I'm not leaving you here traducir turco
227 traducción paralela
I hadn't planned to, but you're here. You're not leaving.
Bunu planlamamıştım, ama buradasın ve gitmene izin vermiyorum.
You know I'm not leaving here until you're locked safely inside.
Kapıyı sıkıca kilitlemeden buradan ayrılmayacağımı biliyorsun.
I'm not leaving here until you've got sense enough to leave with me.
Aklın başına gelip de benimle gelene kadar buradan bir yere gitmem.
- I'm not leaving here unless it's with you.
- Burayı sensiz terketmiyorum.
You're the only father they've got. I'm not leaving here if I have to leave them in the lurch.
Elinde ölen her hasta için alın yazısı buymuş ya da başkasının hatasından diyor.
Look, I'm not leaving here until you tell me where I can find Darryl Revok.
Bak, bana Darryl Revok'u nerede bulacağımı söylemeden buradan gitmeyeceğim.
I'm not leaving you here.
- Seni burada bırakmayacağım.
My name is David "Boom-Boom" Addison from the Easy Credit Assurance Company and I'm not leaving until you come out here and sign us a cheque.
Benim adım David. Bombacı Addison kolay kredi sigorta şirketindenim ve sen bana bir çek yazmadan kapından asla ayrılmayacağım.
I'm not leaving here without you, my prince.
Siz olmadan asla, Prensim!
I'm leaving you here for a few minutes, so I'm trusting you not to touch anything.
Seni birkaç dakikalığına bırakıyorum. Hiçbir şeye dokunmayacağına güveniyorum.
I'm still not comfortable leaving you here alone.
Yine de, sizi burada yalnız bırakma fikrinden hoşnut değilim.
i'm leaving the bags right here,'cause i'm not playing bellboy, you know?
çantaları neden ben getiriyorum buraya bellboy olmaya gelmedim bunu bilin
No! I'm not leaving you here alone with them in the house.
Seni o ikisiyle bırakıp gitmem!
I'm not sure I like leaving you here.
Seni burada bırakmaya çekiniyorum.
- No, I'm not leaving you here!
- Seni burada bırakamam.
And I'm not leaving here until you tell me where I can find him.
Ve onu nerede bulacağımı bana söyleyene kadar burayı terk etmiyorum.
No. I'm talking to the right guy. and I'm not leaving here until you tell me an answer.
Hayır, doğru kişiyle konuşuyorum ve cevap alana kadar da gitmiyorum.
Now I'm not leaving here without the money... so you gotta go get it now!
Şimdi para olmadan buradan gitmiyorum o yüzden parayı hemen bulmalısın.
Well, I'm not leaving you here.
Buradaki herhangi birine eteğini verebilirsin. Evet ben de seni burada bırakmam.
I'm telling you we are not leaving him here!
- Onu burada bırakmayacağız dedim!
I'm not leaving you here!
Seni burada bırakmıyorum!
- Oh, no, I'm not leaving this room until... - Listen, we really need you out here.
Sana ihtiyacımız var.
I'm not leaving here until you help me.
Bana yardım edene kadar buradan ayrılmayacağım.
You better start trying because I'm not leaving here until we accomplish something.
Başlasan iyi olur çünkü bir şey başarana dek buradan gitmiyorum.
Maybe we can make the repairs, maybe we can't, but I'm not leaving you down here alone.
Belki onarımlarını yapabiliriz, belkide yapamayız, ama seni burada yalnız bırakmıyacağım.
I'm not leaving you here to be some raptors lunch.
Seni burada bir raptorun öğle yemeği olman için bırakmayacağım.
I'm not leaving you here.
Seni bırakmayacağım.
I'm not leaving you here!
Dur! Seni burada yalnız bırakamam.
If you're not here in five minutes I'm leaving
Beş dakika içinde gelmezsen, ben gidiyorum.
I'm not leaving you here by yourself, so forget it.
Seni burada yalnız bıramıyorum onun için unut gitsin.
Well... I guess you're not leaving me with much of a choice here.
Sanırım bunun için bana çok fazla seçenek bırakmadın.
I'm here, and I'm not leaving until you feel better.
Sen kendini iyi hissedene kadar buradayım ve hiçbir yere gitmiyorum.
I'm not leaving here without him. Earl, would you please get me Hector's file?
Onu almadan gitmem.
- and I'm not leaving here till you agree.
Sen evet diyene dek buradan gitmeyeceğim.
Alright look, I don't know what you have against me, but I'm not leaving here until I convince you to go out with me.
Pekala bak, neden bana karşısın bilmiyorum, ama benimle çıkmana ikna etmeden, burdan bir yere gitmiyorum
There must be someone else here besides you, and I'm not leaving without that
Senin dışında başkası yok mu burada. O fotoğraf olmadan gitmeyeceğim.
He knows I'm not leaving here without you.
Buradan sensiz ayrılmayacağımı biliyor.
- I'm not doing this on purpose. Are you staying here or leaving?
- Duracak mısınız, gidecek misiniz?
No, I'm not leaving you here.
- Hayır, seni burada bırakmıyorum!
Mark, come on, I'm not leaving you here.
Mark, hadi ama, seni burada bırakamam.
- I'm not leaving you here.
Seni burada bırakıp gitmem.
I'm not leaving here until you're back in that living room.
Sen oturma odasına dönmedikçe buradan ayrılmayacağım.
But the one about circumcised men? I'm not leaving here until you give me an answer.
Ama sünnetli erkeklerle ilgili sorumu cevaplamazsan... hiç bir yere gitmem.
I'm not leaving you here. Okay?
Seni burada bırakmayacağım, anladın mı?
If you don't want me here, I understand, but I'm not leaving until we talk.
Beni burada istemiyorsan, anlarım, ama konuşmadan gitmeyeceğim.
I'm not leaving you here alone with Dan!
Seni Dan ile asla yanlız bırakmam!
Look, I - - you know, I'm not sure I'm comfortable leaving you guys here alone.
Bak, ben, yani, sizi tek başınıza bırakmaktan rahatsızım.
I'm not leaving you here.
Seni burada bırakmıyorum.
I'm not leaving here without it, you understand?
Onsuz buradan ayrılmayacağım, anladın mı?
I'm not leaving you. But we cannot stay here.
Seni yalnız bırakmayacağım, ama burada kalamayız.
I'm not leaving here until I get you to go out with me.
Benimle çıkmak için elde edene kadar burada bırakmıyorum.