I'm right there with you traducir turco
242 traducción paralela
The doctors say now that with time and the right treatment there is every chance I'll see again. See you again.
Doktorlar, zamanla ve doğru tedaviyle tekrar görme şansım olacağını söylüyor..
And if you did, this county would need a new sheriff... because I'd be right there digging with you.
O zaman kasabanın yeni bir şerife ihtiyacı olurdu... çünkü ben de seninle beraber kazmaya başlardım.
- I give you my word, if I do, Daughter, I'll take you right out of there with me.
- Şunu iyi bil kızım, oradan seni de yanımda çıkarırım.
Now, if Dave gets you home before I get there, I want you to sit in the car and wait with him, all right? - Gee, Sis.
Dave, seni ben gelmeden önce bırakırsa arabada oturup, onunla birlikte beklemeni istiyorum, tamam mı?
Go to the dirtiest little corner of the world, I'll be there, right behind you, with a rope in my hand.
Dünyanın en ücra köşesine de gitseniz orada, sizin arkanızda olacağım.
You put me in a room with a possible double agent, let me ask him a couple of questions and I could tell you right there, whether he was a spy or not.
Beni çift taraflı bir ajanla aynı odaya koy, ona birkaç soru sorayım hemen orada çift taraflı mı oynuyor anlarım.
You see, there's a party in my apartment right now, and I should be there, but I walked out with Brubaker.
Orada olmalıydım. Ama Brubaker'la çıkıp gittim. Ama nedense umurumda değil.
There's something I can check out with you right now, if you don't mind.
Sakıncası yoksa, tam şu anda size soracağım bir şey var.
Act as if I'm right there with you.
Senin yanındaymışım gibi davran.
I'm gonna come right back up there with you.
Ben de hemen geleceğim.
There you see, I'm no-good and I don't have the right to drag you with me along the endless chain of talking - and rotting
Görüyorsun, ben işe yaramaz biriyim ve seni kendimle birlikte... sonu gelmeyen konuşmalara ve çürümeye sürüklemeye... hakkım yok.
I'll be right there with you.
Yanında olacağım.
I thought you were right there with us.
Seninde yanımızda olduğunu zannetdim.
You know, I swear, man, I will be one happy fool when we open our own business right here in our neighborhood. I swear to God, I will be the first in line to spend what little money I got. Be right there with you, man.
Bakın, size yemin ediyorum şurada, kendi mahallemizde bizimkilerden biri iş kursun,... Tanrı şahidim olsun kuyruğa ilk ben girerim olan bütün paramı harcarım.
I'm right there with you, Pete.
Bu hususta beraberiz Pete. Harry!
I'll be right there with you.
Orada seninle olacağım.
You're probably wondering why I'm still here. You'll make me the most famous fisherman ever. Right up there with that the the bald guy in the cable fishing show.
tamam balık, muhtemelen neden hala burada olduğumu merak ediyorsun beni dünyanın en meşhur balıkçısı yapacaksın balıkçılık programındaki o kel adamla birlikte
Back there with Beast and Morph, do you think I did the right thing?
Orada Beast ve Morph konusunda sence doğru mu yaptım?
I'm gonna go down there with you right now.
Şimdi oraya beraber gidiyoruz.
Charlie, i need you on the bench, + coaching right there with me.
Charlie, senin bana yedek kulübesinde yardım etmeni istiyorum.
I will, Iolaus, right there with you.
Öyle yapacağım Iolaus, seninle beraber.
Hey, believe me, if I had been with you there in Barcelona you'd be polishing that medal right now.
İnana bana, Barcelona'da yanında olsaydım, şu anda altın madalyanı parlatıyor olurdun.
I am right with you, Doc... there is our registered wner.
Hemen yanındayım Doktor... İşte kayıtlı yazılım sahibi. Platt.
Yeah, I'm right there with you.
Evet, aynen.
I realized right then and there, you just don't fool around with the Vietcongs.
Hemen oracıkta anladım ki bu Vietkongla oyun olmaz.
Nina, I slept for months in this apartment with you and Vince right there.
- Nina, sen ve Vince, hemen o odadayken ben bu evde aylarca kaldım.
'Cause I'm thinking that if, uh- - lt somebody went into this place right here... and did, you know, a little bump and grind tor the good old boys, they could, uh- - they could probably walk out ot there with that amount ot money in their pocket.
Düşünüyorum da eğer... Biri şuradaki şu yere girse ve biraz, şey, yaşlı adamcıklar için birkaç parça giysi çıkarsa, belki de yeterli parayla çıkabilir.
So I'm gonna prove to you that there is no such thing as someone who is psychic, and that with the most minimal training and the right set of buzzwords, anyone can appear to be psychic.
Aman tanrım! Diğer haber : bir yöre sakini lotoyu tutturdu. Şanslı Quahog sakini Dale Robinson büyük ikramiyeyi...
I'm supposed to teach you self-reliance, but I can't leave you out there to fight alone. To hell with what's right. I'm ready to back you up.
Sana kendi başının çaresine bakmanı öğretmem gerekirdi ama seni burada tek başına dövüşmeye terk edemem.
I just haven't been with a guy in so long and sometimes you're looking for something and it's right there in front of you, sipping coffee...
Çok uzun zamandır bir erkekle birlikte olmadım. Bazen bir şey ararsın ve aslında onun tam önünde kahvesini yudumladığını görmezsin ya...
But then you were born, right away I knew there was something wrong with you, different, evil.
Ama sen doğduğunda hemen sende bir sorun olduğunu anladım ; farklı, kötü.
I'll be right there with you.
Ben seninle olacağım.
I'm talking about... Y-You're... There isn't a guy in Union County who wouldn't give his left nut... to be with Kate, all right?
Bu kasabada Kate ile birlikte olmak istemeyen bir tek erkek bile yoktur.
I'm sure that right now, there's nowhere else I'd rather be than here with you.
Şu anda başka bir yerde başka biriyle olmak istemediğimden.
But I'll be right there with you.
Ama ben de yanında olacağım.
And I was right there with you.
Ben de yanı başındaydım.
That means I'm stuck with : "So we were watching you in there and you were sitting right here."
Yani ben de "Seni orada izliyorduk ama sen yanımızda oturuyordun." diyeceğim.
I will be right there with you.
Yanında olacağım.
I mean, I'll be right there with you.
Senin yanında olacağım.
If we had more time, I'd enjoy trading barbs with you, but right now, there's a more pressing concern- - your life.
Eğer biraz daha zamanım olsa, sizinle atışmak hoşuma gidecekti, ama şu anda yaşamınızla ilgili endişe - - ağır basmakta.
Well, Your Honor, I didn't do anything to get myself here... that you wouldn't have done or anybody else... who had to go through what I went through with that little shit right there. Oh, my God! You head-knockin'...
Şurada gördüğünüz pislikle yaşadıklarımdan sonra sizin ya da herhangi başka birinin yapmayacağı bir şey yapmadım Sayın Yargıç.
Look how far you've come. I'll be right there with you.
Bunun yanında, baksana ne kadar yol katettin ve ben de yanında olacağım.
Honey, I'm so sorry that I can't be there with you right now.
Tatlım, şu an yanında olamadığım için çok üzgünüm.
Oh, honey, I'm right there with you.
Balım, seninle aynı fikirdeyim.
What I want you to do is stay with that guy right there while I look for another way out.
Sen o adamla birlikte kal ben başka bir çıkış yolu arayacağım.
I am right there with you.
Ben de aynı durumdayım.
You put me in a room with a possible double agent, let me ask him a couple of questions, and I could tell you right there whether he was a spy or not.
Beni çift taraflı bir ajanla aynı odaya koy, ona birkaç soru sorayım hemen orada çift taraflı mı oynuyor anlarım.
You know. This might not be the right time but I'm wondering if there's any chance you might want to have you know. A meal or drink or something with me?
Şey, uygun bir zaman olmayabilir ama merak ediyordum, acaba benimle bir yemek, içki ya da başka bir şey için fırsatınız var mı?
All right, Anne Marie, I'm right there with you.
Tamam, Anne Marie, tam yanındayım.
I'm right there with you.
Orada seninleyim.
I'm right there with you.
Aynı fikirdeyim.