English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I'm praying

I'm praying traducir turco

545 traducción paralela
I never thought I'd see the day when I'd be praying for the sight of his ugly mug.
Onun çirkin yüzünü görmek için dua edeceğim günü göreceğimi sanmazdım.
I'm praying.
Dua ediyorum.
He will get it! I'm praying he will.
Erteleyecek, dua ediyorum.
I just thought we ought to have a reverend along'cause there's gonna be some praying'done.
Sadece yanımızda bir vaiz olmalı diye düşündüm çünkü dua etmek gerekecek.
I'm not praying tonight.
Bu gece dua etmiyorum.
Dear Father in Heaven, I'm not a praying man, but if you're up there and you can hear me, show me the way.
Cennetteki Baba'mız dua eden biri değilim ama oradaysan ve beni duyuyorsan bana bir çıkış yolu göster.
I was kicking on the first down and praying for a break.
Şansımı deniyordum ve işe yaraması için dua ediyordum.
'Course, I know there's praying and all that... but if I don't take what's coming to me as chances, I'm finished.
Biliyorum, dualara da sığınabilirdim. Ama fırsatları değerlendirmezsem, mahvolurum.
I've been praying I'd wake up and find we hadn't done it yet.
Uyandığımızda hiçbir şeyin henüz yaşanmamış olması için dua edeceğim.
I'm not only inviting ambush, I'm praying for it.
Pusuya davetiye çıkarmakla kalmıyorum Olması için dua ediyorum.
I found myself in a candlelit place, as though praying to Buddha
Ama sonra... Lambayı yüzüme çevirdi. Lamba mı?
Wherein my letters, praying on his side, because I knew the man, were slighted off.
Oysa tanıdığım olduğunu yazmış, onu korumanı istemiştim senden. Kulak asmadın mektuplarıma.
I don't know how I'm going to live in this pain and longing, and I'm praying to God all the time that he won't be hard.
Bu acıyla ve hasretle nasıl yaşarım bilmiyorum... ve Tanrı'ya bana karşı acımasız olmaması için sürekli dua ediyorum.
And I'm just praying it don't go into lung fever.
Ve dua ediyorum inşallah akciğerlere sirayet etmez.
Gus is a good man. I'm praying for him.
Onun için dua ediyorum.
I'm praying.
Ediyorum.
I know you're trying to help, and I appreciate it... but if I started praying now I'd feel like a hypocrite.
Yardım etmeye çalıştığını biliyorum ve minnettarım... ama şimdi dua etmeye başlarsam kendimi ikiyüzlü hissedeceğim.
I'm praying, Primo.
Dua ediyorum.
I'm praying for it!
Bunun için dua ediyorum.
I'm praying for a miracle.
Bir mucize olmasını bekliyorum.
I'll be praying when the curtain rises.
Perde kalkarken dua ediyor olacağım.
I'll be standing here, praying.
Teşekkür ederim bayım.
I've been so miserable I've even considered praying some more.
O kadar sefil durumdaydım ki daha fazla dua etmeyi düşünüyordum.
And I'm praying that it lifts.
Kalkması için dua ediyorum.
- Were you praying when I came in?
- Geldiğimde dua mı ediyordun?
And I started praying or something.
Dua etmeye başladım.
Wolves chased me ; I fled to the lake, praying they wouldn't follow.
Kurtlar kovaladı beni ; bende takip etmemeleri için, dua ederek, göle kaçtım.
- I'm praying for you, honey.
- Ediyorum, yavrum.
I'm praying for us all.
Hepimiz için dua ediyorum.
I'm praying for you too, honey.
Senin için de, yavrum.
But I'm here to tell you, you need a praying place.
Ama söylüyorum, sizin korkacak birşeye ihtiyacınız var.
I didn't hear you praying, Little George.
Dua ettiğini duymadım George.
So I tell the cabinet... that you're trusting in radar and praying to God... right?
Dolayısıyla kabineye radara güvendiğini ve... Tanrı'ya dua ettiğini söyleyeceğim, tamam mı?
I'm trusting in God and praying for radar.
Tanrı'ya güveniyorum ve radar için dua ediyorum.
I'm praying for Johan.
Johan için dua ediyorum.
I'm thinking of those pilots waiting to land, flying blind in that muck and circling in holding patterns praying to God some overworked, underpaid controller doesn't have another plane on the same course.
Ben bu havada kör uçan, inmeyi bekleyen daha az para alan bir pilotla aynı rotada olmamak için Tanrı'ya dua eden zavallı pilotları düşünüyorum.
I'm putting you in charge of praying.
Evet, Peder. Sizi dua etmekle görevlendiriyorum.
Don't know if you're a religious man, but if I were you, at two o'clock I'd start praying for my job!
Dindar biri misin, bilmiyorum ama, yerinde olsam, saat ikide işim için dua etmeye başlardım!
I'm praying for that, and when it happens the corporal will -
Bunun için dua edip duruyorum, ayrıca bulurlarsa onbaşı icabına baka....
No, Sire. For once, it wasn't me. I was here, praying.
Hayır efendim ben bu sefer gerçekten bir şey yapmadım..
I stand here before the citizens of our nation, praying for world peace and our national progress, in solemn tribute to those who perished.
Ben milletimizin vatandaşlarından önce burada duruyor, dünya barışı ve ulusal ilerleme için dua ediyorum. Ciddi kayıplarımız var.
Down on my knees and praying, I'm down on my knees and praying...
Dizlerime çöktüm ve dua ediyorum. Dizlerime çöktüm ve dua ediyorum.
Tell them I'm out. Say I'm praying or something. - The town is here.
Burada olmadığımı söyleyin, ya da dua falan ettiğimi.
I'm just praying that they have it.
Onlarda bulunması için sadece dua ediyorum.
In the end, I even started praying.
Sonunda, dua etmeye bile başladım.
No, I'm usually pretty busy... at the monastery, praying with the other monks.
Hayır, genelde manastırda, diğer rahiplerle birlikte dua ederim.
I got a blind date And I'm praying
Randevum var Dua ediyorum
Praying? No, you're gonna be Red and Blue Squadrons, and I'm gonna be Green and Yellow.
Sen Kırmızı ve Mavi Bölükler olcaksın ve ben Yeşil ve Sarı olacağım.
I'm praying, master.
- Dua ediyorum efendim.
I'm confident that Juan will come, I'm praying every day to my St. Anthony
Şüphem yok, yarın Juan gelecek. Her gün Aziz Antonio'ma dua ediyorum.
Don't bother me, I'm praying :
Rahatsız etme beni, dua ediyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]