullarda onarım ve yenileme yapılamamıştır.
I was cashiered from the British Army... branded a coward.
Ve İngiliz ordusundan atıldım... ve bir korkak olarak damgalandım.
It was all right when I was just working for Rotopkin, but now I'm working for the British as well and it's all getting out of hand.
Rotopkin için çalışırken sorun yoktu ama şimdi İngilizler için de çalışıyorum, işler kontrolden çıktı.
TO BOOST THE BRITISH ECONOMY I'D TAX ALL FOREIGNERS LIVING ABROAD.
Britanya ekonomisi için, yurtdışında yaşayan yabancılara vergi koyardım.
Excuse me, gentlemen... while I ask our British friends what's happened to our air cover.
İzninizle, beyler İngiliz dostlarımıza hava desteğinin, ne olduğunu soracağım.
british 85
british accent 87
i'm busy now 28
i'm busy 927
i'm busy right now 39
i'm broken 33
i'm breaking up with you 40
i'm bored 317
i'm batman 41
i'm busy tonight 24
british accent 87
i'm busy now 28
i'm busy 927
i'm busy right now 39
i'm broken 33
i'm breaking up with you 40
i'm bored 317
i'm batman 41
i'm busy tonight 24
i'm back 1030
i'm begging you 914
i'm broke 163
i'm busy here 19
i'm better than you 16
i'm beat 116
i'm blessed 17
i'm black 61
i'm blind 153
i'm ben 50
i'm begging you 914
i'm broke 163
i'm busy here 19
i'm better than you 16
i'm beat 116
i'm blessed 17
i'm black 61
i'm blind 153
i'm ben 50
i'm begging 30
i'm behind you 30
i'm back in 35
i'm big 28
i'm better 103
i'm being serious 115
i'm bad 77
i'm back now 27
i'm beautiful 34
i'm back here 20
i'm behind you 30
i'm back in 35
i'm big 28
i'm better 103
i'm being serious 115
i'm bad 77
i'm back now 27
i'm beautiful 34
i'm back here 20