I'm not there traducir turco
7,767 traducción paralela
Yeah, just after my run-in with Blue Man Group, I still feel a little banged up, and I'm just worried I'm not gonna be much help out there. So...
Evet, mavi adamla karşılaşmamdan sonra hâlâ biraz yorgun hissediyorum ve orada fazla yardım edemeyeceğim konusunda endişeleniyorum.
And if you see me someplace I'm not supposed to be, I'm not there.
Ve beni olmamam gereken bir yerde görürsen orada değilimdir.
( SCOFFS ) I'm not sure there's enough ink in the whole of New York - to complete that request.
Bu isteğini karşılamak için New York'ta yeteri kadar mürekkep olduğunu sanmıyorum.
Now, if I'm not there by your side in 20 minutes...
Önemli olan bu. - 20 dakika içinde orada olmazsam gitmeni istiyorum.
If I'm not there by that time... there isn't anything you can do to stop that from happening.
Eğer zamanında orada olmazsam bu konuda yapabileceğin bir şey yok demektir.
Okay, I'm so sorry I'm not there for this.
- Bunun için orada olamadığıma üzgünüm.
"Hey there, anxiety, I'm not going to let you rule me."
"Merhaba korkularım, beni yönetmenize izin vermeyeceğim" demiyorsun.
" So there I was, not knowing what to believe.
Ben de oradaydım ve neye inanacağımı bilmiyordum.
Your contacts have not panned out, so I started following Rogelio because I thought there was a chance he might know someone famous.
Senin bağlantıların işe yaramadı, ben de Rogelio'yu takip etmeye başladım çünkü onun ünlü birini tanıyor olma ihtimalini düşündüm.
Well, I guess I'm just not there yet.
Sanırım daha oraya gelmedik.
I'm just not there yet.
Sadece henüz hazır değilim.
There's not a single relationship predicament that I haven't been exposed to.
Hiç maruz kalmadığım tek bir ilişki çıkmazı yok.
I always will, but there's not this devastating hole inside me.
Her zaman seveceğim ama bu defa içimdeki o yıkıcı boşluk yok. Bir hayatım var.
but if there's one thing I learned in business school, it's if you don't see it, it doesn't exist.
Bu "Bize yardım edin" diyen bir not ama işletmede öğrendiğim bir şey varsa o da eğer sen görmüyorsan öyle bir şey yoktur.
Has anyone noticed I'm not there?
Orada olmadığımı fark eden oldu mu?
I could go there, but I'm not sure you wanna go there with me.
Ben oraya girerim ama senin de benle girmek isteyeceğinden emin değilim.
BRANDO : "I don't know if I'm gonna get there with you, but I am not afraid tonight."
"Oraya sizinle çıkabilir miyim bilmem." "Ama bu akşam korkmuyorum."
Do they shave you down there before they tape that little wire onto you? I'm not wearing a wire.
Senin üzerine onlar bant önce o küçük tel onlar aşağı orada tıraş mı?
There's not much here to go off, i'm afraid, I mean, aside from the injuries probably sustained from trying to hike Through a forest in the dark.
Fazla bir şey de yok maalesef, tabii karanlıkta ormanda koşmasıyla oluşan kırık ve kesikleri bir kenara koyarsak.
I'm not going there.
Oraya gitmiyorum ki. Yalan söyledim.
Yeah, not yet, but I'm sure you could get me there.
Daha sertleşmedim ama dışarıda halledersin artık.
Look, I'm not gonna talk about my shitty story, Malcolm, because there's always someone who's had it worse, - someone's life who is ruined worse.
O boktan hikâyemi anlatmayacağım Malcolm çünkü daima senden daha beter durumda biri vardır hayatı seninkinden daha çok mahvolan.
Hey, do not go knocking on strangers'doors until I'm there. Do you hear me?
Ben gelene kadar kimsenin kapısını çalma.
I'm not getting in there until you tell me what it is I'm looking for.
Ne aradığımı söyleyene kadar oraya girmiyorum.
I know, and if there was something to tell you, I would, but there's not, OK?
Biliyorum, ve sana söylenecek bir şey olsaydı söylerdim ama yok, tamam mı?
I'm not going back there, dead or not dead.
Ölü ya da diri dönmem oraya.
It's like he's changing Right before me and i'm not there to help him.
Sanki değişiyor gibi gözlerimin önünde ama ben ona yardımcı olmak için yanında değilim.
Or worse... it's because i'm not there to help him.
Ya da daha kötüsü ona yardım etmek için yanında olamadığımdan değişiyor.
Well, you know, that's a tricky one because I can go there and see him, but that's not the problem.
Önemli olan kısım bu işte. Çünkü oraya gidip onu görebilirim, sorun olmaz.
There's no need to - I'm not having it.
Buna gerek yok... - Buna katlanamam.
I wonder, is there a medical explanation for that, or is it just people stupidly repeating old behavior and not realizing it?
Acaba bunun tıbbi bir açıklaması var mı yoksa insanlar mı eski davranışlarını aptalca tekrar edip de farkına varmıyor?
I'm sorry to spring it on you like that, mate, but, uh, now I have it on good authority that something ill-natured is circling you like a pack of wolves, and I'm not just gonna sit there and wait for it to attack.
Böyle aniden söylediğim için kusura bakma dostum ama kötü bir şeyin kurt sürüsü gibi etrafını sardığını güvenilir bir kaynaktan öğrendim. Burada oturup saldırmasını bekleyecek değilim.
I'm sure there's plenty of apologies to go around, but to be honest with you, I'm not interested in who was right or wrong anymore.
Dilenecek özürler olduğuna eminim ama dürüst olmak gerekirse, artık kim haklıydı kim haksızdı ilgilenmiyorum.
I'm not allowed to be out there anymore, okay?
Aramama izin vermiyorlar.
She may be going there, but I'm not.
Bu okuluma gidebilir ama ben gitmiyorum.
[indistinct chatter over walkie-talkie] I'm guessing that's not there in 2043.
Sanırım 2043'te orada o yoktu.
- I'm not going in there.
- Oraya girmeyeceğim.
I'm telling you, it's not there.
Diyorum işte, yerinde değil.
I'm going. It's not like there's any food here.
Gideyim, zaten ne yiyeceğim ki burada?
Again, not really loving what I'm hearing, there.
Duyduğum sesten hoşlanmadım.
It there is an unsub box that hasn't been checked, I'm not finding it.
Şüpheliyle ortak olmayan bir noktası varsa da bulamadım.
I'm alive. And..... there's sun and there's sky and there's grass. I'm not sick.
Yaşıyorum ve güneş, gökyüzü ve çimler var.
I'm not... there's no rush.
Acelesi yok.
- No, I'm not letting you go there alone.
- Oraya yalnız gitmene izin vermem.
There is nothing I'm afraid of. Not even God.
Tanrı'dan bile korkum yok.
Well, given the dangers we face and the possibility that I may not return, there's one favor I'll be bold enough to request. A kiss.
Yüzleşeceğimiz tehlikeyi ve dönmeme ihtimalimi göz önünde tutarsak sanırım bir iyilik yani öpücük isteyecek kadar cüretkar olabilirim.
I'll be honest, beyond accessing legal council... there's not much more we can really do.
Dürüst olacağım, yasal danışmanlık dışında yapabileceğimiz başka bir şey yok.
And if I get stopped at the airport, the US Embassy will... get involved, and I will face the consequences there... but one thing I can not do is be caught here.
Havaalanında durdururlarsa işe ABD Büyükelçiliği müdahale eder, işin sonuçlarıyla orada yüzleşirim ama yapamayacağım bir şey varsa o da burada yakalanmak.
They won't budge, and I'm not welcome back there anymore.
Kararlarından geri dönmüyorlar. Beni de artık orada istemiyorlar.
There's a framed poster of G. Love Special Sauce. I shit you not.
G. Love Special Sauce'un çerçeveli posteri var, yalanım yok bak.
I'm not sure, there are two possibilities.
Emin değilim, İki olasılık var.
i'm not there yet 26
i'm not sure 2759
i'm not 8792
i'm not perfect 83
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not sure 2759
i'm not 8792
i'm not perfect 83
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not crazy 409
i'm not gonna lie 224
i'm not lying to you 65
i'm not ready 311
i'm not stupid 389
i'm not angry 208
i'm not afraid anymore 37
i'm not leaving 338
i'm not here 238
i'm not going to make it 18
i'm not gonna lie 224
i'm not lying to you 65
i'm not ready 311
i'm not stupid 389
i'm not angry 208
i'm not afraid anymore 37
i'm not leaving 338
i'm not here 238
i'm not going to make it 18