I always knew it traducir turco
297 traducción paralela
In some queer sort of way, I always knew it.
Garip bir şekilde bunu hep biliyordum.
I always knew it.
Her daim biliyordum.
I always knew it.
Hep biliyordum.
The Marquise is a clever one. I always knew it.
- Markiz akıllı biridir bunu hep biliyordum.
I guess I always knew it would happen someday.
Herhalde bir gün olacağını biliyordum sanırım.
I always knew it.
Bunu hep biliyordum.
I always knew it was her.
Sorunun o olduğunu hep biliyordum.
I always knew it!
Hep biliyordum!
I chose this life, and I guess I always knew it could come to this... but, yeah, I'm afraid.
Bu yaşamı ben seçtim, ve sanırım, böyle şeylerin başıma geleceğini biliyordum... ama evet, korkuyorum.
I always knew it was him.
O olduğunu hep anlardım.
I always knew it.
Bunu biliyordum.
Didn't i always say, ted, that anybody who knew her never could've thought it for one moment?
Bunu hep söylemez miydim, Ted? Onu tanıyan herkes bunu asla düşünmezdi.
Roses are red, John's name is Truett Esther's in love and we always knew it
Güller kırmızıydı, John Truett'di adı Es'i bir aşk sardı, biliyorduk bu aşkı
I always knew you'd have to leave someday... but now that it's come, I just can't bear it.
Bir gün gitmek zorunda kalacağını hep biliyordum ama şimdi o gün geldi ve ben buna dayanamam.
I always knew that it was true.
Doğru olduğunu hep biliyordum.
And it was always said of him... " that he knew how to keep Christmas well...
Ve hakkında her zaman Noel'i iyi kutlamayı bildiği söylendi.
My agent told me it was dead as a doornail. But I knew a big shot over there who'd always liked me.
Menajerim tutmaz demişti ama bana şans verebilecek birini tanıyordum.
And it was always said that he knew how to keep Christmas well, if any man alive possessed the knowledge.
Ve hep Noel'i ne kadar güzel kutladığı söylenip durdu...
But I knew how it had always been.
Ama her zaman nasıl olduğunu biliyordum.
I always knew you were ambitious, Richard, but I never realized it was a disease.
Hırslı olduğunu hep biliyordum, Richard, fakat bir hastalık olduğunu hiç fark etmedim.
Well, boy, I always knew you had it in you.
Ya, çocuk.Hep biliyordum, senin içinde var.
Somehow I always knew that you'd find out about it. I must have been mad to risk losing you for...
Seni kaybetme tehlikesine girdiğim için çıldırmış olmalıyım.
It's always been a mistake, and when I caught her with Igor, I knew it.
Bu baştan beri hataydı, onu İgor'la yakalayınca da emin oldum.
I knew it would end like it always does.
Her zamanki gibi biteceğini biliyordum.
# Hello, world, it's like a different way of livin'now # # And thank you, world, I always knew that we'd be free somehow #
# Merhaba, Dünya, sanki yeni bir yaşam şimdi # # ve sağol, Dünya, biliyordum bir gün özgür olacaktık bir şekilde #
I always knew I could do it.
Yapabileceğimi biliyordum zaten.
I always remembered it'cause I never quite knew what he meant by it.
Hep hatırlarım çünkü ne demek istediğini hiç anlayamamıştım.
I always knew you were guilty, but I went along with you because I thought it was an unpremeditated crime of passion.
Sizin bir katil olduğunuzu hep biliyordum hatta hikayenize inanmış gibi..... yapsam da yine de bunun bir aşk cinayeti olduğuna inanıyordum.
The man I knew always did what it took... and it hurt sometimes, but he did it.
The man I knew always did what it took... and it hurt sometimes, but he did it.
Ben, I always knew one way or another we were gonna make it, Biff and I.
Gemi!
You always said you knew how to shoot but I never believed it.
Her zaman ateş etmeyi bildiğini söylerdin, ama sana asla inanmadım.
It's the joy of my life to see you grow up like I always knew you would :
Herzaman dilediğim gibi büyümeni izlemek benim için büyük zevkti.
totally awkward I always knew you were a late bloomer sweetie the relationships between the parents and the kids it's not kind of condescending it's not the perfect TV parents the relationships are kind of unique if you can't tell your dad, who can ya tell? - Anna
Kesinlikle hayır. 98'deki köfte faciasını hatırlıyor musunuz?
I always knew I'd get it in Toontown.
Çizgişehir'de başımın belaya gireceğini biliyordum.
Oh, I wish I knew. This damn car — it's always something.
Ah keşke bilseydim, bu araba hep birşey çıkartıyor...
I always knew that when it happened... that I'd recognize it.
Gerçekleşince tanıyacağımı hep biliyordum.
It was always said of him that he knew how to keep Christmas well, if any man alive possessed the knowledge.
Ve her zaman Noel'i iyi kutlamayı bildiği söylenirdi. Keşke şu an yaşayan birileri bunu görmüş olsaydı.
I always thought you knew it was me!
Ben olduğumu bildiğini sanıyordum.
I knew the first moment I saw you it was always you, my love.
Seni gördüğüm ilk anda anladım. O hep sendin, aşkım.
I always knew it was you!
Neden?
I always knew you had it...
Sen de birşeyler olduğunu biliyordum...
- I always knew ya had it in you.
- Senin içinde bir hit oyun olduğunu her zaman biliyordum.
Guy was no good. I knew it the first time I saw him. You can always tell.
Adamın iyi biri olmadığı o kadar belliydi ki ilk görüşte anlamamak imkansız.
I always knew why I was coming in here, but if people are going to... take it wrong and give it this whole meaning that I never made it to have...
Her zaman buraya neden geldiğimi biliyorum ama insanlar bir şeyi yanlış yapar ve..... buna bir sürü kötü anlam yüklerler ben bunu asla yapmadım.
I got the picture! I knew it! I always suspected.
Mesajını aldım, biliyordum, adı gibi emindim bundan.
There are some people who never know who they are or who they wanna be until it's too late, and that is a real tragedy in my book, because I always knew who I was and who I wanted to be.
Bazı insanlar vardır. Kim olduklarını ya da olmak istediklerini bilmezler ta ki çok geç olana dek. Bu benim kitabımda gerçek bir trajedidir.
I always knew that about him but I didn't have the sense to do anything about it.
Ne yapacağını çok iyi bilirdim,... ama buna karşılık bir şey yapmazdım.
I always thought that my father knew about it.
Babamın bunlardan haberi var diye düşünürdüm ya da öyle sanırdım.
When I contacted Sara about a wish, she knew immediately what she wanted- - it is something she has always wanted- - it is to meet you. "
Bir dilek için Sara ile bağlantı kurduğumda Halihazırdan ne istediğini biliyordu- - Bu daima istediği bir şeydi- - seninle buluşmak. "
I always knew you could do it.
Yapabileceğini her zaman biliyordum.
I always thought that the people on top knew that it was about the soldier in the field.
Tepedekilerin, alanda askerin önemli olduğunu bildiklerini düşünürdüm.