I came to warn you traducir turco
101 traducción paralela
I came to warn you.
Sizi uyarmaya geldim.
I came to warn you, of course.
Seni uyarmak için geldim.
- I came to warn you.
- Seni uyarmaya geldim.
I came to warn you.
Buraya seni uyarmaya geldim.
I didn't even know you were alive, but I came to warn you anyway.
Hayatta olduğunu bile bilmiyordum ama yine de seni uyarmaya geldim.
Well, I came to warn you.
Seni uyarmaya geldim.
I came to warn you, that man helm is on his...
Sizi uyarmaya geldim. Bu Helm denen adam...
I came to warn you.
Seni uyarmaya geldim.
I came to warn you
Seni uyarmaya geldim.
I came to warn you.
... seni uyarmaya geldim.
Gee, Max, I know you're still sore at me, but I came to warn you...
Max, biliyorum bana kızgınsın ama buraya seni uyarmaya geldim.
I came to warn you, take shelter.
Seni uyarmaya geldim, kendini koru.
I came to warn you, but I was captured and imprisoned here.
Sizi uyarmaya geldim ancak yakalandım ve burada hapsedildim.
I came to warn you, there's a siren in town.
Sizi uyarmaya geldim, kasabada bir Siren var.
- ln fact, I came to warn you.
Aslında sizi uyarmaya geldim.
Listen, I came to warn you, one equine to another, about Rico.
Bir at olarak seni Rico hakkında uyarmaya geldim.
I came to warn you, Jack.
Seni uyarmak için geldim, Jack.
So I came to warn you.
Yani seni uyarmaya geldim.
Listen listen, I came to warn you... the Devil's not gonna give up on your soul.
Dinle. Seni uyarmaya geldim. Şeytan pes etmiyor.
Plus I came to warn you.
Ayrıca seni uyarmaya geldim.
- What do you want? - I came to warn you so that you're not surprised when you go on stage.
- Sahneye çıktığında şaşırmayasın diye seni uyarmaya geldim.
- i came to warn you, peter.
Seni uyarmaya geldim Peter.
I came here to warn you that by threatening danger, your planet faces danger, very grave danger.
Sizi korkutucu tehlike ile ilgili uyarmaya geldim, gezegeniniz tehlikeyle karşı karşıya, çok ciddi bir tehlikeyle.
I came here to warn you.
Sizi uyarmaya geldim.
I came with scouts to warn you, but too late.
Sizi uyarmaya çalıştım, ama çok geç kalmıştım.
I only came back here to warn you.
Buraya seni uyarmak için geldim.
I just came to warn you.
Sadece seni uyarmaya geldim.
I just came to warn you not to trust him.
Seni ona güvenmemen için uyarmaya geldim.
Not yet, Sam. I came out to warn you about something.
Henüz istemiyorum Sam. Seni bir konuda uyarmak için geldim.
I came down here to warn you. They want to hurt you.
- Buraya kadar seni uyarmak için geldim.
I wanted to warn you people... but I came too late.
Siz insanları uyarmak istedim... ancak çok geç kaldım.
I came here to warn you, Doctor.
Seni uyarmaya geldim, Doktor.
Listen, I came by to warn you Marcie's as mad as a wet hen about this.
Dinle, seni uyarmaya geldim Marcie ıslak piliç gibi kızgın bu konuda.
- No. - But I came here to warn you about him.
- Hayır ama sizi onun hakkında uyarmaya geldim.
- When you came to warn us, I I acted like a pompous ass. Mostly for show.
Bizi uyarmaya geldiğinde, kendini beğenmiş bir eşek gibi davrandım, çoğu gösteriş içindi.
I came by to warn you that Alcott was giving you a B.
Alcott'un sana B verdiğini söylemek için uğramıştım.
I only came back to warn you to get out of the mist as soon as possible.
Sadece sizleri sisten mümkün olduğunca çabuk çıkmanız konusunda uyarmak için döndüm.
Look, I came here to warn you.
Bak, buraya seni uyarmaya geldim.
I came over to the barn the other night to warn you about something.
Seni uyarmak için geçen gece ahıra gelmiştim.
- I came to... to warn you.
- Seni uyarmaya geldim.
I just came to warn you.
Seni uyarmaya geldim.
I just came to warn you about Alex Hughes.
Alex Hughes hakkında seni uyarmaya geldim.
I came here today... to warn you... against your past mistakes.
Bugün buraya geçmişteki hataların için seni uyarmaya geldim.
I came back to warn you...
Seni uyarmak için geldim...
I just came to warn you.
Yalnızca sizi uyarmaya geldim.
Well, anyway, I just came to warn you. I got to be getting back.
Neyse, yalnızca sizi uyarmaya gelmiştim, geri dönmeliyim.
Look, I don't know what you and gus have gotten yourselves into... but I came down here to warn you.
Bak, sen ve Gus nasıl kendiniz nasıl bir işe soktunuz bilmiyorum... Ama buraya sizi uyarmaya geldim.
I came here for the same reason you did--to warn Jack about the people on that boat.
Sizinle aynı amaç uğruna geldim. Jack'i teknedekilerle ilgili uyarmak için.
I came to warn you.
- Seni uyarmaya geldim.
I couldn't warn you. They came to my place.
Seni uyarmadım, çünkü evime geldiler.
I came to warn you, Peter.
Burada ne yapıyorsun? Seni uyarmaya geldim Peter.