English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I'm looking at it

I'm looking at it traducir turco

702 traducción paralela
I don't think it could be any scarier than what I'm looking at right now.
Yanına gelmek istiyorum.
If I continue standing here looking at you... I'm just going to tell you to get lost from the injustice of it all. You should leave.
Baktıkça daha da büyük haksızlık gibi geleceğinden sana defol diyeceğim.
That same year I went on a conference to New Zealand and during that conference I had a chance to sit around some of the mud pools in New Zealand, and when I was looking at them, while I was looking at this bubbling mud, I all of a sudden remembered these structures and said, " Wow! That's it!
Aynı yıl, Yeni Zelanda'da bir konferansa katıldım ve konferans süresince, Yeni Zelanda'daki bazı çamur havuzlarında dolaşma şansım oldu ve onlara bakarken, kaynayan çamura bakarken aniden bu yapıları hatırladım ve " Vay canına!
When I went out on the grounds looking for Asta and that knife... he knew that it would be fairly safe to take a shot at me.
Bahçeye çıkıp, Asta'yı ve bıçağı aradığım sırada... beni vurmanın uygun olacağını düşündü.
Look, I'm trying to find trouble, but I won't find it with six acts of vaudeville on my tail... at least, not the kind I'm looking for.
Zorlukla karşılaşmaya çalışıyorum. Ama peşimde bir komedi sürüsü varken yapamam. En azından aradığım türden bir zorlukla.
I been looking at it since you come here and Lord knows I'm just dying to know.
Geldiğinden beri ona bakıyorum. Tanrı bilir, meraktan ölüyorum.
I'd just come upstairs to turn down the beds. There it stood by the studio door, looking down at me.
Tam, yatakları hazırlamak için yukarı çıkmıştım ki orada, atölye kapısının yanında durmuş bana bakıyordu.
Looking at it that way, I guess you're right.
Bu açıdan bakarsak, sanırım haklısın.
I'm doing it to save my life that you'd take from me when I wasn't looking at you.
Boş anımı kollayıp alacağın canımı kurtarıyorum.
I wouldn't believe it if I wasn't looking at it.
Gözümle görmesem inanmazdım.
I'd make a mistake and never realize it... -... till I find everybody looking at me.
Bir hata yapar ve herkes bana bakıncaya dek bunun farkına varmazdım.
It's lucky I'm not looking right at the sun.
Şanslıyım ki güneşe bakmıyorum.
Whenever you see it, the moon I mean, promise to imagine I'm looking at it at the exact same moment.
Bana söz ver, ayı her gördüğünde benim de aynı anda aya baktığımı hayal edeceksin.
It's time you and I stop looking the other way every time he gets mad at the world for the trouble he gets into.
Başını belaya sokup da öfkesini dünyadan çıkarmaya her kalkışında başımızı çevirmemeliyiz artık.
I'm looking right at you and I can't believe it.
Tam sana bakıyorum ve inanamıyorum.
And he slowly drove around the block three times, and I could tell by the way he was looking at me that if I had been any other kind of a girl, it would have been the start of a very beautiful romance.
Yavaşça sokağın çevresinde üç defa dolaştı,... bana bakışından anladım ki eğer ben başka türlü bir kız olsaydım bu çok hoş bir gönül macerasının başlangıcı olabilirdi.
Right now I've got one big public health problem, and I'm looking at it.
Şu an büyük bir problemim var, ve bunu çözeceğim.
I'm looking forward to it.
Denemeye can atıyorum.
LOOKING AT IT LIKE THAT, I'M NOT- -
Yani, bir de şöyle bak...
I'm looking at a tin star with a drunk pinned on it.
Üstüne bir ayyaş tutturulmuş teneke bir yıldız görüyorum.
I'm looking at it.
Bakıyorum ona.
I had to drink it that while everybody was looking at me.
O esnada herkes bana bakıyordu. Bu nedenle suyu içmek zorunda kaldım.
so if you notice that I keep looking at it every few seconds, it's only because I'm trying to check it now, because I paid $ 30 to have it fixed. What's for breakfast?
Beş dakika kadar geri kalıyor farkındaysan birkaç saniyede bir kontrol ediyorum çünkü tamirine 30 dolar verdim.
But it just so happens I know other females and I know exactly what I'm looking at.
Ama ben her türlü kadını tanıyorum ve kesinlikle şu an neye baktığımı gayet iyi biliyorum.
If I hadn't called George, if he hadn't been looking at TV, if it was some other movie, if you hadn't been dressed like a man,'cause that's when it occurred to me.
George'u çağırmasaydım, George TV'ye bakıyor olmasaydı, başka bir film olsaydı, bir erkek gibi giyinmemiş olsaydın, çünkü işte tam o noktada içime doğdu.
It's as if I'm looking at myself.
Sanki kendime bakıyor gibiyim.
One day while looking at some vistas in Dad's stereopticon it hit me that I'm just a girl...
Bir gün babamın makinesinde bazı resimlere bakarken... -... daha bir kız olduğumu fark ettim.
I'm looking at three to five, it seems like.
3 yıldan 5 yıla kadar hapis yatacağım.
And I'm looking right smack-dab at it.
Şimdi de tam karşımda oturuyor.
You know, coincidence. If I hadn't called George, if he hadn't been looking at TV, if it was some other movie, if you hadn't been dressed like a man,'cause that's when it occurred to me.
George tesadüfen, TV'yi açmam için aradığında erkek gibi giyindiğiniz o sahneyi izlerken nasıl olduğunu anladım
I'd appreciate it. I'm looking so forward to seeing Mama and Papa.
Çok teşekkürler. Annemle babamı görmek için can atıyorum. Hoşça kalın!
It's not as graceful a phrase, I know, but I'm not looking to retire at this time.
O kadar incelikli değil, farkındayım. Ama emekli olacak gibi durmuyorum.
Incidentally, I've been looking at this number you're gonna do, and I don't remember ever hearing it before.
Tesadüfen yapacacağın bu numaraya bakıyordum ve daha önce duyduğumu hatırlamadım.
Yeah, and I'm looking at the very worst part of it, ain't I?
Ve sen de en büyük şanssızlığısın onun değil mi?
Look, it didn't connect until I saw Chameleon with Starbuck but when that young noman plucked those laser boles, I could swear he was looking straight at Chameleon.
Bakın, Chameleon'ı Starbuck ile birlikte görene kadar bağlantı kuramamıştım ama o genç Nomen lazerini çektiğinde direk Chameleon'a baktığına eminim.
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
- I've seen my tenant 2 hours ago at Dorcol area, there were five of them they were looking at some maps, it was an organized meeting.
Kiracımı 2 saat önce Dorcol civarında gördüm. Beş kişiydiler bazı haritalara bakıyorlardı. Planlı bir toplantıydı.
I'm looking at it right now.
Şu anda ona bakıyorum.
I'M LOOKING FORWARD TO IT MYSELF.
Ben de kendimi dinlemeye can atıyorum.
WHEN I WAS LITTLE, I SPENT HOURS LOOKING AT IT. TOMORROW IT'S BEING SOLD AT AUCTION, AND I WANT IT.
Cliff ben küçük bir kızken zamanımı, saatlerce ona bakarak geçirdim... ve yarın, müzayedede satılıyor ve onu istiyorum.
- Well, I guess you're looking at it.
- Sanırım bunu bekliyordun.
I'm looking at it right now, Mr. Castelo.
Şu anda paraya bakıyorum, Bay Castelo.
It's simple, Al, I was going to explain that while it might have appeared we were looking at that girl's rear end, so admirably hoisted in the air before us, what I was actually doing was looking with admiration as I pondered how far women have come in the last hundred, nay, 50 years.
Çok basit, Al sanki kızın güzel bir şekilde havada asılı poposuna bakıyormuş gibi görünsek bile benim asıl yaptığım uzun uzun düşünüp de son 100 yılda, pardon 50 yılda kadınların bu kadar ilerlemesine hayranlık duymam.
I've been looking at it a lot, you know, because it's art.
Bu resme uzun uzun baktım ben, çünkü sanat bu.
I don't really wanna know about it. Guess what I'm looking at.
Aslında onla ilgilenmiyordum.
I'm just looking at it.
Sadece bakıyorum.
And as I watched Worf,..... it was like looking at a man that I had never known.
Worf'u izlerken... hiç tanımadığım bir adama bakıyor gibiydim.
I never liked that Chinese food but looking at you now, I like it even less.
Çin yemeğini asla sevemedim ama şimdi sana bakınca daha da az sevmeye başladım.
I think that we collect Us and looking right at the bastard before he finds us.
Bence gruplara ayrılıp bu it herifi, o bizi bulmadan önce bulalım.
I was looking at it the wrong way, I think.
Sanırım olaya yanlış açıdan bakıyorum.
You so much as scowl at my niece or any other kid in this school... and I hear about it, I'm coming looking foryou.
Yeğenime veya bu okuldaki başka bir çocuğa bir daha yan gözle bakarsan... ve ben de bunu duyarsam, gelip seni bulurum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]