I'm fine with that traducir turco
389 traducción paralela
It would be a very fine thing I believe to pass our lives together with our common scientific dream to work together constantly in our search and any discovery that we should make no matter how small would deepen the friendship
İnanıyorum ki hayatımızın geri kalanını birlikte, ortak bilimsel ruyamızla geçirmemiz iyi olur. Araştırmalarımızda devamlı beraber çalışmak ve yapacağımız her buluş ne kadar küçük olursa olsun halihazırda olan arkadaşlığımızı derinleştirecek ve birbirimize olan saygımızı artıracak.
"I'm delighted with my little girl, and I can see that she is a fine child, straight of limb, quick of mind."
"Küçük kızımla birlikteyken çok memnundum, ve onun iyi bir çocuk olduğunu görebiliyorum, tüm uzuvlarıyla, zekasıyla."
If you want your kids to know you let me, that's fine with me, but I don't think that's what you want.
Çocuklarınızın buna izin verdiğinizi... öğrenmelerini isterseniz, bana uyar. Ama sanırım bunu istemezsiniz.
And if you think I'm going to have this conversation through this door that's just fine with me.
Kapının arkasından konuşacağımı sanıyorsanız... bence mahzuru yok.
I want you to know that the "equipment" we borrowed, is in fine shape and will be returned to you very soon, if nothing interferes with it.
Senden aldığımız malzemeler sağlam durumda. Eğer bir müdahale gerçekleşmezse çok yakında onlara kavuşacaksın.
And I figured, it's his life, and if that's who he loves, then that's fine with me.
Ama bu onun hayatıydı ve o kızı seviyorsa buna karışmazdım.
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
Cousin, my report said that my health is alright I want to celebrate with you at first, but, Auntie said the weather is fine the restaurant is busy these days
Kuzen, hastaneden raporumu aldım, sağlığım yerindeymiş. Seninle bunu kutlarız diye düşünüyordum ama teyzem, havaların düzeldiğini ve son zamanlarda lokantada işlerin yoğunlaştığını söyledi.
I'd like to open up by saying that my discussions with Elliot have been quite specific and the agreement we reached suits me just fine.
Konuşmama şöyle başlamak istiyorum... Elliot'la olan tartışmalarım oldukça belirgin... ve varmış olduğumuz karar bana oldukça uygun.
That's fine, I do is my business... and you take your fucking righteous heart with you to the grave.
Bana uyar, ben işime bakarım ve sen de o lanet olası narin kalbini götüne sokup mezarlığı boylarsın.
No, I'm fine with that but I think I should have told him there's no third step.
Hayır, sorun o değil....... Sanırım ona üçüncü basamağın olmadığını söylemem gerekirdi.
I'm fine with that, but other people - - Okay.
Benim bir sorunum yok ama başkaları.
- I'm fine with that.
- Onu söyledikten sonra, rahatım.
So you just tell Marcy that I'm doing just fine with the ladies.
Şimdi Marcy'ye gidip kadınlarla aramın harika olduğunu söyle lütfen.
I've been working with a doctor and she says we have every reason to hope that I'm going to be fine.
Bir doktorla çalışıyorum o da ümit var diyor iyi olacakmışım.
- "I'm letting go in seven years." - "That's fine with me."
- "Ben yedi seneliğine izin veriyorum." - "Tamam bana uyar."
You wanted me, I was fine with that.
Beni istemene bir itirazım yoktu.
So the companies that I had known and had dealings with abroad, export companies and so on, they said, sorry we think you're a fine guy but we don't dare touch you.
Böylelikle tanıdığım ve yurtdışında anlaşmalarımız bulunan şirketler, ihracat şirketleri vb.nin söylediği, "Üzgünüz bizce sen düzgün bir adamsın ama sana yaklaşmaya cesaret edemiyoruz."
That's fine with me. I'm hitting the half pipe at Kellington this weekend.
- Ben hafta sonu için gidiyorum.
I'm fine with that.
Bana uyar.
Fine. It just proves that I'm not ashamed of anyone I've slept with.
Bu sadece yattığım kimseden utanmadığımı gösterir.
I'm not fine, all right? I do it once, then pass out like a grizzly bear that got shot in the ass with a sedative dart.
Bir kere yapıp sonra poposundan sakinleştirici dart yemiş bir ayı gibi bayılıyorum.
And I'm fine with that.
Olabilir dedim geçtim.
And I just wanna say that I'm real proud to be associated with... these fine individuals that I have the pleasure of working with.
Ve söylemek istediğim bu takımdaki diğer bireylerle... birlikte çalıştığım için çok gururluyum.
If I went missing with that fine looking piece of... machinery... I wouldn't want to be found.
Eğer kayıp bir makine parçası isteseydim Onu bulamazdım.
Oh, I'm fine with that too.
O da iyi.
I mean, I could have told her an hour before the dance... or I could have gone to the dance with her... where she would've fallen in love with me... because, you know, a brother's just so fine that...
Danstan bir saat önce söyleyebilirdim hatta, onunla dansa gidebilirdim bana âşık olurdu çünkü çok yakışıklıyım...
I'm saying, if you wanted to go back to your other school with Lane... that would be fine with me.
Diyorum ki eğer Lane ile diğer okula gitmek istersen benim için hava hoş.
I'm fine with that.
Benim için sorun değil.
And I'm fine with that.
Bundan rahatsız olmuyorum.
You know how I always said that I'm fine with your history with Randy?
Hep, senin Randy'le olan geçmişine aldırmadığımı söylerdim ya?
But I'm sure she'll be fine once I help her with that.
Ama onu hallettikten sonra iyileşeceğine eminim.
I'm not saying that I'm not fine with it, all right?
Bunu sorun etmiyorum.
I'm fine with that.
- Benim için sakıncası yok.
If we have to force them to cooperate, I'm fine with that.
İşbirliği yapmaları için zorlamak zorunda kalacaksak, bana uyar.
Well, I just wanted to tell you your father will be fine if that's all right with you
Babanın iyi olduğunu söylemek için aradım. - Orada her şey yolunda mı?
Maybe it has something to do with going through all that together but as far as ships go I think this one will do just fine.
Belkide birlikte o şeyleri yaşadığımız içindir ama gemi gerekecekse onun işimi göreceğinden eminim.
- I remember waking up here in this madhouse with that fine lot of hypocrites.
- Burada, bu ikiyüzlülerle dolu çılgın evde uyandığımı hatırlıyorum sadece.
Well, let's just say that I had some artistic differences with the new management. Fine.
Şöyle söyleyelim, yeni yönetimle bazı sanatsal anlaşmazlıklarımız oldu.
THAT'S OKAY, I'M FINE WITH IT.
Önemli değil, sorun yok. Beş yıldır.
I'm fine with whatever people want to do. Just be straight. I think that's how Bitsy proposed to Bobby.
- Herhalde Bitsy de Bobby'e böyle evlenme teklif etti.
"But if that's the kind of thing you're after, then I'm sure, with your innocent look," you will do just fine in a place like Dogville. "
Ama peşinde olduğun kişi o çocuksa Dogville gibi bir yerde rahat edeceğinden eminim.
And he is still your father, after all, and if he wants to make a complete and utter fool of himself by trying in some pathetically cliché fashion to recapture his sorry state of manhood, by hooking up with not even a very attractive bimbo... then if that's what he wants, I'm fine with that.
Ve hâlâ babanız o, kendini böyle göstermek istiyorsa. Ya da patetik, klişe bir hissin kendisini böyle almasına izin veriyorsa. O kadar çekici bile değil.
I'm fine with that.
Sorun değil.
Lieutenant, I'm fine. That's got nothing to do with it.
bununla hiçbir ilgisi yok.
It was fine with me because I worshipped him and I would have done anything that he wanted.
Ona taptığım için aldırmıyordum. İstediği her şeyi yapardım.
Lynne, you took credit for my work on David's speech, and that was OK, I was fine with that.
Lynne, David'in konuşmasına yaptıklarımdan dolayı övgü aldın, ve sorun etmedim, rahatsız olmadım.
And if you are back together with Cole, then that is just fine, but do not deny what I just saw.
Cole ile tekrar birlikteyim deseydin normal karşılardık. Fakat gördüğüm şeyi yalanlayayım deme.
I'm fine with that.
Benim için sorun olmaz.
I can handle that. I'm fine with that.
Ben bunu sorun etmiyorum.
Everything's short. I don't know about all that, but if Denzel walked his fine sexy ass in here right now, I'm takin'the rest of the day off and gettin'straight down with the get down.
Onu bilemem, ama Denzel şimdi o sıkı, seksi kıçıyla şuradan içeri girsin, derhal işi gücü bırakıp onunla işe koyulurum.
i'm fine 13072
i'm fine with it 83
i'm fine here 56
i'm fine right here 21
i'm fine now 93
with that in mind 45
with that said 19
with that 162
with that attitude 21
i'm fucked up 24
i'm fine with it 83
i'm fine here 56
i'm fine right here 21
i'm fine now 93
with that in mind 45
with that said 19
with that 162
with that attitude 21
i'm fucked up 24
i'm feeling good 33
i'm from new york 32
i'm from texas 17
i'm flattered 378
i'm fat 46
i'm from 38
i'm freaking out 149
i'm free 344
i'm flying 93
i'm falling 55
i'm from new york 32
i'm from texas 17
i'm flattered 378
i'm fat 46
i'm from 38
i'm freaking out 149
i'm free 344
i'm flying 93
i'm falling 55
i'm fucked 90
i'm fired 57
i'm free now 20
i'm feeling sick 16
i'm fed up 118
i'm funny 47
i'm fun 35
i'm feeling lucky 18
i'm feeling better 55
i'm focused 35
i'm fired 57
i'm free now 20
i'm feeling sick 16
i'm fed up 118
i'm funny 47
i'm fun 35
i'm feeling lucky 18
i'm feeling better 55
i'm focused 35