English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I'm walking

I'm walking traducir turco

3,281 traducción paralela
Well, the other night will and I were up late, we were having some wine, talking about some of the cases we've worked on, and at one point, I said I felt like there was no end to all the monsters walking around, and...
Geçen gece Will ile geç saatlerde oturup şarap içip sohbet ediyor ve üzerinde çalıştığımız davalardan bahsediyorduk ve ben bir ara etrafımızda dolaşan canavarlardan kurtulma şansımız olmadığından bahsediyordum ve...
I'm sorry... But even though we do share the same room, I'd like for you to be more cautious about changing your clothes and walking around in just your underwear from now on.
Özür dilerim, biz bir odayı paylaşıyor olabiliriz ama, bundan sonra üstünü değiştirirken yada sadece iç çamaşırınla dolaşman falan...
Schmidt. I'm walking as fast as I can!
- Gidebildiğim kadar hızlı gidiyorum.
Yeah, she has us walking down the aisle, but... I broke up with Sean, like, three months ago.
Bizi evlendirmek istiyor ama üç ay önce falan Sean'dan ayrıldım.
I mean, the Commanding General of the Monroe militia, walking in here?
Demek istediğim, Monroe güçlerinin Baş Komutanı buralarda mı dolaşıyor?
And I'm walking to the "C" s.
- Ben de "H" harfine yürüyorum.
Listen, nobody is going anywhere until I figure out what we're walking into.
Dinleyin, ben nasıl bir işte bulaştığımızı çözmeden kimse bir yere gitmiyor.
"Whether it's 2 strikes and 2 balls or 2 strikes and 3 balls, I plan on getting hit and walking to first base, so just call the play."
"İster 3 top 2 ıska, isterse 2 top 2 ıska olsun, ne de olsa ıskalayacağım sonuçta, hadi top oynayalım".
I bought it because it was pretty while walking on the street.
Yolda yürürken, sevimli olduğu için aldım bunu.
I bought it because it was pretty while walking on the street.
Sokakta yürürken, sevimli olduğu için aldım bunu..
I'm walking, mommy. You are, baby!
Yürüyorsun, bebeğim.
I'm not walking away with half now.
Artık yarısıyla gitmeyi kabul etmiyorum.
Well, then, I'm getting off this minibus and I am walking or riding a puma or even in extremis, for the first time in my life using a taxi man because I have to get home!
Peki, o zaman, minibüssüz gidiyorum ve yürüyorum ya da, puma gibi koşuyorum ya da acil durum olduğu için ilk defa taksi kullanacağım. Çünkü, eve gitmem gerekiyor!
Maybe I'm walking around with a scrotum full of duds.
Belki de ben, elbiselere bürünmüş bir testis etrafında yürüyorumdur.
Why are you walking so fast? I'm not walking that fast.
Neden bu kadar hızlı yürüyorsun?
I'm just walking at the speed a young man walks at.
Hiç de hızlı yürümüyorum. Genç bir erkeğin yürüyeceği hızda yürüyorum.
I mean, I don't know how you're walking around with this many eggs.
Bu kadar yumurtayla ortalıkta nasıl dolaşıyorsun anlamadım.
Dad, look, I'm walking on the wall around the lion pit.
Baba bak aslan çukurunun duvarında yürüyorum.
Dad, I'm walking on my hands, and the lions think they're gonna eat me!
Baba ellerimin üzerindeyim ve aslan beni yiyecek.
♪ I'm walking on sunshine ♪
# Gün ışığında yürüyorum #
All I remember is that I was walking past Northam Campus on my way to Catherine's, okay?
Tek hatırladığım Northam Kampüsü'nden Catherine'in evine doğru yürüdüğüm.
I think you mean... "who" are we walking on.
Sanırım "kimin" üzerinde yürüyoruz demek istedin.
I walked this path more than a thousand times... but now that I'm walking with you it seems like a different path.
Bu yoldan binlerce kez gelip gitmişimdir. Seninle birlikte yürüyünce sanki başka bir yolmuş gibi görünüyor.
Anyone messes with me when I'm driving or walking down the street, whatever. Bamo!
Araba kullanırken ya da yolda yürürken kim benimle uğraşırsa güm!
I'll be walking around here in the meantime.
Ben etrafa bir göz atacağım.
When I put you away, it will be for so long, next time you come out, you'll be walking on fucking sticks.
Seni öylesine uzun süreliğine ortadan kaldıracağım ki dışarı çıktığında elinde bastonla dolaşıyor olacaksın.
Even when I'm in editing you remember that feeling that you had when you were walking around and shooting in that set.
Montajdayken bile o sette dolaşıp çekim yaptığınız zamanki o duyguyu hatırlıyorsunuz.
I can remember walking in and just being like... You know, just stunned.
İçeri girdiğimi ve girer girmez donup kaldığımı hatırlıyorum.
No, I'm indicting the succubus that body-snatched your soul and is walking around in your clothes today.
Hayır seni, bedenini ele geçirip senin giysilerinle,... ortada dolaşan bir ifrit * olmakla suçluyorum.
I'm not walking her out.
Ben çıkarmam.
Oh, I... I'm sorry about walking in uninvited before.
Biraz önce davetsiz olarak girdiğim için özür dilerim.
Hey, I'm walking here, man.
Şurada yürüyoruz lan.
I just kept walking. Forgive me.
Yürümeye dalmışım bağışlayın.
Oh, I miss you when I'm walking, when I'm crying, when...
Seni özlüyorum yürürken, ağlarken
I'm walking back to it right now.
Buradan ayrılamam.
I'm walking towards the fridge.
- Buzdolabına gidiyorum.
I've been stuck in the arse end of nowhere, couldn't get a cab, I've been walking for nine hours in the rain, my phone died, I've only just now found a phone.
Issız bir yerde mahsur kaldım. Taksi bulamadım, dokuz saattir yağmurda yürüyorum, şarjım bitti. Telefonu daha yeni buldum.
- Sorry? Just a minute ago, I just saw you walking down the stairs.
Anlamadım?
I'm walking it down the street, and on the right side of the street is this unbelievable house.
Onunla caddede yürürken, yolun kenarında inanılmaz bir ev vardı.
I'm walking her around the bedroom.
Onu yatak odasında dolaştırıyordum.
And I'll catch myself walking backwards into the sunset.
Kendimi gün batımında geri geri yürürken buluyorum.
I was so afraid of walking at the foot of the Eiffel Tower that it paralysed me.
Eiffel Kulesi'nin ayağında yürümekten çok korkmuştum. Dona kalmıştım.
Walking through the curtain for the first time was the hardest thing I've ever done.
Perde üzerinde ilk defa yürüyorum. Şimdiye kadar yaptığım en zor şeydi.
I saw him from a distance and I think he saw me and I saw him walking, he started walking- - He started walking between the people and then I realized that he was coming to me.
Uzaktan onu gördüm ve sanırım o da beni gördü... ve onu yürürken gördüm, o yürümeye başladı... insanların arasından yürümeye başladı... ve sonra fark ettim bana geliyordu.
At this time I took up walking again.
Bu sefer, yine yürüyüşe çıktım.
I see you around town, I'm walking the other way.
Çok ciddiyim. Sizi şehirde bir yerlerde görürsem diğer tarafa yürürüm.
I'm just walking.
Yürüyorum öyle.
I put a lot of time and effort into that relationship, and no, I'm not just walking away because of a bump in the road!
O ilişki için zamanımı ve emeğimi verdim ve hayır, yolda önüme tümsek geldi diye kaçıp gitmiyorum şimdi!
I'm the Fry, with the cool red jacket and the walking on sunshine!
Ben havalı kırmızı ceketli Fry'ım. Ve bulutların üstünde yürüyorum!
I'm in no rush, after walking up 240 flights of steps. And across those oceans.
240 kat merdiven çıktıktan ve okyanusları aştıktan sonra, hiç alemi yok.
I'm tired of walking.
Yürümekten yoruldum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]