English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I'm lucky to have you

I'm lucky to have you traducir turco

253 traducción paralela
I'm a lucky man to have caught you at home, Dr. Gilchrist.
Sizi evde bulduğum için çok şanslıyım Dr. Gilchrist.
I'm very lucky to have a man like you.
Senin gibi bir adam bulduğum için çok şanslıyım.
And that's lucky for you, I happen to have a friend... Who'd be willing to do what for my 50 dollars?
Bu sizin için bir şans, Bir arkadaşım var... 50 dolar için gönüllü mü olacak?
Any captain would have done, I was just lucky enough to get you.
Seni bulmakla şanslıydım.
Oh, Mr. Adamson. How lucky I am not to have missed you.
Bay Adamson, sizi yakalayabildiğim için ne şanslıyım.
Exactly, that's why I'm lucky not to have married you otherwise you'll make me so mad how could I live till this day?
İşte bu yüzden, seninle evlenmediğime şansılıyım yoksa beni çileden çıkarırdın böyle nasıl yaşanabilinir ki?
Madame Rose, I'm so lucky to have a friend like you :
Madam Rose, sizin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım.
And I think that Mr. Hayward is--is very lucky to have someone like you supporting him.
Ve sanırım Bay Hayward kendisini destekleyen senin gibi birine sahip olduğu için çok şanslı.
I'm lucky because I get to have dinner with you once a week.
Şanslıyım. Çünkü haftada bir akşam seninle yemeğe çıkacağım.
I have been lucky to look after you in the past.
Geçmişte, sizinle ilgilenebildiğim için çok şanslıydım.
I'm lucky to have the woolens you knit for me. "
Bereket versin bana örmüş olduğun yünlüler var. "
As a human, I'm pretty lucky to have a machine like you for a friend, let me tell you.
Bir insan olarak, senin gibi bir makineyle arkadaş olduğum için oldukça şanslı olduğumu söylememe izin ver.
I DON'T KNOW IF THEO KNOWS IT BUT HE'S LUCKY TO HAVE A TEACHER LIKE YOU.
Anna Maria, Theo farkında mı bilmiyorum ama, sizin gibi bir öğretmeni olduğundan dolayı çok şanslı.
I'm lucky to have friends like you.
Sizin gibi arkadaşlarım olduğu için şanslıyım.
I'm so lucky to have a rich man like you.
Senin gibi zengin bir adamla olduğum için çok şanslıyım.
Charles, you're lucky the yuppies are buying condos so you can afford what I'm going to have to do to this place.
Züppeler emlağa yatırım yaptığı için şanslısın. Böylece bu evde yapacaklarımın faturasını ödeyebileceksin.
I'm so lucky to have you.
Seni bulmam büyük şans.
I'm lucky to have you too.
Siz de yanımda olduğunuz için şanslıyım.
I was lucky to find you... where else could I have gone with these two?
Seni bulduğum için şanslıyım bu ikisiyle, başka nereye gidebilirdim ki?
- And I'm a very lucky man to have a son like you, mate.
Ve ben de senin gibi bir oğlum olduğu için çok şanslı bir adamım, dostum.
You're lucky I didn't have to post bail.
Allahtan kefalet ödemek zorunda kalmadım.
Not that you would have occasion to, but, if I were you, Lucky, I'd never go to Harlem.
Unutma Harlem'e gitmen gerekebilir..... ama yerinde olsam Lucky, bu aralar Harlem'e hiç uğramazdım.
I'm so lucky to have a friend like you, George.
Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım George.
You are just lucky that I have the resources and the people to do something about it.
Kaynaklarım olduğu için... ve bunun için birşeyler yapan insanlarım olduğu için şanslısın.
You and I have plenty of time to talk about it but Meleager's not that lucky.
Senin ve benim bununla ilgili konuşmak için çok zamanımız var, ama Meleager o kadar şanslı değil.
I'm so lucky to have you as a friend.
Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım.
You are a wonderful employee and I'm lucky to have you working for me.
Sen harika bir elemansın ve benim için çalıştığın için şanslıyım.
- All I know is I'm really lucky to have you for a friend.
- Bildiğim tek şey senin gibi bir arkadaşım olduğu için şanslıyım.
I guess I always felt lucky to have my mother just like you're lucky to have your father.
Anneme sahip olduğum için hep şanslı olduğumu düşünmüştüm sanırım, tıpkı senin babana sahip olduğun için şanslı olman gibi.
I've got this friend...,... and she told me we're lucky to have each other...,... you and me...,
Bir arkadaşım var, sen ve ben, birbirimize sahip olduğumuz için, şanslı olduğumuzu söylemişti,
I'm lucky to have met you.
Seni tanıdığım için şanslıyım.
I'm so lucky to have you.
Sana sahip olduğum için çok şanslıyım.
I think that if I were Joey and Bessie I would consider myself very lucky to have you in my life.
Joey ve Bessie'nin yerinde olsaydım hayatımda sen olduğun için kendimi çok şanslı sayardım. - Niye?
I am a damn good lawyer and you would be lucky to have me.
Ben iyi bir avukatım. Avukatın olursam şanslı olursun.
I'm so lucky to have a father like you.
Senin gibi bir babam olduğu için çok şanslıyım.
I think me daughter is lucky to have you.
Kızım seni bulduğu için çok şanslı.
I'm not even in the Justice League anymore. You're lucky to have me along.
Artık Adalet Birliğinde bile değilim... yanında olduğum için çok şanslısın...
And I am lucky to have you around.
Ve sen burada olduğun için çok şanslıyım.
SO FOR THOSE FEW DAYS THAT I'M LUCKY ENOUGH TO HAVE YOU,
Ve bunun özel olmasını istiyorum.
Well, then it's your lucky day... because she is a close personal friend of mine... and I was just talking to her a few minutes ago... on the phone, and she said that she'd be willing... to go horseback riding with you on the beach... and to have a candlelight dinner with you... and sit in a tub and drink champagne.
O zaman bu senin şanslı günün... çünkü o benim çok yakın bir arkadaşım... ve birkaç dakika önce onunla konuşuyordum... ve bana söyledi ki seninle sahilde... at sürmekten çok hoşlanırmış... ve mum ışığında akşam yemeğinden... ve banyoda şampanya içmekten.
You know, it's lucky for me I have you to tie my shoes.
Biliyorsun, ne şanslıyım ki ayakkabılarımı bağlamak için sen varsın.
- I'm so lucky to have you.
- Seninle olduğum için çok şanslıyım.
I have to tell you, being here with all of you in Event Room C I feel so lucky.
- Söylemek zorundayım ki, burada sizinle tören salonunda olduğum için.. .. çok şanslı hissediyorum.
With your dating habits, I knew that even if I was lucky enough to get a regular spot on your rotating schedule I would never have your attention long enough for you to fall in love with me.
Flört alışkanlıklarına bakınca, programında sabit bir yer edinsem bile ilgini, bana aşık olana kadar üzerimde tutamayacağımı biliyordum.
I would be lucky to have you.
Benim olursan, şanslıyım demektir.
Well, I just feel lucky to have the best lawyer in New York on my side, you know what I'm saying?
New York'un en iyi avukatı kendi tarafımda olduğu için... kendimi şanslı hissediyorum, ne dediğimi anlıyor musun?
Actually, it's lucky you're here, so I won't have to do it myself.
Aslında, burada olman bir şans, böylece bunu kendim yapmak zorunda kalmayacağım.
And may I say, sir, you are a very lucky fellow to have in your employ such a brave, faithful and heroic young lad.
Ve şunu söylemeliyim ki bayım, böylesine vefakar cesur ve kahraman bir çalışana sahip olduğun için çok şanslısın.
I'm lucky to have you.
Sana sahip olduğum için şanslıyım.
Forgive me for saying so, but I think the country's lucky to have her, don't you?
Bunu söylediğim için bağışlayın ama bu ülke kızım gibi birine sahip olduğu için şanslı, öyle değil mi?
I'm starving and I have yet to take a single bathroom break - - which, by the way, is why I'm dancing a little - - and you want me to run home, search through your nasties, and bring back your lucky'do-rag?
Açlıktan ölüyorum ve bir tuvalet arası vermem lazım, bu da sekiyor olmamın sebeplerinden birisi, sen ise benim eve koşup, eşyalarını karıştırıp, aralarından şanslı bandananı bulup, getirmemi mi istiyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]