I'm with you there traducir turco
2,652 traducción paralela
Look, I'm sure there was a time you were left alone with the champagne and that's when you did it.
Bak, eminim ki onu az da olsa yalnız kalmışsındır şampanyalarla, işte o zaman yaptın.
If there were anything going on with Tessa, I'm pretty confident you wouldn't miss it.
Tessa'nın bir derdi olsaydı eminim ki sen zaten kaçırmazdın.
Yeah, there was something about seeing how happy you and Mary-Louise made each other just made me realize I deserved to feel that way with somebody, too.
Evet, sen ve Marry-Lousie'in birbirinizi nasıl mutlu ettiğinizi görünce benim de birisiyle bu duyguyu yaşamayı hak ettiğimin farkına vardım.
I'm telling you, dude, there's a seat on the Hogwarts Express with your name on it.
Diyorum oğlum bak, Hogwarts Ekspresi'nde adına ayrılmış bir yer var.
I don't want to deal with these wing nuts on my own, so I expect you to get your ass out there and help me.
Bu kaçıklarla tek başıma ilgilenmek istemiyorum, bu yüzden kıçını kaldır da bana yardım et.
You know, I have a lot of experience with maintenance, and I'm sure if I work with them on this air-conditioning situation- - surely there's someone other than you who can handle this.
Onarım ekibiyle daha önce çalıştım şu havalandırma işiyle yine ben ilgilensem. Halledebilecek başkaları da var.
You know, there's something that I've been gathering up the courage to tell you ever since the moment I found out you were sleeping with my wife.
Karımla yattığını öğrendiğinden beri sana söylemek için cesaretimi toplamaya çalıştığım bir şey vardı.
I'm with you there.
Sana katılıyorum.
But I know that you met with my client, and I don't think you should do that again without me being there, okay?
Müvekkilimle tanıştığınızı biliyorum,... ama bunu bir dahaki sefere yanında ben olmadan yapabileceğinizi sanmıyorum, anladınız mı?
There's something I thought might help you with your, um... summons. My summons?
Senin... mahkeme celbinle ilgili yardımımın dokunacağını düşündüm.
Yeah, well, someone out there thinks you shouldn't have your life, and I can't say I disagree with him.
Dışarıda biri borcunu hayatınla ödemen gerektiğini düşünüyor. Ona katılmadığımı söyleyemem.
I'd be right out there with them. You and my wife both.
- Karım da öyle.
Kat, the reason I'm taking it relatively slow with you is because I don't want to overlook anything, and there have been times in my past when, frankly, my passions have overtaken my practice,
Kat, seninle ağırdan gitmemin sebebi hiçbir şeyi gözden kaçırmak istememem. Ve dürüst olmak gerekirse geçmişimde arzularımın işlerimin önüne geçtiği zamanlar olmuştu ve bunun olmasını istemiyorum.
But with my job and... well, you know, there will be nights when I can't be, so... on those nights, you can listen to this, and it'll be like I never left.
Ama işimi biliyorsun yanında olamadığım geceler olacak, o yüzden bu gecelerde, bunu dinleyebilir ve sanki yanından hiç gitmemişim gibi hissedebilirsin.
There's a difference between being with someone for one night who you'll never see again and dating someone that I work with and inviting him into my home.
- Bir daha görmeyeceğim tek gecelikle aynı yerde çalıştığım biriyle birlikte olup evime davet etmesi farklı şeyler.
Well, I guess there's no talking you out of me, is there? Nope. You're stuck with me.
Ama aynı zamanda eğlencelisin ve romantiksin ve ben mutlu olunca yüzündeki o ifadeye aşığım.
Two gentlemen I work with, a Mr. Harken and a Mr. Hicks, will escort you there, uh, once your paperwork is all filled out.
Birlikte çalıştığım iki beyefendi, Bay Harken ve Bay Hicks sana oraya kadar eşlik edecekler. Evrakların tamamlandıktan sonra yani.
I guess you can request that I'm in there with you.
Sanırım bunu isteyebilirsin.
He's bloody highly strung and he's very angry and I just think there's a lot of pain there, to be honest with you.
Çok gergin ve agresiftir kendisi ve dürüst olmak gerekirse canımızı çok yakacak gibi.
- Honey, I'm right there with you.
- Hayatım, ben de oradaydım. - Ne var biliyor musun?
So begin there, paint the starting line and I'm guessing that you might have an actual relationship with something other than a piece of canvas. What do you say?
Başka birileriyle ilişkide ol
insult you by trying to say I'm sorry- - there's too much damage for that- - but your involvement with John's death... Look, I'm not gonna...
Bak, üzgün olduğunu söyleyerek sana hakaret etmeyeceğim.
Okay, well, I was just on Facebook, and I can't say I'm in a relationship with you if you're not even on there.
Biraz önce Facebook'taydım. Ve sen kullanmadığın için ilişkide gözükemiyoruz.
But I have a better chance with you there.
Ama seninle daha fazla şansım olur.
I will admit, Louie, there are times I miss you - - when we get together with our kids and our grandkids and you laugh.
İtiraf edeyim özlediğim yanların da var Louie. Çocuklarımız ve torunlarımızla bir araya geldiğimiz zamanlar ve senin kahkahan.
So I have to be the bad guy while you just watch, or are you gonna sit there like a lump on a log with that stupid look on your face?
Sen izlerken ben kötü adam mı olacağım yoksa yüzünde aptal bir ifadeyle kütük gibi oturacak mısın? Linda, şu an bununla uğraşmak istemiyorum.
There ain't no fucking way I'm gonna let her go anywhere with you.
Siksen olmaz. Seninle bir yere gitmesine asla izin vermem.
When we lose a patient, I know if you're okay or you're not because I'm right there with you.
Bir hastamızı kaybettiğimizde, buna kafayı takacak mısın takmayacak mısın anlayabiliyorum çünkü o sırada yanında oluyorum.
Well, I guess it don't matter,'cause you're gonna be in there with me, right?
Sanırım fark etmeyecek, çünkü sen de benimle orada olacaksın, değil mi?
I mean, with them there, you probably won't even know I'm gone.
Onlara sahip olduğun için çok şanslısın. Yani onlar varken muhtemelen benim yokluğumu bile farketmeyeceksin.
- Honey, I'm right there with you.
- Hayatım, ben de oradaydım.
Is there something I can help you with?
Yardım edebileceğim bir şey var mı?
It'll be a bit of a drive for you, but I'm willing to put up with it, and then, of course there's always homeschooling.
senin için biraz uzun bir sürüş olacak ama, ben katlanmaya hazırım, ayrıca, evde okumak da her zaman bir seçenek.
Do you honestly think that if there was anything that would help me to communicate with Daphne the way that we used to, that I wouldn't move heaven and earth or grovel to you for the money in order to make that happen?
Sen gerçekten, eskisi gibi Daphne ile iletişim kurmamıza yardımı olacak bir şey olsa bunun için elimden geleni yapmayacağıma veya para için sana bile avuç açmayacağımı mı düşünüyorsun?
Bull. Yeah, I'm right there with you.
Evet, sana katılıyorum.
# Where I'm seeing you there with your hands in the air # Waiting to finally be caught
# Seni ellerin havada gördüğümde... #... sonunda yakalanmayı beklerken.
I am practically a lawyer, and if you are not there tomorrow with 500 salmon croquettes, I will sue- -
Ben avukat sayılırım, eğer yarın 500 somon kroketiyle burada olmazsanız sizi- -
Oh, dear, now I feel really a little bad for the guys out there with no lipstick, but I'm not gonna let you off the hook because you can't just sit in your chair and let life grab you by the balls, no.
Dudaklarında ruj olmayan erkekler için biraz üzüldüm şimdi. Ama siz de süreceksiniz çünkü sandalyenizde öylece oturup hayatın, sizi taşaklarınızdan yakalamasına izin veremezsiniz, hayır.
Is there anything else I might be able to help you with today?
Yardımcı olabileceğim başka bir konu var mıydı acaba?
I would make you dinner at my place, and then with my kids there and...
Sana evimde yemek hazırlarım ve çocuklarım da orada olur...
There is a life at stake, and you're gonna have to bear with me, because what I'm about to say might sound a little crazy, but... trust me.
Birinin hayatı söz konusu ve biraz sabretmek zorundasınız çünkü birazdan söyleyeceğim şey size çılgınca gelebilir ama bana güvenin.
I can't tell if we're on the road or on the grass right there, to be honest with you.
Tam burada yolda mıyız yoksa çimenlerde miyiz... söyleyemiyorum, açıkçası.
It's not that I don't want you in there, Peter, it's just weird being separated and having the kids wanting to be in the house with you while I'm on the outs.
Bunun seni orada istememle ilgisi yok Peter,... sadece, beni hariç tutup, ayrı olmak ve çocuklarla ve seninle birlikte o evde olması çok tuhaf.
As soon as he's back on the campaign trail, I'll be out there with everyone else. Where are you?
Seçim kampanyasına döner dönmez,... diğer herkes gibi dışarıda olacağım.
As I understand it, you modified that, cos when we buy cars in Europe, BMWs or Porsches or whatever they might be, that's what they're like, whereas in the States, there seems to be a culture of you buy a car and then you take it to a shop and somebody tweaks it and fiddles with it.
Anladığım kadarıyla onu modifiye ettin çünkü Avrupa'da bir araba alacak olsak, BMW'ler, Porsche'ler ya da her ne olursa, benzedikleri tek şey, orijinallikleri oysa ki Amerika da arabayı aldıktan sonra bir tamirciye götürüp onunla oynanmasına izin vermesi bir kültür olarak görünüyor.
I've had zero luck finding a job, and I got you out there, running around, jacking up our credit cards with another shopping spree!
İş bulma olasılığım hiç yok ve sen de ortalıkta gezip alış-veriş merkezlerinde kredi kartlarının anasını ağlatıyorsun!
I'm going to do what I want to do with my time and you can just... you want to stop right there.
Boş vaktimde ne istersem onu yapacağım. Siz de... - Orada dursan iyi edersin.
I'm over there with people you actually know, if you want to come join us.
Eğer istersen sen de bize katılabilirsin. Teşekkür ederim.
I keep finding you with a drink in your hand, I'm gonna start thinking there's a problem.
Seni elinde kadehle görmeyi umuyordum, ama şimdi bir problem olduğunu düşünmeye başlıyorum.
I hate to ask, but would you guys take a look around... see if there's any blood anywhere that's not mixed with crap?
Kusura bakmayın ama etrafta kan bulaşan temiz bir yer kalmış mı diye bakar mısınız?
You know, if there's one thing that I've learned with all the... the bombs and the guns to my head and... and the buses running down my friends is that I am not interested in dying.
Bunca bombadan, kafama dayanan silahlardan ve arkadaşlarımı ezen otobüslerden öğrendiğim bir şey varsa o da ölmeye hiç de niyetimin olmadığı.
i'm with 29
i'm with you now 22
i'm with a friend 20
i'm with you 610
i'm with a patient 20
i'm with them 16
i'm with him 72
i'm with her 59
i'm with child 22
i'm with someone 22
i'm with you now 22
i'm with a friend 20
i'm with you 610
i'm with a patient 20
i'm with them 16
i'm with him 72
i'm with her 59
i'm with child 22
i'm with someone 22
i'm with the fbi 79
i'm with the police 24
you there 773
i'm watching you 97
i'm waiting for you 98
i'm working right now 17
i'm watching 80
i'm worried about you 332
i'm working 521
i'm walking 73
i'm with the police 24
you there 773
i'm watching you 97
i'm waiting for you 98
i'm working right now 17
i'm watching 80
i'm worried about you 332
i'm working 521
i'm walking 73