I'm the owner traducir turco
745 traducción paralela
- The apartment building that you want... I'm here as a representative for the owner.
Eunha Yurt Binası sahibinin temsilcisiyim.
Now listen, I've just made an appointment for you for a tryout... with Mr. Simpson, the owner of the Silver Sandal.
Az önce Silver Sandal'ın sahibi Bay Simpson'dan sizin için bir randevu aldım. Dinleyin. - Silver Sandal mı?
Eight feet away from where I'm sitting, right here... there's enough gold to make me sole owner and proprietor... of a pub as big as the Crystal Palace.
Üç metre ötemde... beni, Crystal Palace kadar büyük bir pubın... tek sahibi yapmaya yetecek altın duruyor.
"We will assume full management of the Colorado Lode" which I repeat, Mrs. Kane, you are the sole owner.
- Kes şunu, Jim. Colorado Lode'un işletilmesi tarafımıza aittir. ... Tekrar ediyorum, Bayan Kane, tek sahibi sizsiniz.
"I'm going to speak to the owner about that item in the corner."
Dükkanın sahibiyle konuşacağım şu köşede.
But I'm here to protect the interests of the small owner.
Fakat ben, küçük kaynak sahiplerini temsil ediyorum.
Therefore, I am compelled to rule that the defendant, the Great Star Mining Company is legally the owner of the lands preempted.
Bu nedenle, davalı Great Star Madencilik Şirketi'nin bu arazilerin yasal sahibi olduğunu hükme bağladım.
I thought the owner had forgotten it.
Sahibinin unuttuğunu sandım.
You think I'd have got this place for the price I did if the first owner hadn't gambled and lost the whole works to the bank?
Buranın ilk sahibi kumar yüzünden iflas edip bankalara borçlanmasaydı, bu kadar ucuza ben burayı nasıl alırdım sanıyorsun?
I suppose you've got permission of the owner, sir?
- Umarım buna izniniz vardır, efendim?
I'm the legal owner of this property.
Bu evlerin yasal sahibi benim.
But I'm afraid you won't meet Mr. Denmark, the owner.
Ama korkarım ev sahibi Bay Denmark ile tanışamayacaksınız.
Well, I'm trying to get him to split the property up between you four boys... so that he won't be the sole owner.
Şimdi araziyi dört oğlunla aranda paylaşmanı istiyorum. Böylece tek sahibi olmayacak.
"I'm not as rich as you think, I'm the owner of four small shops only...."
" Düşündüğün kadar zengin değilim yalnızca dört küçük dükkanın sahibiyim...'
I'm the mother of the business, not just the owner of the property
Ben sadece mülk sahibi değil, aynı zamanda bu işi çekip çevirenim.
But wait... I'll ask the owner.
Durun bekleyin.Ev sahibine sorayım..
I'm looking for the owner of the mercantile.
Dükkanın sahibini arıyordum.
I'm the owner.
Benim.
I wrote a letter to Sam Brewster, the owner, an old buddy of mine.
Sahibi Sam Brewster'a mektup yazdım. Eski dostumdur.
They tell me you're the owner, I guess you can do what you like.
Sahibinin sen olduğunu bana söylediler, sanırım dilediğinizi yapabilirsiniz.
I'm a public servant, not the owner of a successful construction company.
Ben bir kamu görevlisiyim, başarılı bir inşaat şirketinin sahibi değil.
I'm not an owner,'Tis the fault of Voltaire ;
# Bir şeyim yok, Kabahat Voltaire'de ; #
Yes, I'm the owner of Jeanette's Dress Shop.
Evet, Jeanett'in Giysi Dükkanının sahibi benim.
I'm Mrs. Manning, the owner.
Ben Bayan Manning, sahibiyim.
Well, we went round to Alfie's and after a bit of an up and a downer, he admits this fellow's the owner of that new Anglia I stole.
Evet... Alfie'nin yerine gittik, onu biraz hırpaladık ve gelen adamın çaldığım Anglia'nın sahibi olduğunu söyledi.
She thinks I'm the owner.
Buranın sahibi olduğumu düşünüyor.
I made a deal with the owner so i could practice after the place closed. I haven't been to the movies in years.
Burada asla düzeltme fırsatı bulamadığımız bazı gülünç şeyleri düşünüyordum.
At fifteen I was a mechanic at the Laborde Garage and now I'm the owner.
15'imdeyken Laborde Garage'da çalışırdım. Şimdi ise dükkanın sahibiyim.
I'm going to turn my back and I want the owner of that insidious instrument to place it on the ground behind me.
Arkamı döneceğim... ve tehlikeli aletin sahibinin... onu hemen arkamda yere bırakmasını istiyorum.
Then the owner came... I ran away.
Lokanta sahibi bana sarkıntılık edince oradan ayrıldım.
'I highly recommend the owner of this document, the son of a good friend.'
Bu belgeyi getiren iyi bir arkadaşımın oğludur, İşe alınmasını rica ederim..'
But when the tiny man repeated the trick a few times the cafe owner said : "I've had it, I'll get a tough guy to beat up this tiny man if he comes back"
Ancak çelimsiz adam aynı numarayı birkaç defa daha yinelediği zaman kafe sahibi şöyle demiş : "Artık burama geldi, bir dahaki sefere geldiğinde bu çelimsizi pataklaması için güçlü bir adam tutacağım"
I hope the owner of this place is as discreet as he looks, darling.
Umarım buranın sahibi göründüğü kadar naziktir sevgilim.
I'm looking for the owner of that horse.
O atın sahibini arıyorum.
- Director, I'm the café owner.
- Yönetmen, ben kafenin sahibiyim.
I'm the legal owner of that bull.
Yasal olarak o boğanın sahibiyim.
You are the owner, I presume?
Sanırım, o oda sizin. Adım Fletcher, Profesör Fletcher.
Alright, I'll talk to the owner. - Shall I come with you?
Peki, ben mülk sahibiyle bir konuşayım.
I understand that you are the new owner of the Douglas car.
Anladığım kadarıyla Douglas'ın arabasının yeni sahibisiniz.
- I'm gonna see the new owner later.
- Sonra yeni sahibini görmeye gideceğim.
I'm the owner of the factory.
Aslında o fabrikanın patronu benim.
Let me through I'm the owner of the gallery.
- Bırak geçeyim ben galerinin sahibiyim.
I'm the owner of this antique tavern Monmouth Valley, New York State.
New York'ta Monmouth vadisindeki, bu antika tavernanın sahibiyim.
I'm the owner.
Ev sahibi benim.
Owner? No. I'm from the police.
Hayır, polisim.
- I'm sorry, the owner is absent.
Maalesef evde yok.
I remember that my brother-in-law, husband of my Lena sister, Owner of house when she left in the morning after. Kristallnacht, Reichs Kristallnacht, Crystal night, as vocês says, it was of train for the office in the center e enters the stations of Savignyplatz e Zoologischer Garten it had a synagog e it saw that it was catching fire.
Kızkardeşimin Lena'nın eşi, Reichskristallnacht "kırık camlar gecesi" sabahında banliyö treniyle ofisine giderken Savignyplatz ve Botanik bahçesi arasındaki sinagogun alevler içinde olduğunu görünce "Kulturschande." diye mırıldanmış.
Business is doing well, but I'm still only the owner of a whorehouse.
İşler yolunda, fakat hala elimde sadece bir tane genelev var.
I still had some remnant of regard for you. as the owner of the stamp album, but your envious outbursts set me against you.
Albumün sahibi olduğun için sana halen biraz saygım var, fakat kıskançlık krizlerin beni karşına geçmeye zorluyor.
After all, I'm the owner of the stamp album, and I won't lend it to you again.
Herşeyden önce ben pul albümünün sahibiyim, ve onu bir daha sana ödünç vermeyeceğim.
I'm looking for the owner of these shoes.
Bu ayakkabıların sahibini arıyorum.
i'm the devil 24
i'm the boss 113
i'm there 209
i'm the king of the world 16
i'm the queen 23
i'm the lucky one 30
i'm the best man 19
i'm the one who's sorry 33
i'm the only one 38
i'm there for you 31
i'm the boss 113
i'm there 209
i'm the king of the world 16
i'm the queen 23
i'm the lucky one 30
i'm the best man 19
i'm the one who's sorry 33
i'm the only one 38
i'm there for you 31