I've got to do something traducir turco
317 traducción paralela
And I know Dr. Ranger's a big man, but I've got to do something.
Dr. Ranger'in önemli biri olduğunu da biliyorum,... ama bir şey yapmalıydım.
And do you think that after the way you've behaved... i suggest that if you want to get this thing straightened out and not wreck everything through... this trip, you've got to do something about this.
Kendi yaptıklarından sonra nasıl böyle konuşabiliyorsun? Her şeyi düzeltmen için sana bir şans veriyorum. Bu yolculuğa çıkana kadar her şey yolunda gidiyordu.
Well, I wasn't getting any pleasure out of it, but I've got to help you, Tommy, I've got to do something for you.
Ben de bundan hoşlanmıyorum, ama sana yardım etmem gerek, Tommy, senin için birşeyler yapmam gerek.
I've got to do something.
Bir şeyler yapmam lazım.
But I've got to do something.
Ama bişeyler yapmalıyım.
I think there is, and it's got something to do with Shawn Regan.
Bence var ve bu Shawn Regan'la alakalı.
Because I've got something better to do.
Çünkü yapacak daha iyi bir şeyim var.
I'd give anything to have what you've got to be able to do one thing well and know it's worth something.
Kolunda altın bilezik var ben de öyle bir bileziğe sahip olabilmek için her şeyimi verirdim.
No, there's- - there's something I've got to do tonight.
Hayır, Bu akşam yapmam gereken işler var.
It's just something I've got to do.
Bu gerçek bir mektup değil Sadece yapmam gereken bir iş.
I've got something very important to do, Danny, but it's got to be a secret.
Yapmam gereken önemli bir iş var, Danny, ama sır olarak kalmalı.
I've got to do something quick to make it look like an accident.
Kaza gibi görünmesi için bir şeyler yapmalıyım.
I've got something else to do.
Yapacak başka bir işim daha var.
I've got to do something about the way I look.
Görünümümü düzeltmem gerek.
I've got something else to do.
Benim başka yapacak şeylerim var.
I've got something to do first.
Yapacak işim vardı.
I've got something to do.
Yapmam gereken bir şey var.
I've got something I have to do, but thanks.
Yapmam gereken işler var ama teşekkür ederim.
So in the meantime, I've got to do something with them.
Bu süre zarfında onlarla birlikteyim.
I've got something to do.
Benim işim var.
- Do you think she was on to something? - l don't know, but I've got to find out.
- Bir şeyin üzerinde olduğunu mu düşünüyorsun?
Look. I've got something I wish to do in private without people looking.
Kimsenin bana bakmadığı bir yerde, özel bir şey yapacağım.
All right! I agree - we've got to do something.
Katılıyorum - birşeyler yapmak zorundayız.
It's just that we got to do something... and then if I can, I'll come back.
Sadece yapmak zorunda olduğumuz bir şey var. Ve sonra, eğer yapabilirsem, geri geleceğim.
Why don't you go with us? I've got something to do.
Yapmam gereken bir şey var.
I've got to do something.
Bir şey yapmalıyım.
You go ahead, I've got something to do.
Sen yemene devam et, benim biraz işim var.
I've got something else to do.
Yapacak başka işlerim var.
I've got to do something, quick.
Hemen bir şeyler yapmalıyım.
- I've got something to do.
- Yapacak işlerim var.
I've just got to do something because I- -
Çünkü...
I've got something I want you to do for me.
Benim için yapmanı istediğim bir şey var.
You know, if you're going to do that piece, I've got something I'd like to show you.
Biliyor musunuz, eğer bu hikâyeyi devam ettirecekseniz size göstermek istediğim bir şey var.
Sure, I've got something I have to do myself.
Tabi, benim de yapacak işlerim var.
- I've got something to do for the consul.
- Konsül için yapmam gereken bir iş var.
Martin's voice : i've got to do something.
bir şey yapmam gerekiyor.
It's something I've got to do. And you do trust me, don't you?
Yapmam gereken bir şey var ve bana güveniyorsun, değil mi?
I hate to bring this up, but... when something like this happens... there's certain things you've got to do. And you're new in this town.
Konuyu açmak istemezdim ama bu tip bir şey olduğunda yapmanız gereken şeyler vardır... ve siz bu şehirde yenisiniz.
I've got something important to do.
Orada yapacak önemli bir şeyim var.
I've got something to do now. Look up the past.
Yapmam gereken bir şey var, 13 yıl değerinde.
I've got to do something.
Ama bir şey yapmam gerek.
It's something I've got to do.
- Hayır, Sam. Yapmam gereken bir şey bu.
I've got to do something!
Onu sakinleştireceğim.
I've got to do something.
Bir şeyler yapmam gerek.
I've got to do something wait, that big rock just might do it down, Swiftwind!
Bir şey yapmalıyım. Şu büyük kaya işe yarayabilir. Aşağı Switfwind.
i've got a lot of reading, and alf will find something to do.
-... bir sürü şey var, ve eminim ki Alf da yapacak bir şey bulur.
I've got to do something.
Birşeyler yapmam gerek.
Willie, we've got to do something.
Willie, bir şeyler yapmalıyız. Alf'i evde duyabilirler,
I've got to find something to do.
Yapacak bir şeyler bulmalıyım.
I've got something to do.
Yapacak işlerim var.
I played the accordion. Al, we've got to do something. We cannot let her turn out like this.
O annelerden hiç biri bana, babamın imzasını taklit etmeyi öğretemezdi.