I'm kevin traducir turco
1,214 traducción paralela
I got you an audition for the new Kevin Smith film.
Kevin Smith'in yeni film için sana seçmeleri ayarladım.
Listen, I do need you to set me up with Kevin Smith.
Dinle, Kevin Smith'le beni görüştürmen lazım.
I know I blew it before with Kevin Smith. I'm right for his movie. I wanna audition again.
Kevin Smith'le olan işi berbat ettiğimi biliyorum ama onun filmi için uygun olduğumu düşünüyorum ve bir seçme hakkı daha istiyorum.
I had to turn down Kevin Bacon.
Kevin Bacon'ı reddetmek zorunda kaldım.
Actually, Kevin, I think that maybe we should go.
Aslında, Kevin, bence artık gitmemiz lâzım.
I'm watching this guy, Kevin Jorgenson.
Şu adamı izliyordum, Kevin Jorgenson.
I'm just Kevin.
Ben sadece Kevin'ım.
I mean, who's gonna give Kevin an award? Dunkin'Donuts?
Yani düşünsenize kim Kevin'a bir ödül verir ki, Dunkin'Donuts mı?
But at least I didn't get Smelliest Bowel Movement like Kevin.
Ama en azından Kevin'ki gibi kokuşmuş bir ödül değil sanırım.
I need to find Kevin.
- Kevin'i bulmalıyım.
Look, Kevin, I know it's gonna be hard, but I need to talk to you about the accident.
Biliyorum zor olacak ama kaza hakkında seninle konuşmalıyım.
I'm sorry, Kevin.
Üzgünüm Kevin.
Well, since you're going to africa, I figure, you know, I should be moving on with my life, too, and there's this guy named kevin where I work, and he asked me out tonight.
Şey sen Africa'ya gitme kararı aldığından beri, düşündüm de, bilirsin, ben de hayatıma devam etmeliyim, ve iş yerinden tanıdığım Kevin adında bir çocuk var, ve bana bu gece dışarı çıkmayı teklif etti.
- I remember. It was Kevin Powell. - Who?
- Ohh hatırladım Kevin Powell'dı davet eden.
I'm as great as Kevin Mitnick.
Kevin Mitnick * kadar harikayım.
I never checked, Kevin.
Hiç bakmadım, Kevin.
I took it out of Kevin's hands.
Kevin'in elinden aldım.
What I tell you, Kevin, huh?
Sana ne demiştim, Kevin? Ölümün.mına koyayım!
I'm Kevin Blake.
Adım Kevin Blake.
No, don't send it to Kevin. I'm so sorry...
Hayır, Kevin'e gönderme.
I'm putting them in on Kevin's section.
Onları Kevin'in bölümüne vereceğim.
Ke-Kevin, I have a new computer.
Ke-Kevin, yeni bir bilgisayar aldım.
- Yeah, I'm a friend of Kevin Parson's.
- Ben Kevin Parson'ın bir arkadaşıyım.
Kevin, I'm here!
Kevin, buradayım!
Kevin, I have a new computer.
Kevin, yeni bir bilgisayarım var.
I'm looking for a Kevin Parson -
Kevin Parson'arıyorum.
I'm at Kevin's loft.
Kevin'ın dairesindeyim.
At least I'm not a hypocrite, sitting in a church pew every Sunday... swearing to God that I'll be good, just like Kevin here... even though he knows he's disgusting.
En azından ben iki yüzlü değilim, her Pazar kilisede rahatsız biri olduğunu düşünmesine rağmen Kevin gibi, iyi biri olacağıma yemin ediyorum.
Should I call Spencer and Kevin, too?
- Spencer ve Kevin'i de aramalı mıyım?
I'm not Kevin Finnerty.
Ben Kevin Finnerty değilim.
Yeah, I'm looking for Kevin Volchok.
Evet, Kevin Volchok'u arıyordum.
- Man, I don't know no Kevin.
Öyle birini tanımıyorum.
Y'all meet up with me in the afternoon tomorrow- - after school lets out- - and I'll give Kevin a new hat.
Yarın öğleden sonra buluşalım. Okullar dağıldıktan sonra, Kevin'e şapka veririm.
And when I get to Kevin's house, I get struck by lightning!
Ve Kevin'in evine vardığımda yıldırım çarptı!
- Kevin makes me sick. - I'm confused.
- Kevin midemi bulandırıyor.
Yeah, well, I'll fill Kevin in. You make sure there's an extra area cordoned off in the VIP.
Vip etrafına ekstra bir kordon daha çekilmiş olsun, yeter tamam mı?
I know he works part-time at a small appliance repair place on Marsten.
Kevin'ın Marsten'da küçük bir ev aletleri servisinde yarım gün çalıştığını biliyorum.
Yeah, I know Kevin.
Kevin'ı tanırım.
I had breakfast with a friend- - kevin davis.
Bir arkadaşımla kahvaltıdaydım. Adı Kevin Davis.
I'm a friend of the family.
Kevin Davis ; aile dostlarıyım.
I have to pick up Kevin from his friend's house.
Kevin'i arkadaşının evinden almak zorundayım.
- Kevin, if I do this... - If you do it?
- Kevin, Eğer bunu yaparsam- - - "Eğer" yaparsan mı?
I'll do it.
Çocuklar, bana bir Kevin Duncan lazım.
I know you don't think so, Kevin, but we are trying to help you here.
Öyle olmadığını düşünüyorsun, Kevin ; ama biz burda sana yardım etmeye çalışıyoruz. Yardım mı?
I thought Hugz... Kevin... might know him.
Hugz'un onu Kevin'in onu tanıyabileceğini sandım.
No, I'm telling you that Kevin isn't on the drug.
Hayır, Kevin'in bu ilacı kullanmadığını söylüyorum.
What am I gonna do, Kevin?
Ne yapacağım Kevin? Bana yardım et.
I have a right of safe return, Kevin, to L.A.
L.A.'e sağ salim dönme hakkım var, Kevin
I'm not saying he doesn't need help, Kevin,
Yardıma ihtiyacı yok demiyorum, Kevin,
I'm gonna kill Kevin.
Kevin'i öldüreceğim.
When I first met you, Monica, I was struck by your honesty and devotion to Kevin.
Monica, seninle tanıştığım anda dürüstlüğünden ve Kevin'a karşı sadakatinden etkilendim.