I'm going with you traducir turco
4,911 traducción paralela
- I'm going with you.
Seninle geliyorum. - Neden?
I'm not going back with you, Sebastian.
Ben seninle geri gelmiyorum Sebastian.
I'm going to ask you this once, did you screw with your mother's Facebook page?
Bunu sana bir kez soracağım. Annenin Facebook sayfasını kullandın mı?
I'm going with you.
Ben de sizinle geliyorum.
I knew you didn't love me when you started going out with me.
Yani, ne de olsa çıkmaya başladığımızda beni sevmediğini biliyordum.
I'm going to be going over the house rules with the girls, and I would like you to hear them.
Kızlarla birlikte hane kurallarını tekrar edeceğiz ve senin de duymanı istiyorum.
I see where you're going with this.
Bunun nereye gittiğini anladım.
And I'm not going with you on your leavers'trip.
Mezunlar gezisine sizinle gelmiyorum.
Yeah. But I'm going with you.
Ama bende seninle geleceğim.
I'm going to ask you one more time, Fishlegs, what were you doing out there flying, and who was with you?
Sana bunu bir kez daha soracağım, Fishlegs orada uçarak ne yapıyordun ve yanında kim vardı?
I'm not going with you, Chin.
Seninle gitmiyorum, Chin.
I'm not going to get into a turf war with you right now.
Seninle şimdi üstünlük yarışına girmeyeceğim.
Do you know what kind of financial pressure I'm under right now with this campaign going on?
Bu kampanya yüzünden nasıl bir finansal yük altına girdiğimi biliyor musun sen?
Okay, I see where you're going with this, but I'm not that guy.
Tamam, nereye varmaya çalıştığını görüyorum, ama ben o adam değilim.
I'm not going anywhere with you.
Seninle hiçbir yere gelmiyorum.
I've known you a long time, and I'm going to tell you this with all the love I can possibly muster.
Seni uzun zamandır tanıyorum ve bunu da toplayabildiğim tüm sevgiyle söylüyorum.
Okay, guys, thanks, but, um, I'm not going with you.
Peki, beyler, teşekkürler, ama sizinle devam etmiyorum.
Listen, I don't, uh... I don't know you at all, I don't know what's going on with your life, but... you seem like a pretty fantastic person, and I'm glad you're getting help.
Dinle, ben, seni hiç tanımıyorum, hayatında neler olduğunu bilmiyorum, fakat oldukça fantastik bir insana benziyorsun, ve yardım almana memnun oldum.
I... Anyway, I-I know, but, um... I was thinking... you know, things are going really great, and... m-maybe... well, maybe you would want to... uh, like move in with me.
Neyse, ben düşünüyordum da bilirsin, ilişkimiz çok iyi gidiyor ve belki sen de istersin şeyi bana taşınmayı.
I'm everywhere, and you are not going into an O.R. with an open wound.
Ben heryerdeyim, ve sen o açık yaranla birlikte ameliyathaneye girmeyeceksin.
You see where I'm going with this?
Şimdi nereye varmaya çalıştığımı anlıyor musun?
Their cars aren't here, but I'm sure the Johnsons would be fine with you going back there.
Arabaları yok, ama eminim ki Johnsonlar oraya girmenize aldırış etmez.
Okay, I'm sorry, I know you want to figure out what's going on with your boyfriend, but just tell me what this has to do with Tucker's murder?
Tamam, sevgiline ne olduğunu... bilmek istediğini biliyorum ama bunun Tucker'in cinayetiyle ne alakası olduğunu söyleyebilir misin?
I was going to run with you on the count of three if you were in danger.
Tehlikedeysen üçe kadar sayıp seninle beraber koşacaktım.
I'm going pretty far from here. Is that okay with you?
Gideceğim yer buradan bayağı uzakta, sorun olur mu?
- I'm not comfortable going with you.
- Seninle gitmekten memnun değilim.
There's a theory about pattern recognition where you don't even have to look at the clues anymore, but I found that going across instead of down helps because the sequence of saccades and fixations in traditional reading assist with other oculomotor tasks such as solving crossword puzzles.
İpuçlarına bakmadığın örüntü tanıma denen bir teori var ama ben bunun yaptırım açısından karşısındayım çünkü geleneksel okuma yaptırımlarında diğer okülomotorla gözün anlık hareket dizisi ve sabitleşmesi çözülebilir bir çapraz bulmaca verir.
I'm not going anywhere with you.
Seninle hiçbir yere gitmem.
- I'm going with you.
- Ben de seninle geliyorum.
So if you think I'm not going to be spending my last moments with my daughter, you're crazy.
Son anlarımı kızımla geçirmeyeceğimi sanıyorsanız delirmişsiniz.
Mrs. Feride, you sit here with Ihsan for two minutes. I'm going in there with my mother.
Feride abla sen iki dakika İhsan'la burada oturuyorsun, ben annemle içeri geçiyorum.
Bree, this is... All I'm going to ask is that you come with me to the doctor, okay?
- Senden tek istediğim benimle doktora gelmen, tamam mı?
I've never been all that nice to you, and I don't really get whatever's... going on with you, but I have to say, there's a part of me that really admires it.
Hiçbir zaman sana iyi davranmadım ve seninle ilgili şeyleri anlamıyorum ama kabul etmeliyim ki bir parçam hep sana hayranlık duymuştur.
I'm not going with you.
Seninle gitmek istemiyorum.
Where I'm going, you can't come with me.
Gittiğim yere benimle gelemezsin.
What do you mean, what am I going to do with you?
Ne demek sana ne yapacağım?
I'm going to stand up and I'm going to tell everyone what you've done with that faggot and you'll never be allowed to see Luke alone and they'll sack you from Ryman's and your biological mother will abandon you again
Ayağa kalkacağım ve herkese bu ibneyle neler yaptığını anlatacağım. ve bir daha Luke'u asla yalnız göremeyeceksin ve Rymanlardan kovulacaksın ve biyolojik annen seni yine reddedecek.
Yes, I'm arranging a meeting with Donna Brazile to keep you from going to Alicia's party.
Evet, seni Alicia'nın partisinden alıkoymak için Donna Brazile ile bir görüşme ayarladım.
I'm going with you for moral support / my first cheese steak / I want to ride the liberty bell like a wrecking ball.
Sana manevi destek olmak, ilk bonfile sandviçimi yemek ve özgürlük çanını Wrecking Ball gibi çalmak istiyorum.
If you ever touch Eun Sang again, I, too, with the sword I have, don't know who I'm going to slash.
Eğer bir daha Eun Sang'a dokunursan ben de sahip olduğum bu kılıçla kimi yaralarım, onu bilemiyorum.
'Oh and don't worry, I'm going to be with you again very soon.'
Merak etme. Çok yakında yeniden yanında olacağım.
I thought I'd distract myself by going out with you guys, but it feels like the day in high school I hung out with the smokers for street cred.
Sizinle beraber çıkarak dikkatimi dağıtırım sanmıştım ama lisedeyken kabul edilmek için sigara içen çocuklarla takılmama döndü bu.
And I'm going to tell everyone what you've done with that faggot.
O ibneyle yaptıklarını da herkese anlatacağım.
I'm not going to have this discussion with you.
Seninle bunu tartışmayacağım.
They're asking if I'm going to end my contract with you.
Seninle tekrar sözleşme yapıp yapmayacağımı soruyor.
I hope you're not going to carry on with Zoe while we're all under the same roof.
Umarım hepimiz aynı çatı altındayken.. Zoe'yi de götürmeye çalışmazsın.
I guess we have no other choice. I think you're going to have to live with me.
Ne yapalım, benimle yaşamak zorundasın.
This first round, I'm gonna be going with you.
Bu ilk seferde seninle geleceğim.
I'm going with you.
Seninle geliyorum.
Poverty is going to be my focus at home and I want you to help me with this.
Yoksulluk, ülkemde hedefimde olacak ve bu konuda yardım etmeni istiyorum.
Behind locked doors... I'm going with you.
Ben de sizinle geleceğim.
i'm going home 825
i'm going out tonight 18
i'm going to sleep 71
i'm going to work 99
i'm going to die 127
i'm going to take a shower 34
i'm going crazy 146
i'm going to kill you 225
i'm going to bed 414
i'm going to bed now 24
i'm going out tonight 18
i'm going to sleep 71
i'm going to work 99
i'm going to die 127
i'm going to take a shower 34
i'm going crazy 146
i'm going to kill you 225
i'm going to bed 414
i'm going to bed now 24